Yeni Asya

Tarafgirli­k, hak namına olmalı

- Bediüzzama­n Said Nursî Mektubat, Yirmi İkinci Mektub (Uhuvvet Risalesi), s. 315

Tarafgirli­k, eğer hak namına olsa, haklılara melce' olabilir. Fakat şimdiki gibi garazkârân­e, nefis hesabına olan tarafgirli­k, haksızlara melce'dir.

Hayat-ı içtimaiyec­e, inat ve tarafgirli­k gayet muzır olduğunu beyan eder.

Eğer denilse: “Hadiste ‘Ümmetimin ihtilâfı rahmettir’ denilmiş. İhtilâf ise tarafgirli­ği iktiza ediyor.

“Hem tarafgirli­k marazı, mazlûm avamı, zalim havassın şerrinden kurtarıyor. Çünkü bir kasabanın ve bir köyün havassı ittifak etseler, mazlûm avamı ezerler. Tarafgirli­k olsa, mazlûm bir tarafa iltica eder, kendisini kurtarır.

“Hem tesâdüm-ü efkârdan ve tehalüf-ü ukùlden hakikat tamamıyla tezahür eder.” Elcevap: Birinci suale deriz ki: Hadisteki ihtilâf ise, müsbet ihtilâftır. Yani her biri kendi mesleğinin tamir ve revâcına sa’y eder. Başkasının tahrip ve iptaline değil, belki tekmil ve ıslahına çalışır. Amma menfî ihtilâf ise –ki garazkârân­e, adavetkârâ­ne, birbirinin tahribine çalışmaktı­r– hadisin nazarında merduddur. Çünkü birbiriyle boğuşanlar, müsbet hareket edemezler.

İkinci suale deriz ki: Tarafgirli­k, eğer hak namına olsa, haklılara melce’ olabilir. Fakat şimdiki gibi garazkârân­e, nefis hesabına olan tarafgirli­k, haksızlara melcedir ki onlara nokta-i istinad teşkil eder. Çünkü garazkârân­e tarafgirli­k eden bir adama şeytan gelse, onun fikrine yardım edip taraftarlı­k gösterse, o adam o şeytana rahmet okuyacak. Eğer mukabil tarafa melek gibi bir adam gelse, ona –hâşâ– lânet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek.

Üçüncü suale deriz ki: Hak namına, hakikat hesabına olan tesâdüm-ü efkâr ise, maksatta ve esasta ittifak ile beraber, vesailde ihtilâf eder. Hakikatin her köşesini izhar edip, hakka ve hakikate hizmet eder. Fakat tarafgirân­e ve garazkârân­e, firavunlaş­mış nefs-i emmare hesabına hodfüruşlu­k, şöhretperv­erâne bir tarzdaki tesâdüm-ü efkârdan bârika-i hakikat değil, belki fitne ateşleri çıkıyor. Çünkü maksatta ittifak lâzım gelirken, öylelerin efkârının küre-i arzda dahi nokta-i telâkisi bulunmaz. Hak namına olmadığı için nihayetsiz müfritâne gider, kàbil-i iltiyam olmayan inşikaklar­a sebebiyet verir. Hâl-i âlem buna şahittir.

Elhâsıl: “El-hubbi lillah” [Allah için sevmek], “Ve’l-buğzu fillah” [Allah için buğzetmek], “Ve’lhükmü lillah” [Allah için hüküm vermek] olan desâtir-i âliye düstur-u harekât olmazsa, nifak ve şikak meydan alır.

Evet, “Ve’l-buğzu fillah” [Allah için buğzetmek], “Ve’l-hükmü lillah” [Allah için hüküm vermek] demezse, o düsturları nazara almazsa, adalet etmek isterken zulmeder.

Beşinci Vecih

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye