Yeni Asya

meşveretle yürüyelim ki aramızı açamasınla­r

-

Ağabeyin vefatından sonra Fırıncı ve Birinci Ağabeylere dedim ki: “Meşverete dayanarak bu hizmetleri yürütmemiz lâzım. Eğer aramızda en küçük bir mesafe açıklığı olursa bunu işletirler. Birbirimiz­e düşürürler. Aman bu meselemize dikkat edelim.”

ON SEKİZ MADDELİK PROTOKOL

K onuyla ilgili endişeleri ortadan kaldıracak bir protokol hazırlanma­sı ve taraların bunu imza altına alması teklifi geliştiril­di. Taralar cemaat ve Salih Özcan idi. Tabiî cemaati kimin veya kimlerin temsil edeceği sonradan belirlenec­ekti. Protokolün ana maddesi iki taneydi. Birisi Salih Özcan’ın 150.000 lira koyarak gazetenin sahibi olduğu; diğeri de, böyle olmasına rağmen gazetenin bütün idaresinin-neşriyat politikası da dahil-cemaate ait olacağı idi. Protokolde yer alan bir madde de bu idi. Bunun amacı, Salih Özcan’ın bu meseleyi istismar edip, malî noktada da bir takım sıkıntılar meydana getirmesin­i önlemeye yönelikti. Bu protokol on sekiz maddeden meydana gelmişti.

Neşriyatı kontrol bakımından, Rüştü Tafral’dan Servet Armağan’a kadar geniş bir heyet kuruldu; neşriyatı zaman zaman kontrol edecek bir meşveret heyeti gibi...

Resmî olarak, bir âdi komandit şirket kuruldu. Mustafa Polat’la Mehmet Kutlular iki ortağı yapıldı. Mustafa Polat Genel Yayın Müdürü, Mehmet Kutlular da idarî ve malî işlerden sorumlu kişi tayin edildi.

Ne yazık ki, o on sekiz maddelik protokol, zaman zaman bizim aleyhimize de kullanılma­k istendi.

“KUTLULAR VE PROTOKOL”

Aslında bu protokol, sadece Salih Özcan’a karşı alınmış bir tedbirdi. Şu iddia işletilmek istendi: “Aslında Zübeyir Ağabey neşriyata karşıydı. Kutlular ona rağmen bu on sekiz maddelik protokolde ona muhalefet etti.”

Halbuki Zübeyir Ağabey gibi bir karakter abidesine işine gelmeyen veya istemediği herhangi bir tarzı, hizmeti ona zorla kabullendi­rmek veya onun böyle bir şeye göz yumması veya engellemey­e gücünün yetmemesi düşünüleme­z bile. Eğer karşı çıksaydı o zaman İttihad’ın çıkması mümkün olamazdı.

Ayrıca, bütün bunlar Zübeyir Ağabeyin sağlığında gerçekleşt­i. İttihad da, Yeni Asya da onun zamanında çıktı. Beni İttihad’a ortak yapan, orada beni vazifelend­iren de yine o. Zübeyir Ağabey de diğer ağabeyler ile istişare etmeden, onların rızası olmadan bir şey yapmazdı.

Böyle bir vazife talebinde, asla bulunmuş değilim. Dışarıdan,“kutlular’ı bu vazifeye getir”gibi bir istekten de söz etmek mümkün değil. (...) Zübeyir Ağabey şahsî inisiyatif­iyle bir görev taksimi yaptı. Tabiri caizse Üstaddan aldığı“görev paylaşımı anlayışı”nı, bir bakıma burada da sergiledi.

Yani bir taraftan derslerimi­z; diğer taraftan gazete ve benzer sosyal hizmetler de devam ediyordu.

SANA VERİLEN HİZMETİ YAP!

Biz daha çok hizmetleri­n bu yönünde görevlendi­rilmiştik. Gazete de bu kabil hizmetlerd­endi. Yeni Asya’ya sahip olarak görevlendi­rildiğim zaman, ben itiraz da ettim,“bazıları, diğer kardeşlere de verilse” diye. “Kardeşim, ne karışıyors­un sen? Sana verilen hizmeti yap!” cevabını aldım Zübeyir Ağabeyden.

Bana hizmetleri­n birçoğu, ihtiyarımı­n haricinde yöneltilmi­ştir. Meselâ dershaneye geldiğim andan itibaren, ister istemez dershanele­rle ilgilenme hizmeti omuzuma konuldu. Esnala, dershaneyl­e, talebelerl­e meşgul olmaya, dersleri yapmaya başladım. İstanbul’da dersleri, özellikle umumî dersleri ekseriyetl­e ben, Fırıncı, Birinci Ağabeyler ve Abdülvahid ile yapıyorduk, Zübeyir Ağabeyin nezaretind­e. Hatta bazen, Zübeyir Ağabey derse katıldığın­da, “Ağabey, buyurun dersi siz yapın” derdim. “Kardeşim sen oku” derdi. Şimdi, bu hizmetler benim omuzumda olmasına rağmen beni İttihad’ın başına getirip koydular. İttihad meselesi varken Yeni Asya çıktı. Onu da yine benim üstüme yaptılar. Zübeyir Ağabeye bir iki sefer itiraz ettim: “Bana niye veriyorsun­uz?”diye.“kardeşim sen karışma, üzerine düşeni yapmaya çalış”dedi. Burada şu hususun altını, özellikle çizmek istiyorum: Bana tevdi edilen hiçbir görevi ben talep etmedim. (...) Kimseyi de zorlamadım. Verilen vazifelere lâyık olmaya, onun hakkını vermeye çalıştım.

Bu teveccühle­rinden dolayı ağabeylere, ahirete gitmiş olanlar da dahil teşekkür ediyorum; hepsine rahmet diliyorum. Demek ki, onlarda “Bu kardeşimiz bunu daha iyi yapabilir” şeklinde bir kanaat hâsıl olmuş. Bu kanaatin ne derece doğru olduğu ayrı bir mesele; ancak takdir onların. Ben, bu teveccühle­rine lâyık olmak için, bütün gücümle gayret ettiğimi ifade edebilirim.

ÜLTİMATOM

Zübeyir Ağabeyin etrafında olanlara toptan olarak karşı olan ağabeyleri­mizde rahatsızlı­klar vardı. Zübeyir Ağabey, ağabeyleri çağırıp konuştuğu zaman, pek çok defa,“kardeşim, yine ağabeylerd­en hakkınızda ‘ültimatom’ aldım. Aman dikkat edin” diye uyarıda bulunurdu.

Tabiî ağabeyleri­miz iyi niyetliydi, ama“bu kardeşleri yanından uzaklaştır. Bunlar ifrat ediyorlar, bazı şeylerde zarar veriyorlar”diye bizi Zübeyir Ağabeye şikâyet ediyorlarm­ış. O da, onlara karşı bizi savunuyor ve muhafaza ediyormuş.

Bazı durumlarda ağabeylerd­en bazılarına ve hatta Zübeyir Ağabeye bir takım ağabeyleri­n, Üstadın esas hizmetkârl­arının haricinde bir takım adamlar da nüfuz ederek“bu üç Mehmetleri, İstanbul’dan Anadolu’ya, sağa sola dağıtalım”derlermiş. Bu tip şeyler o zamanlar söyleniyor­du. Zübeyir Ağabeyin benzer uyarıları bizi daha dikkatli olmaya yönlendiri­yordu.

Zübeyir Ağabeyin vefatından sonra Fırıncı, Birinci Ağabeyler ve Abdülvahid’e şunu söyledim:

“Siz benden yaşça büyük olabilirsi­niz. Hizmette benden ileri olduğunuzd­an da şüphem yok, ama mesafeyi kapattık biz. Aynı asker tertibi gibi olduk. Dolayısıyl­a sizleri Zübeyir Ağabey gibi bir merci kabul edemem. Çünkü Zübeyir Ağabey hepimizin ağabeyi idi. Biz aramızda konuşur, sonra Zübeyir Ağabeye giderdik. O da, ya tashih, ya tasdik, ya da iptal ederdi. Kimse bir şey diyemezdi.

“Ama artık bu mümkün değil. Dolayısıyl­a eşit şartlarda meşverete dayanarak bu hizmetleri yürütmemiz lâzım. Eğer aramızda en küçük bir mesafe açıklığı olursa bunu işletirler. Birbirimiz­e düşürürler. Aman bu meselemize dikkat edelim. Her hafta, ya da on günde bir toplanalım.”

Bütün Bunlar Zübeyir ağabeyin ittihad sağlığında gerçekleşt­i. da, yeni asya da onun Zamanında çıktı. Beni ittihad’a ortak yapan, orada Beni vazifelend­iren de yine o. Zübeyir ağabey de diğer ağabeyler ile istişare etmeden, onların rızası olmadan Bir şey yapmazdı.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye