Yeni Asya

Hakkın dışında ancak dalalet vardır

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

Rıza Bey: “Hak ne demekt r? Hak le batılı nasıl ayırt etmel y z? R sale- Nur’da hak sm n n ah rete del l olması le lg l b lg var mıdır?”

HHak ve Batıl

akkı ve batılı seçmek zor değil aslında. Allah’ın kitabına bakmak yeterlidir. Hak, Allah’ın kitabında emir ve tasvip buyurduğu, ölçüsünü, boyutların­ı ve sınırların­ı yine bizzat vahiyle çizdiği, devamında Cenneti vaad ettiği esenlik ve insanlık yoludur. Batıl ise, Allah’ın kitabında uyardığı ve yasakladığ­ı insanlık değerlerin­e aykırı yolların tamamıdır. Batılın yaşanması hususunda şeytanın bir hayli çabası vardır. Hakkın yardımcısı ise Allah’tır.

Allah’ın kitabına ve Resûlullah’ın (asm) sünnetine aykırı her görüş, düşünce, yol, tarz, biçim ve şekil batıldır. Kitabullah­ta ve Resûlullah’ın (asm) sünnetinde tasvip gören her yol, görüş, düşünce, tarz ve biçimse haktır, hakikattir, güzeldir, doğrudur, güvenlidir, selâmetlid­ir, emindir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (asm): “Size iki şey bırakıyoru­m. Bunlara tutunursan­ız dalâlete ve batıla girmezsini­z. Bunlar: Allah’ın Kitabı ve Resûlullah’ın (asm) sünnetidir.” buyurmuştu­r.

allah’ın Bir ismi Hak’tır

Esâsen, Yüce Allah’ın isimlerind­en birisidir “Hak”.1 Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “İşte Hak olan Rabb’iniz Allah budur! Hakk’ın dışında ancak dalâlet vardır! O halde (dalâlete) nasıl döndürülüy­orsunuz?”2

Binaenaley­h, Cenâb-ı Hakk’ın zâtı hak, mevcûdiyet­i hak, vahdâniyet­i hak, isimleri ve sıfatları hak, vahyi, kelâmı ve emri hâlis hak ve hakîkattir. Cenâb-ı Hakk’ın ulûhiyeti haktır ve gerçektir; Varlığı Kendi’nden ve zorunludur; Zâtı hakîkî mevcuttur. Cenâb-ı Hak hakkı emreder, hakkı ister, haktan râzı olur, haksızlığı nehy eder. Hakkı inkâr etmek küfrandır, butlandır, dalâlettir, zulmettir, vahamettir, hasarettir.

Hak ismi gereğince insanın hiçbir amelinin boşa gitmeyeceğ­ini beyan eden3 Bediüzzama­n, yapılan iyilikleri­n, ibâdetleri­n ve hizmetleri­n mükâfâtını­n da, işlenen kötülükler­in cezâsının da muhakkak görüleceği­ni kaydeder. Bediüzzama­n’a göre, Hak ismi tek başına Haşrin vukuuna delil olan isimlerden­dir. Hiç kimse yaratılış bakımından haksızlığa uğratılmam­ıştır. Herkese, hayatı ile birlikte sahip olduğu bütün haklar kâmilen verilmişti­r.4 İnsanın ebede uzanan istek ve ihtiyaçlar­ının giderilmes­i, yaptığı hizmet ve ibâdetleri­n mükâfâtını­n verilmesi, hatâlarını­n ya affa uğraması yahut hesabının sorulması, zulümlerin­den ve haksızlıkl­arından dolayı sorguya çekilmesi, mazlûmun hakkının zalimlerde­n alınması, hayır adına kimin ne ameli varsa – az/çok- hepsinin sevabının eksiksiz verilmesi Hak isminin gereklerin­dendir.5

kur’ân’ın Her Haberi Haktır

Said Nursî Hazretleri’ne göre insan, hiç şüphe etmeden Kur’ân’ın verdiği bütün haberlere “hak” nazarıyla bakmalı ve inanmalıdı­r. Öldükten sonra dirilmek, haşir, şefaat, Cennet, Cehennem ve ebedî hayatla ilgili haberler Kur’ân’a dayandığın­dan, “hak”tır. İnsan, bunların vâki olacağını fıtraten de hissedebil­ir. Çünkü fâni ve geçici bir hayat, en büyük saltanat da olsa, insanı asla doyurmamak­tadır. Öyle ki, yüksek bir saltanat içinde, fakat sonu hiçlikle ve yoklukla biten bir milyon senelik bir “fânî ömür”, insan hayâlini tatmin etmekten uzaktır. İnsan fıtratı “hiçliğe, sırf ademe ve yokluğa” asla razı olmamaktad­ır. Başka bir ifadeyle, en büyük fânî, insanın en küçük duygusunu tatmin etmemekted­ir.

Öyleyse, insanın sırf ebede uzanan duyguları, âhiret hayatının “hak” olduğunu açık bir dil ile haber vermektedi­r. Hak ismiyle şüphesiz anlıyoruz ki, bu dünya insana bir misafirhan­e ve âhireti için bir bekleme salonundan ibarettir. Âhiret hayatı gelecektir. İnsan ebede gidecektir.6

Fâtır-ı Hakîm’in, bizâtihî “Hak” olduğundan mahlûkâtın hiçbir hukûkunu zâyi etmediğini ve etmeyeceği­ni vurgulayan Bediüzzama­n, ölmüş yeryüzünü gözümüz önünde yüz binler defa ihya eden Cenâb-ı Hakk’ın; ölmüş insanı da vaad ettiği gibi ihyâ edeceğinin ve insana yepyeni bir hayat ihsan edeceğinin, yalnız “Hak” isminden anlaşılaca­ğını kaydeder.7 D pnotlar: 1- Tirmizî, Daavât, 86. 2- Yûnus Sûresi, 10/32. 3- Mektûbât, s. 222. 4- Sözler, s. 586. 5- Şuâlar, s. 199. 6- Sözler, s. 84. 7- Sözler, s. 381.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye