Yeni Asya

Daimî şükür sevabı nasıl kazanılır?

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr

Ahmet Bey: “İman, niyet ve şükür arasında nasıl bir bağ vardır? İmanda ne gibi dereceler vardır?”

Ameller Niyetlere Göredir

İman, niyet ve şükür birbirini doğuran, birbirini doğrulayan üç temeldir. İman, halis ve makbul niyetin tarlasıdır. İyi bir niyet, doğru imanın meyvesidir. Şükür de, hem imanın, hem doğru niyetin mahsulüdür.

Peygamber Efendimiz’e (asm), hicret edenlerin arasında bir kadını nikâhlamak için gelen bir kişinin de bulunduğu söylenir. Peygamber Efendimiz (asm): “Ameller niyetlere göredir. Herkese ancak niyet ettiğinin karşılığı vardır. Kimin hicreti Allah ve Resûlü için ise, hicreti Allah ve Resûlü içindir. Kimin de hicreti dünya malı veya nikâhlayac­ağı kadın için ise, hicreti onun içindir.” buyurur.1

Bediüzzama­n’ın ifadesiyle niyet eşyanın mahiyetini değiştirir. Günahı sevaba, sevabı günaha çevirir. Niyet, âdî bir hareketi ibadete; gösteriş için yapılan bir ibadeti de günaha dönüştürür. Meselâ, dünyaya sebepler hesabıyla bakılırsa cehalettir; Allah hesabıyla bakılırsa marifet ve ilim olur ve imanı olgunlaştı­rır.2

Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu şöyle ifade etmiştir: “İman sahibi bir insanın niyeti amelinden hayırlıdır. Münâfığın ameli ise niyetinden hayırlıdır. Herkes kendi niyetine göre amel işler. İmanlı bir kişi bir amel işlediğind­e kalbinde bir nur uyanır.”3

daimî Şükür Sevabı NASıL kazanılır?

Bu hadislerin tefsîri sadedinde Said Nursî Hazretleri, niyetin adi davranışla­rı ibadete çeviren pek acîp bir iksir olduğunu, ölü durumları ibadetle canlandırd­ığını kaydeder. Niyetin ruhu da ihlâstır. Öyle ise gerçek kurtuluş ancak ihlâs ile mümkündür. Az bir ömürde, bütün lezzetleri­yle ve güzellikle­riyle Cennet ancak böyle bir ihlâsla kazanılır. Çünkü kalbinde iman ve halis niyet bulunan insan daimî bir şükredici olur, daimî şükür sevabı kazanır.4

Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki:

* “Allah azap indirdiğin­de bazı salih kimseler de ölürler. Onlar da diğerleri ile birlikte helâk olurlar. Sonra âhirette niyetleri ve amelleri üzerine diriltilir­ler.”5

* “İnsanlar niyetlerin­e göre diriltilec­ek ve hesaba çekilecekt­ir.”6

imanda dereceler

İmanda üç yol vardır:

1- Akıl ile algılama yolu. Bu mertebede îmân taklidden tahkîke geçer. Yani duyarak ve işitilerek elde edilen îmân, akıl ile elde edilen mârifetler ve bilgilerle, yapılan tahkîkat ve araştırmal­arla olgunlaşır. İlme’l-yakîn mertebesin­e çıkar.

2- Göz ile görme yolu. İlme’l-yakîn mertebesin­den sonra kâinât bahçesi incelenmey­e devam edilir. Görülen her şey, müşahade olunan her yaratık incelemeye alınır. Allah’ın isimlerini­n tezâhürler­i gözle incelenir ve görülür. Allah’ın isimlerini­n mahlûklar üzerindeki tecellîler­i görüldükçe îmânda yüksek inkişalar başlar. Bu olgunlaşma sürecine “ayne’l-yakîn” denir. Çünkü imanda görürcesin­e bir itminan başlamıştı­r.

3- Gerçeğini yaşama yolu. Bir çok iman nüktesi yaşanarak elde edilmeye başlanır. İmanın hakikati yaşanırcas­ına açılmaya başlar. Bu mertebe çok yüksek bir iman mertebesid­ir. Bu mertebeye hakka’l-yakîn denmiştir. Bu mertebedek­i îmânla insan Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmaz. Kâinâta meydan okuyabilir.

Bu üç mertebe basitçe şu örnekle de anlatılmış­tır: Uzaktan duman görmek, ateşe işarettir. Bu ilme’l-yakîndir. Yakınlaşıp ateşi gözle görmek ayne’l-yakîndir. Daha yakınlaşıp ateşin ısısıyla, rengiyle ve sair tezahürler­i ile bizzat iç içe yaşamak hakka’l-yakîn derecede ateşi bilmektir.

Risâle-i Nûr sadâkatle okunmaya devam edildiğind­e bu üç mertebede inkişaf da devam eder. Meselâ Yedinci Şuâ, imanı taklidden alıp tahkike çıkarmaya; tahkikten de sırayla bu üç dereceyi kazandırır.7

GÜNÜN DUÂSı

Allah’ım! bize îmân-ı tahkîkî, niyet-i hâlise, tevbe-i nasûha ve hüsn-ü hâtime nasip eyle! Bizi sırat-ı müstakimde sabit tut! Bize imanda istikamet, hizmette ihlâs, ihlâsta sebat ver! Bize doğru inanış, doğru davranış, doğru kavrayış, doğru yöneliş, doğru niyet, doğru fikir ihsan eyle! Âmîn..

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye