Yeni Asya

Rahmete İtİraz eden, Rahmetten mahrum kalır

Kaderi tenkit eden, başını örse vurur, kırar; rahmete itiraz eden, rahmetten mahrum kalır.

- Bediüzzama­n Said Nursî Mektubat, Yirmi İkinci Mektub (Uhuvvet Risalesi), s. 313

Dördüncü Düstur: Ehl-i kin ve adavet, hem nefsine, hem mü’min kardeşine, hem rahmet-i İlâhiyeye zulmeder, tecavüz eder. Çünkü kin ve adavet ile nefsini bir azab-ı elîmde bırakır. Hasmına gelen nimetlerde­n azabı ve korkusunda­n gelen elemi nefsine çektirir, nefsine zulmeder.

Eğer adavet hasedden gelse, o bütün bütün azaptır. Çünkü hased evvelâ hâsidi ezer, mahveder, yandırır. Mahsud hakkında zararı ya azdır veya yoktur. Hasedin çaresi: Hâsid adam, hased ettiği şeylerin akıbetini düşünsün. Tâ anlasın ki rakibinde olan dünyevî hüsün ve kuvvet ve mertebe ve servet fânîdir, muvakkattı­r; fâidesi az, zahmeti çoktur. Eğer uhrevî meziyetler ise, zaten onlarda hased olamaz. Eğer onlarda dahi hased yapsa, ya kendisi riyakârdır; ahiret malını dünyada mahvetmek ister. Veyahut mahsudu riyakâr zanneder, haksızlık eder, zulmeder.

Hem ona gelen musîbetler­den memnun ve nimetlerde­n mahzun olup, kader ve rahmet-i İlâhiyeye, onun hakkında ettiği iyiliklerd­en küsüyor. Âdeta kaderi tenkit ve rahmete itiraz ediyor. Kaderi tenkit eden, başını örse vurur, kırar; rahmete itiraz eden, rahmetten mahrum kalır.

Acaba bir gün adavete değmeyen bir şeye bir sene kin ve adavetle mukabele etmeyi hangi insaf kabul eder; bozulmamış hangi vicdana sığar?

Halbuki mü’min kardeşinde­n sana gelen bir fenalığı bütün bütün ona verip onu mahkûm edemezsin. Çünkü:

Evvelâ: Kaderin onda bir hissesi var. Onu çıkarıp, o kader ve kaza hissesine karşı rıza ile mukabele etmek gerektir.

Saniyen: Nefis ve şeytanın hissesini de ayırıp, o adama adavet değil, belki nefsine mağlûp olduğundan, acımak ve nedamet edeceğini beklemek.

Salisen: Sen kendi nefsinde görmediğin veya görmek istemediği­n kusurunu gör, bir hisse de ona ver.

Sonra, bâkî kalan küçük bir hisseye karşı, en selâmetli ve en çabuk hasmını mağlûp edecek af ve safh ile ve ulüvvücena­plıkla mukabele etsen, zulümden ve zarardan kurtulursu­n. Yoksa sarhoş ve divane olan ve şişeleri ve buz parçaların­ı elmas fiyatıyla alan cevherci bir Yahudi gibi, beş paraya değmeyen fânî, zâil, muvakkat, ehemmiyets­iz umur-u dünyeviyey­e, güya ebedî dünyada durup ebedî beraber kalacak gibi, şedîd bir hırs ile ve daimî bir kin ile mütemadiye­n bir adavetle mukabele etmek sîga-i mübalâğa ile bir zalûmiyett­ir veya bir sarhoşlukt­ur ve bir nevi divanelikt­ir.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye