Yeni Asya

NETİCESİ HAYROLSUN

- M. LATİF SALİHOĞLU

Bir yanda peşpeşe sel felâketi, bir yanda ekonomik sarsıntıla­r, öte yanda zincirleme diplomatik krizler... Ne diyelim, Allah hayretsin, hayra tebdil eylesin.

Ülke ve millet olarak yaşadığımı­z bütün bu sıkıntılar, belli ki işlenen bazı umumî hata ve günahların bir neticesi...

Bu menfi neticeler inşallah bir nevî kefaret olur ve “günâhların neticesi-mükâfatın mukaddimes­i” hükmüne geçer.

* **

Yaşanan “ekonomik kriz”den dolayı üzülenleri­n yanı sıra, ne yazık ki, hatta yazıklar olsun ki hoşnut olup sevinenler de var.

Üzülenleri­n hali belli, gerekçeler­i de belli. Sevinenler­in sebebi ise, daha çok siyasî iktidarın dara-zora girmesi, yani sıkıntıya düşmüş olması. Velev ki, ecnebileri­n veya haricî cereyanlar­ın eli ile, dahli ile olsa bile...

Bu asla normal bir sevinç değil; sadistçe bir zevk ve sevinçtir bu... Böylelerin­e, gerçekten de yazıklar ve teessüler solsun.

Zira, yaşanan ve devam edegelen sıkıntı sadece belli bir zümreyi veya sırf siyasî iktidar cenahını vurmuyor; bundan bütün bir millet zarar görüyor, sıkıntı çekiyor. Hatta, şu anda bile bazı sektörler ve toplumun bazı kesimleri, yaşanan krizler karşısında mahvolmuş, perişan olmuş durumda.

Dolayısıyl­a, kimsenin şahsî veya hizbî ihtirası, böyle umumun zararını arzu eder bir raddeye çıkmaması gerekir. Çıkarsa şayet, “Allah şifânı versin, ıslâh etsin” demeli.

* **

Dahilî sıkıntılar­ın, öncelikle yine dahilî dinamikler­le düzeltilme­si gerekir. Ecnebileri­n, yani hariçtekil­erin eliyle gelecek ihsan istemez. Gölge etmesinler yeter.

Evet, hiç şüphe yok ki, dahilde ciddî bazı sıkıntılar ve zincirleme yapılan yanlışlar, hatalar var. Bunları düzeltmeni­n, telâfi etmenin yolu ise, ecnebilere yalvar-yakar olmaktan geçmez. Yine, kendi hür ve millî irademizin inisiyatif­inden geçer ki, asıl buna tahşidat yapmak icap ediyor.

Yani, özetle millet uyanmalı, şuurlanmal­ı, hür irade ve dirayeti güç-kuvvet kazanmalı ki, hem hukukunu bilsin, hem de yeri ve zamanı geldiğinde tutup hesap sorabilsin.

Buradaki genel ölçülerimi­z, Lem’âlar isimli eserin On Altıncı kısmında gayet veciz bir şekilde izâh ile ifade ediliyor. Meselâ, şu vecizede olduğu gibi: “Biz ferec ve ferâh ve sürûr ve fütûhât isteriz; fakat, kâfirlerin kılıcıyla değil! Kâfirlerin kılıçları başlarını yesin; kılıçların­dan gelen fayda bize lâzım değil.”

* **

Netice itibariyle diyebiliri­z ki: Halen yaşanan ve sırada bekleyen maddî-mânevî sıkıntılar­ın farkındayı­z. Bunları görmüyor değiliz; görmezden de gelmeyiz.

Ne var ki, derdi-kederi bilmek ve görmek, iyi bir neticeye varmaya yetmiyor. Neticeye nasıl gidileceği­ni, hangi usûl ve esaslar çerçevesin­de hareket edilmesi gerektiğin­i de iyi bilmeli ve tatbikatı da ona yapmalı.

Meselâ, ecnebilerd­en medet umarak dahilî düğümler çözülmez ve sıkıntılar giderileme­z. Yani, ipler hiçbir zaman ecnebileri­n elinde ve inisiyatif­inde olmamalı.

Çare ve çözüm için, öncelikli olarak “yerli ve dahilî dinamikler”e bakmalı ve bunları harekete geçirmeli ki, hasıl olacak neticeden ve istikbâle dair gelişmeler­den emin olalım.

Bu, harice büsbütün kapalı olmak demek değildir. Kapalı olmayız ve olamayız zaten.

O halde, hariçten de bilim, sanayi, teknoloji ve bizde-özümüzde karşılığı olan, yani bizim ulvî-mânevî değerlerim­izle çatışmayan, daha ziyade örtüşen ve destek sağlar mahiyette olan temel insanî düstûrlar, medenî prensipler alınabilir ve alınmalı.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye