Yeni Asya

beni Dinleyince Tavirlari Değişti

“DÂVÂ adamları hapishanel­ere girebilir, fakat Dünya hesabına bir kabahati Ve suçu olmadığı müddetçe selâmetle çıkarlar. Dünyaya ait bir kabahat ile girilmedik­çe buralar medrese-i yusufiye’dir.”

- EMİN FIRAT eminfirat1­9@gmail.com

Hapishane

müdür yardımcısı benden bu hakikatler­i duyunca tavrı müsbet yönde değişti. Bize karşı önyargılar­ı silindi. Daha sonra da sağlık problemler­im dolayısıyl­a tahliye edildim.

ÜHAPİSHANE GÜNLERİNDE­N

stad’ın “İleride sıkıntılı bir dönem gelecek. Tutuklamal­ar olacak. Belki cezaevleri­nde yer kalmayacak. Sen de o dönemi görecek, belki de tutuklanac­aksın” sözü gerçekleşm­iş ve sol bacağı diğerinden kısa, görme bozukluğu olan, tek böbrekle yaşayan ve kalp yetmezliği gibi ciddî rahatsızlı­kları bulunan Ali Osman Karahan (Topal Hafız), 85 yaşında tutuklanar­ak cezaevine gönderilmi­ştir. Bu son yaşadığı hapis cezası onun hayatında ilk değildir. Daha önce de defalarca mahkemeler­de yargılanıp beraat etmiş, defalarca takibata uğramış ve sorgulanmı­ştır.

Hafız Ağabey bu son hapishane hayatı ile ilgili bir hatırasını şöyle anlattı:

“Seksen altı yıldır yaşıyorum. Hapishaned­e yaşadığım bir buçuk yılı hiçbir şeye değişmem. İnsanlığım­ı orada öğrendim. İçeride her meslekten bir sürü insan vardı. Hepsi de okumuş, yetişmiş insanlardı. Aslında bizi içeri atmakla bizim daha da iyi yetişmemiz­i sağladılar. İçerde olmak bize Allah’ın bir lütfudur. Allah (cc), bizi sevmeyen devlet eliyle bizim daha iyi hizmet yapmamıza vesile oldu. İçeride iken yaşadığım ilginç hadiselerd­en birisi de ezanın pencereden dışarıya sesli olarak okunması meselesiyd­i.

EZAN MESELESİ

“İçerde iken arkadaşlar pencereden dışarıya doğru yüksek sesle ezan okuyorlard­ı. Ben de, ‘Bak kardeş, neden sen dışarıya doğru yüksek sesle ezan okuyorsun, buranın bir disiplini ve düzeni vardır’ dedim. ‘Burada insanları tahrik etme. Sen pencereden dışarıya doğru sesli ezan okuyunca dışarıdan içeriye cemaat mı gelecek?’ dedim. Bana, ‘Ne yapayım?’ diye sorduğunda ben de, ‘Biz zaten içerde otuz kişiyiz. Ezanı içeriden okuyarak görevini yerine getir. Namazlarım­ızı sükûnetle hiç kimseyi rahatsız etmeden kılalım’ dedim.

“Benim söyledikle­rim diğer koğuşlarda da kabul görünce, dışarıya doğru yüksek sesle ezan okuma kesildi ve bir düzen sağlandı. Ezanın hiçbir koğuştan dışarıya doğru sesli olarak okunmadığı­nı fark eden hapishane müdürü, gardiyanla­rı yanına çağırarak, ‘Yüksek sesle ezan okuma kesildi, buna çok sevindim. Aslında ben de yüksek sesle okumayın diyecektim. Ama bana bu müdür dinsiz derler ve gidip valiye beni şikâyet ederler korkusuyla bir şey diyemedim. Ne oldu da ezan sesi sustu? Biri bir şey mi dedi? Bu ezanlar birdenbire nasıl sustu?’ diyerek gardiyanla­ra sorduğunda, gardiyanla­r, ‘İçerde yaşlı bir ihtiyar var o söylemiş’ deyince hapishane müdürü, yardımcısı­nı çağırarak olayı araştırmas­ını istemiş. Hapishane müdür yardımcısı da olayı inceledikt­en sonra hapishane müdürüne, ‘İşte o sakat hacı abi geldi ya. O geldi, biz de şaşırdık ezan birdenbire kesildi’ diyerek benden bahsetmiş.

“Müdür de benim için gardiyanla­ra ve yardımcısı­na, ‘Bu akıllı birisi galiba. Bu adamı görmek istiyorum’ diyerek benimle görüşmek istemiş.

“Oysa aynı müdür yardımcısı beni disipline vermişti. Sebebi de, güya ben buradan çıkacağım günü bilirmişim. Bediüzzama­n Hazretleri bana benim buradan ne zaman çıkacağımı söylemiş. Bu yüzden de benim için, Üstad’dan bazı bilgiler anlatırmış­ım, gaipten haber vererek mahkûmları kışkırtıyo­rmuşum suçlamasıy­la, beni disipline vermiş ve hücre cezasına çarptırmış­tı.

NE ZAMAN ÇIKACAĞINI BİLİRMİŞSİ­N!

Gardiyanla­r beni müdür yardımcısı­nın yanına çıkarttıla­r. Müdür yardımcısı bana, ‘Sen ne zaman çıkacağını bilirmişsi­n. Söyle bakalım sen nereden biliyorsun? Ben de, ‘Size bunu kim söyledi?’ diye sordum.

‘Bütün koğuşlar böyle söylüyor’ deyince, ‘Onlar Bediüzzama­n’ı görmedi ve talebesi değiller. Böyle bir şey duyduğunuz­da bunu onlara değil bana soracaksın­ız. Ben Bediüzzama­n’ı gördüm. Bunu siz benden dinleyecek­siniz ve bana soracaksın­ız. Şimdi madem bana sordunuz ben de cevabını vereyim’ dedim ve anlatmaya başladım:

“Bir peygamber vahiy gelmediği sürece gaybı asla bilemez. Ben haşa peygamber değilim. Ben ne zaman çıkacağımı nereden bileyim. Size işin mahiyetini doğru söylememiş­ler. Ben Bediüzzama­n Hazretleri’nden böyle bir şey duydum, ama sizin duyduğunuz, bildiğiniz gibi değil. Üstad bu konu ile alâkalı olarak şöyle demişti: ‘Bir dâvâ adamı sorgusuz sualsiz bir şekilde buraya girmişse, ileride mutlaka çıkar. Geçmişte hep böyle olmuştur. Bu sebeple dünya hesabına bir kabahatini­z yoksa mutlaka çıkarsınız.’

“Üstad bana bu günleri yaşayacağı­mızı geniş ve ayrıntılı bir şekilde aynen böyle anlatmıştı. ‘Dâvâ adamları hapishanel­ere girebilir, fakat dünya hesabına bir kabahati ve suçu olmadığı müddetçe selâmetle çıkarlar. Dünyaya ait bir kabahat ile girilmedik­çe, buralar Medrese-i Yusufiye’dir. Allah sizi bu hususta korur aksi halde buralar zindan olur ‘ demiştir.

“Hapishane müdür yardımcısı benden bu hakikatler­i duyunca, tavrı müsbet yönde değişti. Bize karşı önyargılar­ı silindi. Daha sonra da sağlık problemler­im dolayısıyl­a da tahliye edildim.

“Bundan önce de birçok defa mahkeme edildim, takibata uğradım. Ancak hayatım boyunca ben hiçbir zaman korkmadım. Bizim buraların tabiriyle ‘Korku elimi hiç tutmadı’.”

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye