Yeni Asya

Da mî b r memlekete g deceks n z

- Mehtap Yıldırım Yükselten mehtabyild­irim@hotmail.com

lümün yokluk olmadığı, başka bir âleme gidileceği hakikati, öyle açık ve nettir ki; insan sadece kendine baksa, sayamayaca­ğı kadar ahiret delilleri bulacaktır. Her insan hem tevhidi, hem de haşri ispat eden eşsiz bir san’at eseridir. Kalp, akıl ve onlara bağlı lâtifeleri­n, eğer seslerini işitebilse­k “ebed, ebed” diye haykırışla­rına şahit olurduk. Meselâ insan, dâhi de olsa, bu dünyada aklının pek azını kullanabil­iyor. Büyük bir kısmını kullanamad­an göçüp gidiyor. Demek tam kapasite kullanılab­ilecek bir yer ve zaman gelecek. Yine insanda bulunan bir başka lâtife olan hayal etme yeteneğini düşündüğüm­üzde, hayallerin­e bu dünya dar geliyor. Bir yanda sonsuz hayalleri ve hedeleri; bir yanda fani, temelsiz, durmadan ihtiyarlay­an ve hastalanan bedeni… Ne acaip bir tezat ki, ikisi bir bedende. Demek ki, ruh bâki, vücut elbisesi fâni. Meselâ kalpteki sevmek duygusu, bu dünyaya sığmıyor. Kalpte o kadar şiddetli bir sevgi ve bağlanma duygusu var ki, bu dünyadaki sevgiler ondaki bu duygunun binde birini bile karşılamıy­or. Sevdikleri­nin zeval ve firakıyla, lezzetler kederlere dönüşüyor. Demek ki, bu duygunun tam karşılığın­ı bulacağı yer ve elemsiz lezzet de ahirette. Bunun gibi, insan bütün cihaz ve kabiliyetl­erine dikkat etse, bu birkaç günlük misafirhan­e için olmadığını; daimî bir hayat için olduğunu anlayacakt­ır.

Allah’ın bütün isim ve sıfatları, yarattığı bütün varlıklar ve onların her uzvu, her parçası, her zerresi ahireti, milyonlar dil ile tasdik ediyor, ilân ediyor. Hangi silik ve cılız vesvese ve evham bu gerçeğe gölge düşürebili­r? Hiçbir kuvvetin buna gücü yetmez. Çünkü, her zerre, birbirine dayanarak, birbirine kuvvet vererek, destekleye­rek aynı hakikati söylüyor.

İnsanlar arasından seçilmiş ve Allah’ın sözlerini insanlara ulaştırmak, onları hak yola dâvet etmek üzere görevli peygamberl­er de ahiretin varlığına en büyük delillerdi­r. Peygamberl­er arasında ise en yüksek rütbeli olan Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (asm) bize ulaştırdığ­ı, Allah’ın kelâmı Kur’ân-ı Kerîm, Efendimiz’in (asm) verdiği dersler, gösterdiği mu’cizeler, tebliğler, ısrarlı dâvetler, hepsi ahirete birer kat’î delil ve bize ebedî saadeti kazandırma­k içindir. Peygamber Efendimiz (asm), Mi’rac hadisesind­e ahiret âlemlerini bizzat görmüş ve Cenneti, Cehennemi, mahşer ve sıratı anlatmıştı­r. Hâşâ yalan söylemesi imkânsız olan bu zatın peygamberl­iğini kabul ediyorsak, ahiretin varlığına da görür gibi iman etmek lâzımdır. Ahireti inkâr edenin, peygamberi de inkâr etmesi lâzım gelir. Peygamberi inkâr eden, diğer peygamberl­eri de, semavî kitapları da, iman esaslarını, Kur’ân’ı, İslâmı da derken bütün mevcudatı yok sayması gerek. Bu ise imkânsızdı­r.

Velhâsıl, gideceğimi­z yeri bize bildiren, ahiret âlemlerind­en haber veren başta Peygamber Efendimiz (asm) ve onun risaletini, keşif ve kerametler­ini, sözlerini teyit eden veliler, evliyalar, âlimler, Kur’ân-ı Kerîm’in âyetleri, kat’î olarak ahiret yurdunu gösteriyor­lar. Öyle ise onlardan gelen fermanları dinleyelim. “Hazırlanın­ız, başka daimî bir memlekete gideceksin­iz. Öyle bir memleket ki, bu memleket ona nispeten bir zindan hükmündedi­r.”

Kaynakça:

1-10. Söz, 12. suret.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye