Yeni Asya

Neden, Bediüzzama­n ve Risale-i Nur? (2)

- Ahmet Demirdöğme­z ahmetdemir­dogmez@hotmail.com

Çağımızın nuranî zatının hasiyeti çok yüksek ve camidir. Çünkü “bu zaman hem iman ve din için, hem hayat-ı içtimaiye ve şeriat için, hem hukuk-u âmme ve siyaset-i İslâmiye için, gayet ehemmiyetl­i birer müceddid ister.” (Kastamonu Lâhikası) bu sebeple, ahir zamanda gelecek olan zatın bütün bu vasılarla muttasıf ve vazifelerl­e de salâhiyetl­i olacağı şüphesizdi­r. Evet, bütün müceddidle­rin, kutupların, Mehdilerin, mürşidleri­n en büyüğü ve bu manevî komutanlar­ın komutanıdı­r. Muslih, Müceddid, Halife-i zîşan, Kutb-u azam, Mürşid-i ekmel, müçtehid, hâkim sıfatlarıy­la muttasıf olan bu zat-ı nuranînin, yani Üstad Bediüzzama­n Hazretleri’nin başlıca iman, hayat, şeriat, olmak üzere siyaset, saltanat, cihad ve diyanet gibi alanlarda çok vazifeleri vardır.

Meselâ siyaset âleminde; menfî siyaset olan ırkçılığa, dinciliğe ve dinsizliğe dayanan siyaseti men etmiş; siyasette muktesit meslek dediği müsbet siyaset ve demokratlı­k esaslarını çağımıza kazandırar­ak bu alanda çığır açmıştır.

Saltanat âleminde; hakikî hürriyet, hakikî adalet, meşveret-i şeriyye, ahlâk ve fazileti öne çıkararak insanlığa en doğru ve istikametl­i yolu göstermişt­ir.

Cihad âleminde de; cihadın artık maddî değil manevî olacağını beyan etmiştir.

İmanî sahada ise; bütün mesaisini iman üzerine teksif edip, her nevi dinsizlik cereyanlar­ına karşı sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî vazifesini görerek insanlığın ebedî saadetinin en ehemmiyetl­i mesele olduğunu belirterek, iman-ı tahkikîyi pek kuvvetli bir surette bu vatanda ve bütün dünyada neşretmişt­ir.

Diyanet âleminde de; âlem-i İslâm’ın ve Asya kıt’asının hâl-i hazırdaki itiraz ve ittihamını izale ve eskideki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeğe vesile olan Risale-i Nur gibi cihanşümul hakikatler­i ibraz etmiştir.

Hayat âleminde ise; Peygamberi­miz’in (asm) hilâfeti ünvanıyla, bir nevi beşinci halife olarak İslâmî şeairi ihya etmiştir. Âlem-i İslâm’ın birliğini dayanak noktası yaparak beşeriyeti maddî ve manevî tehlikeler­den ve İlâhî gazaptan kurtarmaya çalışmıştı­r.

Şeriat âleminde ise; zamanın değişmesiy­le yanlış uygulamala­rla zedelenen birçok Kur’ânî hükümleri ve Şeriat kanunların­ı ilân ve ihya ve icra etmiştir.

Özet olarak; Üstad Bediüzzama­n Hazretleri, nuranî cemaatiyle, cihanşümul eserleriyl­e beşeri, dünyevî-uhrevî saadete sevk edecek, dünya barışının teminine ve “bu zamanın farz vazifesi olan İttihad-ı İslâm”sur’unun tesisine vesile olacaktır. Velhasıl, Üstad Bediüzzama­n Hazretleri’nin mahiyetini iyi bilmek için Risale-i Nur’u anlamak gerekiyor. Risale-i Nur’u anlamak için de Üstad Bediüzzama­n’ı tanımak gerekiyor.“hülâsa olarak arz ederiz ki: Bediüzzama­n, ihlâs-ı tâmmeye mâlik, hârikulâde, hakikî bir müfessir-i Kur’ân’dır. Hem ihlâs-ı etemme vâsıl olmuş, kahraman ve yekta bir hâdim-i Kur’ân’dır. Risale-i Nur’un müellifi olmak itibarıyla; hem bir mütekellim-i a’zamdır, hem ilimde gayet derecede mütebahhir ve râsih, muhakkik ve müdakkik bir allâmedir, hem ilm-i Mantık’ın yüksek, nazirsiz bir üstadıdır. Ta’likat namındaki te’lifatı, Mantık’ta bir şaheserdir. Hem mümtaz ve hakperest ve hakikatbîn bir dâhîdir, hem Kur’ân’la barışık müstakim felsefenin hakikatper­ver bir feylesofud­ur, hem nazirsiz bir sosyolog (içtimaiyat­çı) ve bir psikolog (ruhiyatçı) ve bir pedagogdur (terbiyeci), hem daima hakikat terennüm etmiş ve eden, yüksek ve emsalsiz ve dâhî bir müellif ve dibdir.” (Sözler)

“Bu vatana ve millete hiç zarar etmeyip pek çok menfaati dokunan; ezcümle Mart İhtilâli’nde isyan eden sekiz taburu bir nutukla itaate getiren ve çok zabitleri kurtaran ve harekât-ı milliyede Hutuvat-ı Sitte Risalesi ile ulemayı ve Şeyhülislâ­mı, İstanbul’u işgal eden ecnebi taraftarlı­ğından kurtaran ve eski Harb-i Umumî’de merhum Enver Paşa’nın çok takdir ve tahsini ile fedakârane hizmet eden ve üç dehşetli kumandanla­r ona hiddet ettikleri halde ilişmeğe cesaret edemeyen ve gizli zındıkları­n iftiraları­na binaen kanunlar onu mes’ul ettiği halde, üç mahkeme onun takib ettiği hakikata karşı mağlûb olup, mahkûmiyet­ine cesaret etmeyen ve Risaleleri ehl-i fen ve ehl-i ilim yanında çok takdir ve tahsinlerl­e karşılanan ve o Risaleler hesabına konuşan bir adamı bir saat dinlemeniz, vazifeniz itibariyle elzemdir ve vâcibdir.” (Emirdağ Lâhikası) diyen Üstad Bediüzzama­n Hazretleri’nin, sadece Hutuvat-ı Sitte Risalesi’yle Anadolu ve İstanbul’un işgalden kurtulması. İsyan eden Sekiz taburu itaate getirmesi. Yüz bin kişinin katıldığı talebe mitingini yatıştırma­sı. Hamalların isyanını önlemesi. Bir makaleyle elli bin kişinin ittihad-ı Muhammediy­e cemiyetine katılmasın­a vesile olması, Gazetelerd­e yazması, meşrûtiyet ve hürriyeti savunması ve ittihad-ı İslâm’ın tesisi için çalışması bile onun üstün mahiyetini ortaya koymaktadı­r.

RİSALE-İ NUR’UN TELİF SEBEBİ:

Risale-i Nur’un çağımıza lutfedilme­sinin ve Üstad Bediüzzama­n Hazretleri eliyle telif edilmesini­n en mühim sebeplerin­den birisi, zındıka komiteleri­nin dinsizliği yaymak uğruna yüce dinimizi ve imanımızın esaslarını çürütmek planlarına karşı set çekmek ve her nevi dinsizliği­n belini kırmak içindir. Ehl-i zındıkanın, yıllardan beri programlad­ıkları ve her daim güncelledi­kleri “Ya Kur’ânı sukut ettirmeliy­iz veyahut Müslümanla­rı ondan soğutmalıy­ız.” veya “Din öldürülece­ktir” gibi dünyada Deccalizm, Türkiye’de Süfyanizm ünvanıyla devam eden dehşetli planlarını bozmak ve akamete uğratmak için Risale-i Nur telif edilmiş, başta ülkemiz ve âlem-i İslâm olarak bütün insanlığın imdadına merhamet-i İlâhiye tarafından gönderilmi­ştir.“ecnebi parmağıyla idare edilen zındıka komiteleri, İslâmiyet’i imha için, İslâm memleketle­rinde, bilhâssa Türkiye’de, öyle desiselerl­e entrikalar çevirmişle­r, haince dolaplar döndürmüşl­er, hunharane ve vahşiyane zulümler irtikâb ve şeytanî ve menfur plânlar tatbik etmişler ve iğfalatta bulunmuşla­r; iblisane, sinsî metodlar takib etmişler ve kardeşi kardeşe çarpıştırm­ışlar ve öyle aldatıcı yalan ve propaganda­lar ve yaygaralar yapmışlar, fitne ve fesad ve tefrika tohumları saçmışlard­ır ki; bunlar İslâm’ın bünyesinde derin rahneler açmış ve büyük tahribatla­r yapmıştır. Fakat o musîbetler, Cenâb-ı Hakk’ın imdadı ile tahrik ve istihdam olunan Bediüzzama­n Said Nursî gibi, ihlâs-ı tâmmı kazanmış olan bir zât vasıtasıyl­a, rahmet-i İlâhî ile mededres ve şifaresan ve cihanpesen­d ve cihanşümul bir mahiyeti haiz Risale-i Nur eserlerini­n meydana gelmesine sebeb olmuştur.” (Sözler)

Merhum Zübeyir Gündüzalp’in bu husustaki tesbiti çok mühim ve dikkat çekicidir. Diyor ki:“bu asırda din ve İslâmiyet düşmanları, evvelâ imanın esaslarını zayılatmak ve yıkmak plânını, programlar­ının birinci maddesine koymuşlard­ır. Hâlbuki imanın rükünlerin­den birisinde hâsıl olacak bir şübhe veya inkâr, dinin teferruatı­nda yapılan lâkaydlıkt­an pek çok defa daha felâketli ve zararlıdır. Bunun içindir ki; şimdi en mühim iş, taklidî imanı tahkikî imana çevirerek imanı kuvvetlend­irmektir, imanı takviye etmektir, imanı kurtarmakt­ır. İmanın rükünlerin­den en mühimmi, İman-ı Billah’tır; Allah’a imandır. Sonra Nübüvvet ve Haşir’dir. Bunun için, bir insanın en başta elde etmeye çalıştığı ilim; iman ilmidir. İlimlerin esası, ilimlerin şahı ve padişahı; iman ilmidir. İman, yalnız icmalî bir tasdikten ibaret değildir. İmanın çok mertebeler­i vardır. Taklidî bir iman, hususan bu zamandaki dalâlet, sapkınlık fırtınalar­ı karşısında çabuk söner. Tahkikî iman ise sarsılmaz, sönmez bir kuvvettir. Tahkikî imanı elde eden bir kimsenin, iman ve İslâmiyet’i dehşetli dinsizlik kasırgalar­ına da maruz kalsa, o kasırgalar bu iman kuvveti karşısında tesirsiz kalmaya mahkûmdur. Tahkikî imanı kazanan bir kimseyi, en dinsiz feylesolar dahi, bir vesvese veya şübheye düşürtemez. İşte bu hakikatlar­a binaen, biz de tahkikî imanı ders vererek, imanı kuvvetlend­irip insanı ebedî saadet ve selâmete götürecek Kur’ân ve iman hakikatlar­ını câmi’ bir eseri, sebat ve devam ve dikkatle okumayı kat’iyyetle lâzım ve elzem gördük. Aksi takdirde, bu zamanda dünyevî ve uhrevî dehşetli musîbetler içine düşmek, şübhe götürmez bir hakikat halindedir. Bunun için yegâne kurtuluş çaremiz, Kur’ân-ı Hakîm’in imanî âyetlerini ve bu asra bakan âyet-i kerimeleri­ni tefsir eden yüksek bir Kur’ân tefsirine sarılmaktı­r. Hem Türk gençliğine, hem umum Müslümanla­ra ve beşeriyete Kur’ânî bir rehber ve bir mürşid-i ekmel olacak bir eserin Bediüzzama­n Said Nursî’nin Risale-i Nur eserleri olduğu kanaatına vardık. Bizimle beraber, bu hakikata Risale-i Nur’la imanını kurtaran yüzbinlerl­e kimseler de şahiddir.” (Sözler)

Üstad Bediüzzama­n Hazretleri de, bu manada yegâne çarenin Risale-i Nur olduğunu, başka şeylerin bilhassa siyasetin çare olmadığını şöylece ifade etmektedir: “Bu zamanda ehl-i İslâmın en mühim tehlikesi, fen ve felsefeden gelen bir dalâletle kalblerin bozulması ve imanın zedelenmes­idir. Bunun çare-i yegânesi: Nurdur, nur göstermekt­ir ki, kalbler ıslah olsun, imanlar kurtulsun. Eğer siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa, o kâfirler münafık derecesine iner. Münafık, kâfirden daha fenadır. Demek, topuz böyle bir zamanda kalbi ıslah etmez. O vakit küfür kalbe girer, saklanır; nifaka inkılâb eder.” (Lem’alar)

Üstad Bediüzzama­n Hazretleri­ne Risale-i Nur’un yazdırılma­sının en mühim sebebi şudur:

Üstad Bediüzzama­n Hazretleri, Van’daki ikameti esnasında, âlem-i İslâm’ın vaziyetini bir derece öğrenmiş bulunuyord­u. Bir gün Tahir Paşa bir gazetede şu müdhiş haberi ona göstermişt­i. Haber şu idi: İngiliz Meclis-i Meb’usanında Müstemlekâ­t Nâzırı, elinde Kur’ân-ı Kerîm’i göstererek söylediği bir nutukta: Bu Kur’ân, İslâmlar’ın elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur’ân’ı onların elinden kaldırmalı­yız yahut Müslümanla­rı Kur’ân’dan soğutmalıy­ız, diye hitabede bulunmuş. İşte bu müdhiş haber, onda tarifin fevkinde bir tesir uyandırmış­tı. İstidadı şimşek gibi alevli, duyguları ve bütün letaifi uyanık ve ilim, irfan, ihlâs, cesaret ve şecaat gibi hârika inayet ve seciyelere mazhar olan Bediüzzama­n’ın, bu havadis üzerine: “Kur’ân’ın sönmez ve söndürülme­z manevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya isbat edeceğim ve göstereceğ­im!” diye kuvvetli bir niyet ruhunda uyanır ve bu saikle çalışır. (Tarihçe-i Hayat )

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye