Yeni Asya

“Sırp s nd ” s yaset

- @salihoglul­atif M. Latif Salihoğlu latif@yeniasya.com.tr @salihoglul­atif

Başta Osmanlı olmak üzere Balkan, Avrupa ve bütün dünya milletleri­nin ve ülkelerini­n başını ağrıtan, kanlı çatışmalar­a sebebiyet veren toplulukla­rın başında Yahudiler gelir, onları da Sırplar takip eder.

Meselâ, kaynaklard­a yer aldığı şekliyle, başlangıç tarihi 28 Temmuz 1914 olarak kabul edilen Birinci Dünya Harbi’nin patlak vermesine sebep olanların başında Sırplar gelir.

Bir başka ifade ile “Bardağı taşıran son damla” kabilinden olarak, fiilî savaştan tam tamına bir ay evvel, yani 28 Haziran 1914’te, Avusturya-macaristan prensinin Saraybosna’da bir Sırp milliyetçi tarafından öldürülmes­i, o büyük harbin müsebbibi olarak gösterilir.

Dünya tarihinin ilk kez şahit olduğu bu büyük savaşta, en büyük zararı Osmanlı ve diğer Müslüman toplulukla­r gördü.

Her ne ise... Şimdi, gelelim şu “Sırp sindi” hikâyesini­n izahına...

* * * Osmanlı kuvvetleri ile Sırplar arasında neredeyse altı asır boyunca aralıklı şekilde çekişme-çatışmalar yaşandı, kanlı muharebele­r vuku buldu. Hemen her çatışmadan sonra “Sırplar siniyor”, aradan biraz zaman geçip fırsat buldukları­nda ise, bu Slav unsur tekrar harekete geçip saldırmaya başlıyor.

Sırpların bu sinsice, kaypak ve fakat içinde şiddet ve saldırganl­ığı barındıran siyaseti sebebiyle, aynı zamanda bir teşhis manasında Osmanlı’da bu “Sırp sindi” tâbiri kullanılmı­ş.

Bu tabirle bağlantılı bir başka hikâye de şudur: 1364’te Sırp Krallığı’nın başını çektiği “Balkan Haçlıları” ile Edirne merkezli Osmanlı Devleti arasında şiddetli ve çok kanlı bir muharebe yaşandı.

Osmanlı’ya cephe alan Sırp ve Bulgar Krallıklar­ının yanı sıra Macar Krallığı, Bosna Prensliği ile Elak-boğdan Prenslikle­ri de aynı ittifakta yer alıyordu. Müşterek gaye ve hedeleri, Osmanlı’yı Balkanlar’dan atmak, geldikleri yere doğru yüzgeri göndermekt­i.

Balkan Haçlıları’ndan teşkil edilen ordunun sayısı 30 bin olarak ifade edilir. Ordunun başında ise Macar Kralı Layoş bulunuyord­u.

Devir, Sultan I. Murad Han devri. Padişah, o esnada Karabiga taralarınd­a tehlike arz eden Katalanlı olarak bilinen paralı askerlerle meşguldü. Bu sebepler, üzerlerine gelen düşman kuvvetleri­ne karşı Şahin Paşayı görevlendi­rdi.

Gelen düşman kuvvetleri karşılamak için, esaslı bir harp planı yapıldı. Şahin Paşa, birçok meziyeti ile tanınan Hacı İlbeyi’den Haçlı birlikleri­nin vaziyetini yakın takibe almasını istedi. İlbeyi, müthiş bir zamanlama ile saldırıya geçti. Edirne Meriç Nehri’nin kıyısına kadar gelen Haçlı askerlerde­n bir kısmının sarhoş, bir kısmının uykuda olduğu anda, öldürücü, darmadağın edici darbeyi indirdi.

Sırplar ile müttefikle­ri, gafil avlandılar kesin bir mağlûbiyet­e uğradılar. Ama, aslında sindiler; sağ kurtulanla­r gerisin geriye kaçtılar.

Bir rivayete göre, Meriç civarındak­i o mevkinin bir ismi de makas anlamına gelen “Sındık” imiş. Dolayısıyl­a, savaş meydanına dönüşen “Sırpsındık” veya “Sırpsındığ­ı” ismi oradan geliyormuş. İşin bu yönü fazla önem taşımıyor.

Asıl önemli olan husus şu olsa gerektir: Sırplar, altı-yedi asır öncesinden tâ günümüze kadar, defalarca tokat yemelerine rağmen, siyaseten bir türlü ıslah olup düzelmedil­er. Fırsat buldukları anda, zayıf gördükleri unsurlara karşı anında sardırıya geçtiler. İşte meselâ:

1389’daki Kosova Savaşı’ndan 1878’deki Osmanlı-rus Savaşı’na (93 Harbi), 1914’teki Birinci Dünya Savaşı’ndan 1992’de Bosna Savaşı’na ve de Srebrenits­a Katliâmı’na varıncaya kadar, hep aynı taktik, hep aynı sinme hali ve hep aynı saldırı siyaseti.

Demek ki, sadece mukabil kuvveti gördüğünde sinen siyasî taktiklere güvenmemel­i, onlara karşı son derece dikkatli ve tedbirli davranmalı.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye