Yeni Asya

TEFRİKANIN SEBEPLERİ

- M. Latif Salihoğlu

Kim fasık siyasetdaş­ını mütedeyyin muhalifine, sû-i zan bahaneleri­yle tercih etse, muharriki siyasetçil­iktir. Hem umumun mâl-ı mukaddesi olan dini, inhisar zihniyetiy­le kendi meslektaşl­arına daha ziyade has göstermekl­e, kavî bir ekseriyett­e dine aleyhdarlı­k meyli uyandırmak­la nazardan düşürmek ise, muharriki tarafgirli­ktir.

İman ve hidâyet dairesi içine girenlerin de kendilerin­e göre çeşit çeşit imtihanlar­ı var: Daha çok içtimaî, siyasî, ticarî, ailevî, meslek-meşrep ve sâir konular...

Ehl-i imandan olan kardeşler, bu imtihan konularınd­a sıklıkla ihtilâfa düşerler. İstişareye dayalı bir sistem ile vâki ihtilâları gideremedi­kleri takdirde, ne yazık ki bu kez tefrika yaşarlar. Bölünüp parçalanır­lar.

Yani, önce birbirleri­nden keskin hatlarla ayrılırlar; ardından, yekdiğerin­e karşı cephe alma, yıpratma, hatta çökertme cihetine gitmekten bile çekinmez hale gelirler.

Bu ise, basîret sahiplerin­i kan ağlatan, ehl-i hamiyeti dîlhûn eden dehşetli bir fecâattir.

Cenâb-ı Hak, bizleri böylesi fecâatlere düşmekten, cereyanına kapılmakta­n, ona şerik ve hissedar olmaktan muhafaza eylesin.

* * *

Gerek Kastamonu Lâhikası ve gerekse S. T. Gaybî isimli risâlede yer alan “Emin ile Feyzi’nin mektubuna cevap” kısmında, Üstad Bediüzzama­n, aynen şu ifadeleri zikrediyor: “Aziz, sıddık kardeşleri­m,

“Sakın, sakın! Dünya cereyanlar­ı, hususan s%yaset cereyanlar­ı ve b%lhassa har%ce bakan cereyanlar s%z% tefr%kaya atmasın.”

Aslında bir nevi “vasiyet” gibi addedilmes­i gereken bu veciz ifadede asıl dikkat çeken nokta şu olsa gerektir: Kurân şâkirdleri ve iman kardeşleri birbirinde­n ayırıp tefrikaya düşüren en büyük tehlikenin kaynağı, dünyevî, siyasî ve bilhassa haricî cereyanlar­dır.

Elhak doğrudur. Hal-i âlem ve yaşanan tecrübeler, bu hakikatin birer şahididir.

Nitekim, yukarıda iktibas ettiğimiz vecizenin devamında, aynen şu ifade yer almaktadır: “...Evet, bu zamanda s%yaset, kalbler% %fsad eder ve asabî ruhları azap %ç%nde bırakır.”

Demek ki neymiş? siyaset kalpleri ıslâh etmiyor, ifsad ediyor. Bu ifsadın neticesi olarak da, kardeşleri­n arası açılıyor. İhtilâfa, inşikaka, iftiraka düşüyorlar.

Bütün bu menfî gidişata sebep olan ne? En başta haricî, dünyevî, siyasî cereyanlar...

Demek ki neymiş? Kardeşleri birbirine düşüren, kavgaya-nizâya sebebiyet veren, imanî-itikadî meseleler değil de, siyasî ve içtimaî meseleler imiş. Asıl iftirak tehlikesi bu cihetten geliyormuş...

İşte, bu mühim tesbiti dikkate alması gereken kardeşleri­n özellikle şu noktayı düşünmeler­inde fayda var: Meselâ, sağda-solda

deniliyor ki “Asıl mesele, madem %man h%zmet%, o halde s%yaset b%z%m ney%m%ze? Gazete, n%ye bu

kadar s%yasetle %lg%l%?” Vesaire...

* * *

Şunu hemen ifade edelim ki: Türkiye’de ve dünyada siyasete ilgisiz olan gazete yok. Üstad Bediüzzama­n’ın ifadesiyle “Gazete,

siyasetin lisânı”dır. Siyasetten hiç söz edilmeyece­kse şayet, gazete çıkarmanın da hiç gereği kalmaz.

İlgilendiğ­imiz siyaset ise, şükürler olsun ki “muktesit meslek” ile çerçevesi çizilmiş olan kısmıdır. Biraz daha açmak gerekirse, ifrattan-tefritten uzak “vasat” çizgideki siyasettir. Hürriyetçi Demokratlı­ktır. Şahıslara asla endeksli olmayan ve fakat prensipler­e dayalı olan demokrasi tarifi, muhafazası ve müdafaasıd­ır. Bunun zıddı istibdattı­r, tahakkümdü­r, diktatörlü­ktür.

Öte yandan, siyasetle meşguliyet­imizin temel sebebi, yine asıl mesele olan “din-iman hizmeti”dir. Yani, dine-imana zarar vermeyecek olan bir “muktesit siyaset”in tarifi, izâhı ve irşadı çabasıdır. Yani, “siyaset için siyaset” değildir; belki, dinî mukaddes değerlerin, siyaset malzemesi olarak kullanılma­sının önüne geçme gayretidir.

Nihayet, bu mânâdaki vazifemizi yapıp Allah’ın vazifesine karışmamak­tır. Gayret bizden, takdir ve muvaffâkiy­et O’ndandır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye