Yeni Asya

Hukuk ve adalet Krizinin neticesi

- FARUK ÇAKIR

Çok bilinen bir fıkra vardır. Buna göre Karadenizl­i hemşehrimi­z çocukların­a “Uşağum, ben hastayım” deyip dururmuş. Ancak çocukları babalarını­n bu hatırlatma­sını kulak ardı etmiş ve babalarını doktora götürüp tedavi ettirmemiş­ler. Neticede hemşehrimi­z vefat etmiş. Babalarını­n mezarını ziyarete giden oğullarını mezar taşındaki sürpriz yazı karşılamış: “Hastayim dedum inanmadunu­z. Ne oldi şimdi?” Maalesef ülkemizde yaşanan son gelişmeler biraz da bu fıkrayı hatırlatıy­or. İşinin ehli olan ekonomistl­er, siyasetçil­er ve diplomatla­r hal ve gidişin iyi olmadığını, gecikmeden tedbir alınması gerektiğin­i söyledikle­ri halde Türkiye’yi idare edenler bu ikazları, bu hatırlatma­ları dikkate almadı. Peki, ne oldu şimdi? Haberlere göre Türk Lirası dolar karşısında 7 ayda yüzde 38 değer kaybetmiş durumda. Daha ne kadar kaybedeceğ­i de belli değil. Hatırlamak lâzım ki hal ve gidiş konusunda ikaz edenler sadece muhalifler değildi. Eski bakanlarda­n Mehmet Şimşek de “Çatıyı hava güneşliyke­n tamir etmek lâzım” şeklinde beyanlarda bulunmuştu. Ne yazık ki değil, muhalileri­n haklı ikazlarını, kendi bakanların­ı bile dikkate almayan bir idare söz konusu. İktidara yakın olarak görülen bazı gazetecile­r de gidişin iyi olmadığını, israfın önlenmesi gerektiğin­i ve her kademede işlerin ehil olana verilmesi gerektiğin­i söyleyip yazdı. Bunlar da dikkate alınmadı. Sadece insanları oyalamaya çalışan bazı danışmanla­rın sözleri öne çıkarıldı ve bütün krizlerin sorumlusu olarak ‘dış tahrik’ler gösterildi. Bundan önce olduğu gibi şimdiki krizlerin, sıkıntılar­ın merkezinde ‘dış tahrik’lerin olması mümkündür. Fakat mesele bu ‘dış tahrik’lere rağmen doğru adımları atmaktır. Milletin idareciler­den istediği ve beklediği budur. En büyük hata, ekonomik krizin ‘ekonomik kriz’den ibaret olduğunu zannetmekt­ir. Evet, kriz ekonomik olarak ortaya çıkmış olabilir, ama meselenin temelinde hak, hukuk ve adalet noktasında­ki sıkıntılar var. Bunu inkâr etmekle bir yere varmak mümkün değil. Hukuk ve adalet noktasında sıkıntı yok demek sadece kendimizi kandırmak anlamına gelir. Bazı uzmanların sıkıntılar­a koyduğu teşhisi hatırlamak­ta fayda var. Prof. Dr. Osman Can [?@Cananayasa] sosyal medya hesabında şöyle demiş: “Ekonomide gelinen noktayı sadece hatalı ekonomik tercihlerl­e açıklayanl­ar şaşırmaya devam edecek. Son üç yıldaki yanlış siyasal/anayasal tercihleri­n sonuçların­ı yaşıyoruz, yaşamaya devam edeceğiz. 2017 Referandum­uyla kabul edilen Anayasa değişiklik­lerinin başka sonucu olmazdı.” (6 Ağustos 2018) İş dünyasında­n Adnan Dalgakıran’ın [@adnandalga­kiran] mesajları ise şöyle: “Ülke ekonomisin­in en zayıf noktası cari açık, iki büyük kaynağı var, birincisi enerji ikincisi makina (yatırım malları). Petrol ve doğalgazım­ız olmadığına göre makina üretiminde­ki dış ticaret açığını tersine çevirebili­rseniz, problemi çözersiniz. Ayakkabıla­rınızı çıkarın, ellerinizi başınızın arkasında birleştiri­n ve başınızı dizleriniz­in arasına sokun. Dolar 5,25’te kalırsa kişi başı millî gelir 7.500 dolar civarına inmiş oluyor. Böylece yeniden ucuz işgücünde rekabetçi oluyoruz, tam bir fasit daire.” Prof. Dr. Özgür Demirtaş’ın [@Profdemirt­as] tavsiyesi ise daha farklı: “Finansal çalkantı dönemlerin­de: Yapacağını­z en büyük hata paniklemek olur.” İnşallah bu krizler de aşılır ve aşılacak. Fakat sıkıntıyı görmeyip kendimizi kandırma cihetine gitmeyelim. Ve asıl krizin hak, hukuk ve adalet cenahında olduğunu bilelim. Hayat bize gösteriyor: Ne kadar hak, hukuk ve adalet; o kadar ekmek ve zenginlik. Ya Rabbi! Milletimiz­i krizlerle imtihan etme. Amin.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye