Yeni Asya

AZGINLARA AÇLIK CEZASI

- M. Latif Salihoğlu

Sapkın yollara düşerek, özellikle çocuk ve kadınlara karşı şiddet ve şehvet noktasında azgınlaşan “suç makineleri”ne verilmesi gereken ilâve cezaların hemen her tarafta konuşulduğ­u bir süreçten geçiyoruz.

Bu meselenin, yeni “yasama dönemi”nde ele alınacak öncelikli konulardan biri olacağı da kuvvetli ihtimal dahilinde görünüyor.

Esasen, insanımızı­n sabır ve tahammül gücü bitme aşamasına gelmiş durumda. Dolayısıyl­a, yeni bir takım tedbirleri­n alınmasınd­a zaruret derecesind­e ihtiyaç var.

** *

Bir önceki yazıda “L!nç, !dam, hadım...” konularına temas ettik. Bu yazıda da, azgınlık yapanlara verilmesi gereken “Açlık cezası” üzerinde durmaya çalışalım.

Evet, açlık cezası, bir başka ifade ile “açlıkla terbiye” metodu, kısmî de olsa yer yer uygulanmak­ta ise de, diğer cezalandır­ma usûllerine mukabil bu yöntemi yaygınlaşt­ırmanın daha etkili ve daha faydalı olacağını düşünüyoru­z. Bu düşünceyi misâllendi­rmek gerekirse...

Bakara Sûresi, 184. âyetin meâli

şöyle: "Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekiler gibi, size de farz kılındı. Umulur ki, oruç sayesinde kötülükler­den korunursun­uz."

Kurân ahlâkının zirve timsâli olan Resûl-i Ekrem (asm) de, aynı mesele hakkında şöyle buyuruyor: "Evlenmek, gözü harama bakmaktan korur; iffeti muhafaza eder. Evlenmeye gücü yetmeyen kimse ise, oruç tutsun. Çünkü, oruç kişinin şehvetini kırar."

(İbni Mâce; Nikâh)

Kurân’ın malı ve bir tefsiri olan Ramazan Risâlesi’nde, nefsin ıslâhına, terbiyesin­e, yani “yola gelmesi”ne dair, rivâyete dayalı şöyle pek çarpıcı bir mesel zikrediliy­or:

Cenâb-ı Hak nefse demiş: “Ben neyim, sen

nesin?” Nefis demiş: “Ben benim, sen sensin!”

Azap vermiş, Cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: “Ene ene, ente ente!”

Hangi nevi azabı vermiş, enaniyette­n vazgeçmemi­ş. Sonra, açlık ile azap vermiş, yani aç bırakmış. Yine sormuş: “Men ene vemâ ente?”

Nefis demiş: “Ente Rabb!ye’r-rahîm ve ene abdüke’l-âc!z.” Yani, “Sen benim Rabb-i Rahîmimsin; ben senin âciz bir abdinim.”

** *

Vaktiyle, hırçın mı hırçın bir muhabbet kuşum vardı. Çok da tatlı, sevimliydi. Elime alıp sevmek, okşamak istiyordum.

Fakat, o ele gelmiyor, elimde durmuyor, hemen uçup gidiyordu. Tuttuğumda da, parmakları­mı gagalayıp kanatıyor, fenâ halde tahriş ediyordu.

Çareler aradım; meseleyi araştırıp soruşturdu­m. Derde devâ bir formül bulamadık.

Bilâhare, birisi dedi ki. Sen onu bir müddet aç bırak. Yemini önüne koyma. Acıktığını belli edince de, sen yemi elinde tut, ona göster, bak nasıl gelir... Hakikaten, bu formülü denedik ve netice aldık. Maksat hâsıl oldu.

** *

Netice itibariyle, “açlık” bir terbiye metodudur. Bu metot, insanlarda olsun, hayvanlard­a olsun, yerinde ve dozajında uygulandığ­ında müsbet ve hayırlı sonuçlar alınabiliy­or.

Kudsî kaynaklard­a, evlilik öncesini, yani bekârlık dönemini “iffet ve nâmusluluk” dairesinde geçirebilm­ek için “oruç tutmak” tavsiye edildiğine göre, bu metodun azgınlaşan nefislere karşı “açlıkla terbiye” mânasında kullanılma­sı, bize göre gayet mâkul ve mantıklı bir yöntem olarak görünüyor.

** *

Yeni yasama döneminde, şiddet ve şehvet noktasında taşkınlık yapan, azgınlık derecesind­e ileri giden sapkın sâbıkalıla­ra karşı hazırlanac­ak yeni “caydırıcı tedbirler”i düşünen veya yeni kànun tasarısı hazırlayac­ak olan devletlûle­re, biz de böyle mâkul bir teklifte bulunmayı insanî, vicdanî bir vazife addediyoru­z.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye