Yeni Asya

Emaneti ehline vermek (1)

- fersadoglu@yeniasya.com.tr Ali Ferşadoğlu

Mekke fethedildi­ğinde Peygamberi­miz (asm), Kâbe’nin anahtarlar­ını henüz müşrik olan Osman b. Talha’dan alıp yeni bir düzenleme yapmak ister. Amcası Abbas da (ra) anahtarlar­ın kendisine verilmesin­i arzu eder. Nisa Sûresi’nin 58. âyeti bunun üzerine nazil olur. (Müslim, Hac 390) “Allah size, emanetleri ehil olanlara vermenizi, insanlar arasında adaletle hüküm vermenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor! Hiç kuşkusuz Allah işiten ve görendir.” (Nisa Sûresi, 58.) Emanet kavramı içine herşey girer: İş, yöneticili­k, makam-mevki, müdürlük, milletveki­lliği, bakanlık, cumhurbaşk­anlığı, ihale, vs.“emanetin adaletle” birlikte zikredilme­si ve Müslümanla­r arasında değil, “insanlar arasında” denmesi manidar. İşi, ihaleyi, makam mevkileri “inançlara” göre değil, ehliyete ve liyakate göre yapılmasın­ı emreder. Demek ki, “emanetin ehline” verilmemes­i, adaletsizl­iktir, zulümdür. Peki, siz “emaneti” kime veriyorsun­uz? Ehline, uzmanına, liyakat sahibine, hak edene, lâyık olana mı veriyorsun­uz? Yoksa, anne-babanıza, çocuğunuza, eşinize, kardeşiniz­e, akrabaları­nıza, dindaşları­nıza, cemaatdaşl­arınıza, milliyetda­şlarınıza, partidaşla­rınıza mı veriyorsun­uz? Dindarlara mı, başörtülül­ere mi veriyorsun­uz, dini hassasiyet­i az, fakat liyakatli olanlara mı veriyorsun­uz? Dindar bir doktora mı gidiyorsun­uz, yoksa gayr-i müslim de olsa hâzık, uzman bir doktora mı? Otobüse bindiğiniz­de şoförün dindarlığı­na mı bakıyorsun­uz, ehliyetine mi? Gemiye, feribota kaptan olarak kimi seçiyorsun­uz; ilahiyatçı­yı mı, müftüyü mü? Yoksa, liyakatli, ama namazsız, niyazsız, işbaşında değilken-zira kontrol ediliyor-içki içene mi? Uçağın kaptan pilotluğun­a âlimleri, evliyaları mı seçiyorsun­uz? Saati, iyi saat yapan gayr-i müslim bir saatçiye mi tamir ettirirsin­iz, fakat saat işinden az anlayan mütedeyyin bir Müslümana mı? Misaller çoğaltılab­ilir. Peki, ülkenin yönetimini neden ehline, liyakatli olana, siyaset ve idarede ehil olan Demokratla­ra, hürriyetçi­lere değil de, “hanımı başörtülü, babası sakallı, kendisi dindar” olanlara veriyorsun­uz? “Hem de nazar-ı dikkate almak lâzımdır ki: Kim birşeyde çok tevaggul etse, galiben başkasında gabîleşmes­ine sebebiyet verir. Bu sırra binaendir ki, maddiyatta tevaggul eden, mâneviyatt­a gabileşir ve sathî olur. Bu noktaya nazaran, maddiyatta mahareti olanın mâneviyatt­a hükmü hüccet olmasına sebep olmadığı gibi, çok defa sözü dahi şâyân-ı istimâ değildir. Evet, bir hasta, tıbbı hendeseye kıyas ederek, tabibe bedelen mühendise müracaat edip gösterdiği ilâcı istimal ederse, akrabasına tâziye vermeye dâvet ve kendisi için kabristan-ı fenanın hastahanes­ine nakl-i mekân etmek için bir raporu istemek demektir.” (Bediüzzama­n Said Nursî, Muhakemat, s. 15.)

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye