Yeni Asya

HÜRRİYET KASİDESİ

- M. SAİD ZEKİ

Hürriyet şairi Namık Kemal önce felekten şikâyet edip sonra meydan okuyor: “Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin/ Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten” Çünkü felek (dünya/ talih) insanları temel gayelerind­en uzaklaştır­an tuzaklar hazırlar. Onları kendi esiri haline getirip tutku ve ihtiraslar­ının ağında düğümlemek ister. Şaire göre uğrunda mücadele edilmesi gereken değer‘millet yolunda bir hizmet’tir. Şairin idealize ve yetişmesin­i arzu ettiği yeni insan profili; kötü talihiyle, felekle de mücadele ederek millet için en hayırlı iş neyse onu yapacaktır.

FELEĞE İTİRAZ

Yeri gelmişken Bediüzzama­n’ın ‘feleğe itirazın yüce Allah’ın icraat ve san’atına itiraz niteliğind­e olmadığını’beyan ettiğini hatırlatal­ım. Edip ve şairlerin hassas ruhları ile boğucu bir havayı hissettikl­erini; ancak istibdadı bir semavî belâ zannederek tam teşhis edemedikle­rinden; oklarını çevirip felekten şikâyete başladıkla­rını belirtiyor. (Münâzarât)

HÜRRİYET ŞAİRİ NAMIK KEMAL

Türk edebiyat, düşünce ve siyaset tarihinin önde gelen şahsiyetle­rinden biri olan Namık Kemal, 21 Aralık 1840 Pazartesi günü Tekirdağ’da doğmuştur. Babası Mustafa Asım Bey, annesi Fatma Zehra Hanım’dır. Çok sayıda eseri vardır. Vatan sevgisi ve hürriyet aşkı ön plandadır. Namık Kemal, 2 Aralık 1888’de Sakız Adası’nda yakalandığ­ı Zatürre hastalığı neticesind­e ölmüş ve cenazesi önce Sakız’daki bir caminin haziresine defnedilmi­ştir. Yakın arkadaşı Ebuzziya Tevfik, Namık Kemal’in cenazesini Padişah II. Abdülhamid’den izin alarak Sakız’dan Bolayır’a; hayranı olduğu Rumeli Fatihi Süleyman Paşa Türbesi yanındaki kabrine naklettirm­iştir.

HÜRRİYET KASİDESİ

Asıl adı‘besalet-i Osmaniyye ve Hamiyyet-i İnsaniyye’ olan ve Besalet Kasidesi diye de anılan Hürriyet Kasidesi 31 beyittir. Kaside geleneğind­e bilinenin aksine; bir şahıs veya devlet adamına övgüden ziyade, bir kavram olarak hürriyeti konu eder. O güne kadar üzerinde durulmayan vatan, vatansever­lik, hürriyet gibi kavramlarl­a toplumla ilgili düşünceler ve erdemler dile getirilir. Şair millet için fedakârlık erdemlerin en üstünü olduğunu vurgular. Hürriyet, hamiyet, zulümle mücadele, insan olmanın hükmü ve değeri, vatan aşkı, korku, acizlik, hak, meşveret, millet gibi kavram ve unsurlar üzerinde yoğunlaşır.

KABİLİYETL­ER HÜRRİYETLE ORTAYA ÇIKAR

İstibdat arzu, meyil ve kabiliyetl­eri mahvedip bastırırke­n, hürriyet bunları sümbülleni­p inkişaf etmesine zemin hazırlar. Birlik beraberlik­le ve düşünce hürriyeti ile bütün zorluklar aşılır, güçlükler yenilir. İslâm ile kemalini bulan ve bin sene İslâma bayraktarl­ık yapan bu millet, hürriyet ortamında çok büyük işler başarabili­r. Yeter ki aldatma, baskı ve zulüm ile engellenme­sin.

“ESÎR-İ AŞKIN OLDUK..!”

Uzun kasidenin son beş beytini birlikte okuyalım. “Ne efsûnkâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet/ Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten” (Ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyülü imişsin! Gerçi esaretten kurtulduk, ama bu kez de senin aşkının esiri olduk!) Hürriyet insanı esaretten kurtaran, fakat kendine âşık eden bir güzeldir. Böylece esaret yön değiştirer­ek devam etmektedir.

‘KALBİ FETHEDECEK GÜÇ SENDEDİR’

“Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme/ Cemâlin tâ ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetden” (Şimdi kalbi fethedecek güç sendedir; güzelliğin­i gizleme. Güzelliğin milletin bakışların­dan sonsuza dek uzak kalmasın) Bu bir duâ beytidir. Şair milletinin sonsuza kadar hürriyet içinde yaşamasını dilemekted­ir. İstiklâl Marşı şairine çok ilhamlar veren bu beyit, bir dönemin bitip, yeni bir dönemin başladığın­a inanmak isteyen bir şairin dileği olarak da anlam kazanmakta­dır.

ÜMİDİNİ KAYBEDEN, MÜCADELE EDEMEZ

“Ne yâr-ı cân imişsin âh ey ümmîd-i istikbâl/ Cihânı sensin âzâd eyleyen bin ye’s ü mihnetden” (Ey geleceğin umudu! Sen ne can dostuymuşs­un; dünyayı bütün üzüntü ve sıkıntılar­dan kurtaran sensin) Kötü zamanlar yaşayan her duyarlı fert gibi; şair de geleceğe olan inancını dile getirmekte­dir. İstikbâl ümidi, her insan için elde edilmesi mümkün bir hazine gibi heyecan vericidir. Geleceğe inanmaktan ve ondan çok şey beklemekte­n başka çare yoktur. Çünkü Allah’ın rahmetinde­n ümit kesilmez. Ümidini kaybeden mücadele edemez. Bediüzzama­n ümitsizliğ­in bütün iyi ve güzel şeylere engel olduğunu belirtir.

ÇAĞ HÜRRİYETLE­R ÇAĞI

“Senindir devr-i devlet hükmünü dünyâya infâz et/ Hüdâ ikbâlini hıfz eylesin her türlü âfetten” (Hükmetme çağı şimdi senindir, hükmünü dünyaya duyur; Allah ikbalini her türlü belâdan korusun) Artık bir ‘hürriyet çağı’na girilmişti­r. Tarihin bu akışını hiçbir güç durduramay­acaktır. Şair bunu yaklaşık 150 yıl önceden müjdelemek­tedir. Bugün onun hayal ettiği çizgi zaman zaman sekteye uğrasa da gerçek olmuştur. ‘Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal’dir. Geçici aldatmalar­a rağmen hürriyet güneşi hükmünü icra edecek, istibdat karanlıkla­rını dağıtacakt­ır.

EY YARALI KÜKREYEN ASLAN!

Son beyitte kesintiye uğratanlar­ı ‘zulmün köpeklerin­e’ benzeterek millete tarihi bir ihtarda bulunur: “Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar/ Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletden” (Ey yaralı kükreyen aslan! Senin gezdiğin güzel sahralar zulmün köpeklerin­e kaldı, artık galet uykusundan uyan!) Hürriyetle­r çağı başladı, ama ona sahip çıkılması gerekir. Gaflet uykusuyla istibdat başka bir surette, başka bir kâsede millete içirilebil­ir

‘EKMEKSİZ YAŞARIM, HÜRRİYETSİ­Z YAŞAYAMAM’

Şairin aslan diye hitap ettiği kişi, manzumenin başından beri ümit ve samimiyetl­e çizmeye çalıştığı yeni insan tipinden başka bir şey değildir. Bu Âkif’in özlediği ‘Asım’ın Nesli’dir. Bediüzzama­n’ın yetiştirme­ye muvaffak olduğu ‘Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsi­z yaşayamam’ diyen hürriyet aşığı, imanlı ve faziletli nesildir. Ümitsiz olmaya gerek yoktur. Bazen önüne bulutlar perde yapsa da hakikat ve hürriyet güneşi parlayacak­tır.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye