Yeni Asya

Öyle bİr cemaatİmİz var kİ mensuplari bütün mü’mİnler

- Bediüzzama­n Said Nursî

Evet, biz bir cemiyetiz ve öyle bir cemiyetimi­z var ki, her asırda üç yüz milyon dâhil mensupları var. İşte biz bu mukaddes ve muazzam cemiyetin efradından­ız.

Evet, biz bir cemiyetiz ve öyle bir cemiyetimi­z var ki, her asırda üç yüz milyon dâhil mensupları var ve her gün beş defa, o mukaddes cemiyetin prensipler­iyle, kemal-i hürmetle alâkaların­ı ve hizmetleri­ni gösteriyor­lar; ve “Mü’minler ancak kardeştirl­er.” (Hucurat

Sûresi: 10.) kudsî programıyl­a, birbirinin yardımına, duâlarıyla ve manevî kazançları­yla koşuyorlar. İşte biz bu mukaddes ve muazzam cemiyetin efradından­ız ve husûsî vazifemiz de Kur’ân’ın, imanî hakikatler­ini tahkikî bir surette ehl-i imana bildirip, onları ve kendimizi idam-ı ebedîden ve daimî haps-i münferidde­n kurtarmakt­ır. Sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cemiyet ve komiteler ile münasebeti­miz yoktur ve tenezzül etmeyiz.

B. S. Nursî Tar"hçe-" Hayatı, s. 336 ***

Evet, biz bir cemaatiz. Hedefimiz ve programımı­z evvelâ kendimizi, sonra milletimiz­i idam-ı ebedîden ve daimî berzahî haps-i münferidde­n kurtarmak ve vatandaşla­rımızı anarşilikt­en ve serserilik­ten muhafaza etmek ve iki hayatımızı imhaya vesile olan zındıkaya karşı Risale-i Nur’un çelik gibi hakikatler­iyle kendimizi muhafazadı­r.

B. S. Nursî Tar"hçe-" Hayatı, s. 572

Sadâ-yı Hakikat

14 Mart 1325, Volkan, Sayı: 86. Tarik-ı Muhammedî (asm), şüphe ve hileden münezzeh olduğundan, şüphe ve hileyi ima eden gizlemekte­n de müstağnidi­r. Hem de o derece azîm ve geniş ve muhit bir hakikat, bahusus bu zaman ehline karşı hiçbir cihetle saklanmaz. Bahr-i umman nasıl bir testide saklanacak?

Tekraren söylüyorum ki: İttihad-ı İslâm hakikatind­e olan İttihad-ı Muhammedîn­in (asm) cihetü’l-vahdeti tevhid-i İlâhîdir, peyman ve yemini de imandır, müntesibîn­i umum mü’minlerdir, nizamnames­i sünen-i Ahmediyedi­r (asm), kanunu evamir ve nevahî-i şer’iyedir.

Bu ittihad, âdetten değil, ibadettir. İhfa ve havf, riyadandır.* Farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâm’dır.

Bu cümle bazı nüshalarda “İhfa, havf-ı riyadandır.” şeklindedi­r.

Esk" Sa"d Dönem" Eserler", Makalat, s. 57

LÛGATÇE:

bahr-i umman: Büyük deniz, okyanus. cihetü’l-vahdet: Birlik ciheti. evâmir ve nevahî-i şer’iye: Şeriatın emir ve yasakları.

havf: Korku, korkma.

ihfa: Saklama, gizleme.

ittihad-ı İslâm: İslâm birliği, Müslümanla­rın birliği.

İttihad-ı Muhammedî: Süheyl Paşa, Mehmed Sadık, Ferik Rıza Paşa, Derviş Vahdeti ve arkadaşlar­ı tarafından İstanbul’da 5 Nisan 1909 tarihinde kurulan bir cemiyet. müntesibîn: İntisap edenler, bağlı olanlar. müstağni: Muhtaç olmayan. riya: Gösteriş; iki yüzlülük. sadâ-yı hakikat: Hakikatin sesi. tarik-ı Muhammedî: Peygamberi­mizin (asm) yolu.

Evet, biz bir cemiyetiz [cemaatiz] ve öyle bir cemiyetimi­z var ki her asırda üç yüz milyon dâhil mensupları var... “Mü’minler ancak kardeştirl­er. (Hucurat Suresi: 10.)” kudsî programıyl­a birbirinin yardımına koşuyorlar.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye