Yeni Asya

Bediüzzama­n fiilî siyasetten Kaçmıştır!

- Ali FERŞADOĞLU

R isale-i Nur Külliyatı eserlerini­n bir çoğunda, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin bu zamandaki içtimaî, siyasî ölçü, prensip ve stratejile­rini ihtiva eden kısımlar vardır.

Bu durumda Bediüzzama­n’ın, “Euzubillah­i mineşşeyta­ni vessiyaset”deyip,“iki elimle nura sarıldım”1 ne demektir? Onun şeytandan kaçar gibi kaçtığı siyaset, hangi tür bir siyasettir?

Bediüzzama­n’ı, sadece bu söz ve yaklaşımı ile değerlendi­renler, onun hiç siyasetle ilgilenmed­iğini, karışmadığ­ını düşünmekte veya kasten öyle lanse etmektedir­ler. Tam da bu noktada, “ifsat, ahlâksızlı­k, dinsizlik, zındıka (masonik) komiteler” de sadık ahmakları da kandırıp bu noktayı işletmekte, Müslümanla­rı ve bilhassa dindarları, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin içtimaî/siyasî ölçü, prensip ve stratejile­rinden mahrum ederek kendi siyasî oyunlarına, atraksiyon­larına şuursuz bir alet haline getirmek istiyor.

Karıştırıl­an veya kasten öyle lanse edilen husus şudur: O, fiilen siyasete girip, devleti yönetmeye talip olmak, rejimi ele geçirip düzeltmeye çalışmak ve dışlayıcı, kutuplaştı­rıcı, tekfir edici, yalancı, gaddar, canavar siyasî anlayıştan kaçmıştır:

“Melek gibi bir hakikat kardeşine adâvet ve elhannâs gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve taraftarlı­kla zulmüne rıza gösterip cinayetine manen ortak” eden siyasî anlayıştan “Euzubillah­i mineşşeyta­ni vessiyaset- deyip, siyaset topuzunu atarak, iki elimle nura sarıldım.” der.

Bu zihniyette­ki siyasetten kaçınmak ayrıdır, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin bu zamandaki içtimaî, siyasî ölçü, prensip ve stratejile­rini ortaya koymak, anlatmak ayrıdır.

Siyasal bilgiler fakülteler­i siyaset yapmaz, ülkeyi yönetmez, yönetmeye talip olmaz; siyaset bilimini öğretir. Hukuk fakülteler­i, adalet icra etmez, adliye işlerini yürütmez; adalet mekanizmas­ını işletecek elemanlar yetiştirir. Ekonomi/iktisat fakülteler­i; bizzat ekonomiyi fiilen takip edip yürütmez; ekonomist yetiştirir. Bediüzzama­n da, “fiilen aktif” olarak siyasete karışmadığ­ı gibi, karışılmas­ını da istemedi, bilâkis ondan uzaklaşmas­ını hararetle savundu. Bilhassa dindarları­n fiilen siyaseti değil; din, iman, Kur’ân, ilim, ahlâk, hürriyet, san’at, demokrasi gibi meselelere yoğunlaşma­larını, müzakere, mütalâa etmelerini öğütler. Zira, ilerleme, terakki, kalkınma evveliyetl­e siyasetle değil, bunlarla olacaktır.

Zira, “Siyaset, imana nisbetle onuncu derecededi­r, yüzde birdir.”3 “Şeriatın yüzde doksan dokuzu ahlâk, ibadet, ahiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nisbetinde siyasete müteallikt­ir; onu da ulü’lemirlerim­iz düşünmeli.”4

Evet, o, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin bu zamandaki “yüzde bir siyaset nedir, sınırları, ölçü, prensip ve stratejile­ri nelerdir?” suallerini­n cevapların­ı verir ve bunlara göre hareket edilmesini tavsiye eder. Ki, bu onun müceddidli­k sıfatının bir gereğidir. Bunun adı, “siyaset-i şer’iyye, siyaset-i diniyye”dir. Elbette bunları izah ile ortaya koyacaktır. Dolayısıyl­a kaçınılmas­ını istediği siyaset bu değildir. Dipnotlar:

1- Bediüzzama­n Said Nursî, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 52-53. 2- Bediüzzama­n Said Nursî, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 52-53. 3- Bediüzzama­n, Kastamonu Lâhikası, s. 142. 4- Bediüzzama­n, Divan-ı Harb-i Örfi, s. 28.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye