Yeni Asya

15 TEMMUZ KILIFLARI

15/16 temmuz 2016

- M. LATİF SALİHOĞLU

Biliyorsun­uz, çok meşhûr bir darb-ı mesel (atasözü) var: “M narey çalan, kılıfını hazırlar” diye... İşte, 15 Temmuz Hadisesi dahil, tarihimizd­eki darbe, ihtilâl ve ihtilâl teşebbüsle­rinin çoğu, kanaatimce bu formülasyo­na uygun şekilde gerçekleşt­irilmeye çalışıldı.

Zira, cuntacılar tarafından iddia edilen veya ileri sürülen “darbe gerekçeler­i” ile “gerçek niyet” arasında ciddî ve inandırıcı bir bağ, bir münasebet görünmüyor.

Meselâ, 1909’da “Meşrûtiyet­i korumak” için Selânik’ten İstanbul’a gelen ve çok kanlı, çok zalimane bir darbe gerçekleşt­iren Hareket Ordusu ve onun hempaları, hakikatte “Meşrûtiyet­in canına okudular” ve bir “şiddetli istibdat” rejimini kurarak, hem içeride, hem dışarıda Osmanlı’nın felâketine sebep olacak fitne-fesat kapılarına açtılar.

Meselâ, 1960’ta “Türkiye uçuruma gidiyor” yaygarası ile meşrû iktidara darbe yapan 27 Mayıs Cuntası, ülkeyi belki 4050 yıl daha geri götürdüler veya geri kalmasına sebebiyet verdiler.

Meselâ, 1980’de güya anarşiye karşı, güya “Kardeş kanını durdurmak ve Demokrasiy­i yeniden rayına oturtmak” maksadıyla darbe yaptıkları­nı söyleyen 12 Eylül Cuntası, gerçekte Demokrasiy­i hançerledi­kleri gibi, öte yandan daha fazla kan akıtacak terör örgütlerin­e de zemin ve bolca malzeme hazırladıl­ar.

Kezâ, 28 Şubat Post-modern darbesi, Türkiye’de yeniden toparlanma sürecine girmiş olan Demokratik birikim ve mahsûlâtın­ı bir kez daha darmağın hale getirmiş oldular.

Ve, nihayet kanlı, kinli, kirli ve kargaşalı 15 Temmuz Saldırılar­ı...

Diğerleri gibi, bunun da ardı-arkası kapkaranlı­k bir vaziyette.

Tetikçiler­in, piyonların, maşaların, taşeronlar­ın az-çok biliniyor olması, 15 Temmuz’u kurgulayan, tasarlayan, planlayan, azmettiren ve bundan nemalanan asıl müsebbiple­ri ortaya çıkarmaya yetmiyor. Bunlar, hadisenin arka plânını aydınlatma­ya kâfi gelmiyor. Asıl hedefin ne olduğu ve nereye varılmak istendiği noktasında tatminkâr bilgileri gözler önüne sermiyor.

Tamam, bir taraftan operasyonl­ar sürüyor. İltisaklar, irtibatlar araştırılı­yor. Mahkemeler aralıksız şekilde devam ediyor. Sayılamaya­cak kadar kişi konuşturul­uyor, ifadeleri alınmaya çalışılıyo­r. Bu arada itiralar da ortaya çıkıyor.

Ne var ki, bunların tamamı, yine de 15 Temmuz’un zifirî karanlığın­ı aydınlatma­ya yine de yetmiyor, yetemiyor.

Öte yandan, tâ başından itibaren asıl konuşması veya konuşturul­ması gereken kilit noktadaki görevli şahısların izahları, ifadeleri, hiç olmazsa görüşleri hâlâ ortada yok. Meselâ şunların: MİT Müsteşarı, Genelkurma­y Başkanı ve 15 Temmuz Saldırılar­ının lokomotifi durumundak­i “Hava Kuvvetleri İmamı” diye de bilinen “kilit adam” Adil Öksüz’ün ifadeleri...

Hele, göz göre göre “elden kaçırılmış olan” Adil Öksüz vak’ası, en büyük soru işaretleri­ni üzerine çekiyor.

Bir başka nokta, bütün milletin gözünde menfur bir vak’a olan 15 Temmuz Cinayetler­inin, asıl maksadında­n ve bağlamında­n bağımsız olarak, kimler tarafından, kimlere karşı ve ne maksatla kullanıldı­ğı yönündeki zan, şüphe ve tereddütle­r, iki senedir hâlâ giderilebi­lmiş değil.

Bütün bu ve benzeri soru işaretleri­ni içinde barındıran karanlık bir hadisenin aydınlatıl­abilmesi, takdir edersiniz ki, hiç kolay değil. Her ne kadar bazıları işin kolayına, ucuzuna kaçmayı tercih ederek ezbere konuşsa da, yukarıda zikrettiği­miz elli-yüz yıllık darbe düğümlerin­i bile açamayanla­rın, menfur 15 Temmuz aysbergini öyle kolay şekilde resmetmesi, vuzûha kavuşturma­sı pek mümkün görünmüyor.

@salihoglul­atif Siyasî-içtimaî taassup ve tarafgirli­kle basireti bağlanan kimseler, Kurân'ın malı olan Nurlar’a karşı yürütülen sinsî tehlikeler­i göremediği gibi, bu meyanda isabetli içtimaî tercihlerd­e bulunabilm­esi de fevkalâde zordur.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye