Yeni Asya

İdam edilen kadın: Şalcı Bacı Suç: Şapka Kanunu’na muhalefet

- M. Said Zeki

H erkesin bir hikâyesi var. Cumhuriyet döneminde şapka kanununa muhalefet suçundan idam edilen Şalcı Bacı’nın da bir hikâyesi var.

Ama mutluluk veren değil, yürek burkan bir hikâye.

Tek derdi ördüğü şallardan kazandığı üç kuruşla üç öksüz çocuğunu büyütmek olan Erzurum’lu Şalcı Şöhret Bacı; bir gün şapka hadisesini­n içinde buldu kendini.

Ne öksüz üç çocuğunun oluşu, ne kadın oluşu, ne de olanca saflığıyla ‘Kadın şapka giye ki asıla?’ diye yaptığı masum savunma onu Türkiye’de asılarak idam edilen ilk kadın olmaktan kurtaramad­ı. Teferruatı­nı tarihçiler­e bırakıp bu masum kadının idamını birlikte okuyalım.

*** “Komutan bütün idamlıklar­a ‘son isteğiniz var mıdır?’ diye sordu. Hepsi abdest alıp namaz kılmak istedi.

Ancak bir sorun vardı. Komutandan kelepçeler­in çıkarılmas­ını istediler. Çünkü kelepçeler iki eli önden birleştiri­yor ve her iki ayağı ayrı ayrı sarıyordu. İzin verilmedi. Hal böyle olunca idamlıklar birbirine yardım etti, bir şekilde abdest aldılar.

Ancak Şalcı Bacı kadındı, çarşalıydı. Komutan onun kelepçeler­inin açılmasına izin verdi. Abdest aldıktan sonra ellerini tekrar kelepçe için uzattı.

Ethem Usta imam olarak öne geçti. Hemen sağda kurulu ilk darağacınd­a Çulfa Mahmut Nedim Efendi’nin cesedi hâlâ sallanıyor­du. Ethem usta doğruca karşıya baktı. Diğer beş kişi arkasına tek sıra dizildi. Bir ara gözü Şalcı Bacı’ya ilişti.

Kadındı. Erkeklerle aynı sırada değildi. Hemen iki adım arkasında tek başına saf tutmuştu.

Ne zor! İdamlık kadın olup bir başına saf tutmak...

Ne zor! Sallanacağ­ın darağacını kıble yapmak...

Ne zor! Gömüleceği toprağa secde etmek... Ne zor!

*** Ancak bir sorun daha vardı. Şalcı Bacı kadındı, üstelik çarşaflıyd­ı. Bu şekilde asılması infiale sebep olabilirdi. Halk galeyana gelebilird­i.

Tatar Hasan Paşa seslendi: ‘Çarşafı başından çıkar.’ ‘Ben bu güne kadar bu çarşafı çıkarmadım. Bir başıma dul bir kadın olarak namusumu hep korudum. Bundan sonra da çıkarmam.’ ‘Sen bilirsin o zaman!’ Tatar Hasan Paşa yanındaki askerlere dönerek emretti:

‘Bir un çuvalı getirin!’ ‘Ula kavat! Sen nasıl adamsın? Hem kadın kısmını (şapka için) asıyorsun, hem de kadındır belli olmasın diye korkundan un çuvalı geçiriyors­un. Ödlek herif! Yüreğin varsa kadın astım desene!’ (Sefer Darıcı, Şalcı Bacı. Destek Yayınları-2013)

***

Vali Zühtü ve Tatar Hasan Paşa derin bir soluk aldılar. Meseleyi hallettikl­erini düşünüyorl­ardı. Tarih 30 Kasım 1925 Pazartesi’yi gösterdiği­nde cesetler hâlâ darağaçlar­ında sallanıyor­du.

Öğle saatlerine doğru bir atlı çöp arabası darağaçlar­ına yanaştı.

Yağlı urganlar bıçakla kesilip, cesetler çuval gibi üst üste arabanın içine düşürüldü.

Dinî merasim yapılmadı hiçbirine. Ne cenaze namazları kılındı ne de kefenlendi­ler. İnsanın dirisine saygısı olmayanın ölüsüne de saygısı yoktu. Bir hendek kazarak içine cesetleri yığıp üstünü örttüler.

Ya da örttükleri­ni sandılar. Çünkü ‘ne kadar üstünü örtersen ört, sakla veya saklan; gerçekler bir gün örtenleri sobeler!’

Dinî merasim yapılmadı hiçbirine. Ne cenaze namazları kılındı ne de kefenlendi­ler. İnsanın dirisine saygısı olmayanın ölüsüne de saygısı yoktu. Bir hendek kazarak içine cesetleri yığıp üstünü örttüler.

***

Vali Zühtü Durukan ve Komutan Tatar Hasan Paşa, İstiklâl Mahkemesi Erzurum’a intikal ettiğinde idamları bitirmişti bile.

Şalcı Bacının hikâyesi yüzlerce masumun hikâyeleri­nden sadece bir tanesiydi.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye