“Bize ne!” diyemeyiz
Dünyada ve bilhassa İslâm âleminde şahit olduğumuz haksızlık, zulüm ve adaletsizlikler karşısında “Bize ne!” deme hakkımız olmadığını bilmek durumundayız. Maaselef İslâm âlemi çok daha iyi noktalarda olması gerekirken; cehalet, fakirlik ve ihtilâf düşmanlarına belli ölçülerde mağlûp olmuş ve bugünkü fena tablo ortaya çıkmıştır. Dünya üzerinde “Ah”ların yükseldiği beldelerin ekseriyetle İslâm ülkeleri olması hepimize sorumluluklar yükler.
Elbette komplekse düşmemek gerekir, ama İslâm âlemi ile gayr-i müslim âlem kıyaslandığında merhum Ziya Paşa’nın (1825-1880) Gazel’i hatırlanır. Ziya Paşa şöyle demiştir: “Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm/ Dolaştım mülk-i İslâmı bütün viraneler gördüm.” Yani, “Gezdiğim Batı ülkelerinde bakımlı, gelişmiş şehirler, güzel yapılar gördüm. Dolaştığımız bütün Müslüman memleketlerini baştanbaşa yıkık, fakir ve geri kalmış gördüm.”
Neredeyse bir buçuk asır önce yapılan bu tesbite itiraz edebilecek durumda mıyız? İslâm âlemini gezen gerek seyyahlar ve gerekse siyasetçiler başka bir tablo ile mi karşılaşıyor? Bazı zengin petrol ülkelerinin ‘kule’ler dikmiş olması gerçekleri değiştirmeye yetmiyor. O ülkelerde yüksek kuleler olsa bile ekseriyetle cehalet kol geziyor.
“Ah”ların ve yardım çağrılarının yükseldiği bir belde de Arakan... Burma ya da Birmanya adıyla da bilinen Myanmar hükümetinin Arakanlı Müslümanlara reva gördüğü haksızlığa Müslümanları temsil eden “İslâm ülkeleri” niçin mani olamaz?
Arakanlı Müslümanların çektiği sıkıntıyı gündeme taşıyan kişinin, her gün haklı olarak tepki gösterdiğimiz Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olması da ayrı bir durum. Bir dönem Türkiye’nin de gündeminde olduğu Arakanlı Müslümanlar niçin gündemimizi meşgul etmez? Oradaki haksızlık, zulüm ve fukaralık sona mı erdi ki yaşananlar haber dahi olmuyor? Zulmün ayyuka çıktığı günlerde Arakanlıları ziyaret edip söz veren idarecilerimiz bu sözlerini yerine getirebildi mi?
Yanlış anlaşılmasın. Arakan’ın ziyaret edilmesi ve onlara yardım eli uzatılmasını tenkit ediyor değiliz. Aksine bu ziyaretler isabetli olmuştur. Fakat verilen sözler mutlaka yerine getirilmeli. Aksi halde Türkiye sadece itibar kaybeder.
Dünyanın ve İslâm âleminin unuttuğu Arakanlı Müslümanları Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres yeniden gündeme taşımış ve dünyanın Arakanlıları yüzüstü bıraktığını hatırlatmış.
Guterres, Bangladeş’in Cox’s Bazar şehrinde Arakanlı mültecileri ziyaretinin ardından Washington Post gazetesinde kaleme aldığı yazıda, ebeveynlerinin önünde katledilen küçük çocuklar ile köyleri yerle bir edilen Rohingya (Arakan) halkının ‘’tüyler ürperten’’ hikâyelerini dinlediğini belirtmiş. Myanmar ordusunun şiddetinden kaçarak Bangladeş’e sığınmak zorunda kalan Arakanlı mültecilerin etnik temizlik kurbanı olduğunu ifade eden Guterres, kendi ülkeleri Myanmar’da en temel haklarından biri olan vatandaşlıktan bile mahrum bırakıldıklarına dikkat çekmiş. Guterres, Arakanlı mülteciler için yapılan 1 milyar dolar yardım çağrısının ise sadece yüzde 26’sının toplanabildiği bilgisini yazısında paylaşmış. (AA, 12 Temmuz 2018)
Bm’ye göre, 25 Ağustos 2017’den sonra Arakan’dan kaçmak zorunda kalarak Bangladeş’e sığınanların sayısı 700 bini aşmış. BM ve uluslar arası insan hakları örgütleri dahi bunu “etnik temizlik” ya da “soykırım” olarak adlandırıyorsa İslâm ülkelerinin sessiz kalması kabul edilebilir mi?
Sessiz de kalamayız, “bize ne!” de diyemeyiz. Bu meseleyi mümkün olduğu kadar gündemde tutup çare bulmak idarecilerimizin de vazifesi.