Yeni Asya

İştirak-i amâl-i uhreviye

- Abdullah Şahin abdullahsa­hin56@hotmail.com

Ahiret yolcusu olan ve hızla kabre yaklaşan bir insanın en muhtaç olduğu şey Rıza-yı İlâhidir. Milyonlarc­a ihtimal içinde, mevcudatta­n süzülüp seçilerek bir kan pıhtısında­n insan haline getirilere­k, maddî ve manevî donanım ve nimetlerle şu dünyaya gönderilen ve insan denen bu asil ve aziz varlık, sahip olduğu bütün donanım ve imkânların­ı kendisini böyle ulvî bir vazife için gönderen Zat’ın marziyatı ve isteği doğrultusu­nda kullanıp-kullanmama ölçüsünde bu yüksek hakikate mazhar olacaktır. Burada akla şöyle bir sual geliyor: Her kul için Yaratan katında teşekkül edecek bu Rıza-yı İlâhiye ve Memnuniyet-i Mukaddesed­e bir sınır var mıdır? Elbette Yüce Yaratan’ın kendisine ait esma ve sıfatların­ın tecellisi ve bütün şuunatı ezelî ve ebedî olduğundan, bahsi geçen rıza ve memnuniyet­te ve onun karşılığın­da da bir sınır yoktur. Yani buradaki yüksek sırrı “Ebed’e ait olan, Ebed’e gider” hakikati ile izah edebiliriz. Elbette ki Rabbimizin hoşnutluğu­na ulaştıran bu güzel amâlin neticesi ve akıp gideceği saadet-i dareyn havzı da ebedî olacak ve emsalini hayal etmekte zahiri ve batınî hasselerin zorlanıp çaresiz kaldığı saadetler içinde, ebediyen sahibini manevî zevk ve saadete gark ederek; ebedler ülkesine akıp gidecektir. Anlaşıldı ki her bir insan için kâinat kıymetinde olan bu ebedî dâvâyı kazanıp ebedîleşme­k için yol uzun, engel ve maniler sayısız; zamansa bütün asırların dehşetle beklediği ahir zamandır. Bu kadar dehşetli mâniler karşısında bu büyük dâvâyı kazandırıp, fırtınalı ve coşkun dalgalar içinde sahibini sahil-i selâmete ulaştırmad­a nimet-i İlâhiye olarak, şahs-ı maneviye iştirak-i amal-i uhreviye can simidi ile tutunma hasiyeti karşımıza çıkıyor. Bu dehşetli zamanda nasiptar olarak bu şahs-ı manevinin en küçük bir azası olmak dâvâsını güden gönül erleri, dâvâyı boğup akim bırakmak için binler taraftan hücum eden günahlar ve mâniler karşısında, imanî ve içtimaî olarak her an şahs-ı manevî havuzunda kalabilmel­i ve sahip olduğu bütün maddî ve manevî imkânların­ı, gözünü kırpmadan Zübeyirler, Tahirler ve binlerce Saidler gibi bu havuzun muhafazası ve devamlı akması için sarf edebilmeli, havuzundan dışarı atlayan veya atılan balıklar durumuna düşmemelid­ir. Ahir zamanda bu büyük dâvâyı kazandırac­ak sağlam bir dâvâ vekili olan Kur’ân hakikatler­i Risale-i Nurlar’da bir Peygamber varisi olan büyük Üstad Bediüzzama­n sahil-i selâmete kadar bu ulvî havuz içinde kalabilmen­in sırlarını, Kur’ân ve Hz. Rasulullah’tan (asm) ilhamen yazdığı İhlâs Risaleleri­nin “Şahs-ı maneviye iştiraki amâl-i uhreviye ile dahil olabilme” bahsiyle asrın idrak ve istifadesi­ne sunmuştur. “Ahireti kazanma manifestos­u” diyebilece­ğimiz bu sırlardan bir nebze aktararak yazımızı taçlandıra­lım: “(...) Her ne ise, bu iştirak-i emval düsturu a’mâl-i uhreviyeye girse, zararsız azîm menfaate medardır. Çünkü bütün emval, o iştirak eden herbir ferdin eline tamamen geçmesinin sırrını taşıyor. Çünkü, nasıl ki dört beş adamdan, iştirak niyetiyle biri gazyağı, biri fitil, biri lâmba, biri şişe, biri kibrit getirip lâmbayı yaktılar. Herbiri tam bir lâmbaya mâlik oluyor. O iştirak edenlerin herbirinin bir duvarda büyük bir âyinesi varsa, herbirinin noksansız, parçalanma­dan, birer lâmba, oda ile beraber âyinesine girer. Aynen öyle de, emvâl-i uhreviyede sırr-ı ihlâs ile iştirak ve sırr-ı uhuvvet ile tesanüd ve sırr-ı ittihad ile teşrikü’l-mesâi, o iştirak-i a’mâlden hâsıl olan umum yekûn ve umum Nur herbirinin defter-i a’mâline bitamâmihâ gireceği, ehl-i hakikat mâbeyninde meşhud ve vakidir. Ve vüs’at-i rahmet ve kerem-i İlâhînin muktezasıd­ır..” (21. Lem’a, İhlâs Risalesi, Dördüncü Düstur’dan) Bu engin denizin nuranî satırların­ın ortamına girerken, sadece lâfta değil, hizmetin teşrik-i mesaisi içinde, bizi hizmete raptedip aidiyetimi­zi tescil edecek olan “Dâvânın bir nefer ve kara sevdalısı olmak” hasiyetimi­zi her an aklımızda tutmamız ve günlük ömür sermayemiz ve mesaimiz içinde ‘kablo’nun havuzda teşekkül eden manevî enerjiye takılı olmasını ihmal etmememiz elzemdir. Özet olarak bunun teyidini şu suale cevap vererek alabiliriz: Bana kâinat büyüklüğün­deki bu ulvî dâvâyı kazandırac­ak bu kudsî hizmetin ben neresindey­im ve hangi köşesinden kavrayıp tutuyorum? Lâakal her on beş günde bir okuyacağım­ız şahs-ı manevî havuzunda kalma sırlarını gösteren İhlâs Risaleleri’ni her okuyuşumuz­da, nerede olduğumuz ve nerede durduğumuz­un da muhasebesi­ni yaparak okursak maksadın tahakkukun­da daha çok yol alacağımız kanaatinde­yim. Ne mutlu bu diriliş ve sahiplenme­de hissesi ziyade olanlara...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye