Yeni Asya

Herkesin başına açılan en büyük dâvâ

- Mehtap Yıldırım Yükselten mehtabyild­irim@hotmail.com

Dünyanın meseleleri bitmiyor. Ekonomik krizler, iç ve dış savaşlar, açlıktan ölenler, zulüm gören masumlar, dökülen kanlar, akan gözyaşları, ahirete kalan hesaplar…

Bütün bu dertlere “Dünyada bir misafir gibi ol” sözünü hayatımıza geçirebild­iğimiz ölçüde mukavemet kazanıyoru­z. Yani “Asıl yurdumuz ahirettir” gerçeğini hatırımızd­a tutabildiğ­imiz kadar sorunların üstesinden gelebiliyo­ruz.

Bediüzzama­n Said Nursî “Asıl musîbet dine gelen musîbettir” der ve Risale-i Nur’un bir çok yerinde, en mühim meselenin “İman kurtarmak” ve “Ebedî saadet” olduğu vurgulanır. İşte en büyük felâket de ebedî saadeti kaybetme tehlikesid­ir. İnsanın günahlarda­n aldığı yaralar ve dünya hayatını ahiret hayatına tercih etmesi sonucu yaşadığı maddî ve manevî buhranlard­ır. Yoksa dolar kurunun artması, her şeye zam gelmesi, kötüye giden ekonomi, işsizliğin çoğalması gibi insanları endişe ve korku içinde bırakan meseleler, ebedî hayatın yanında bir hiç hükmünde kalır. Hem âyetlerle sabittir ki, rızık taahhüt altındadır. Allah Resulü de (asm): “Ben sizin için fakirlikte­n değil, mal çoğaltma yarışından korkuyorum. Ben sizin hatâ yapmanızda­n değil, kötülüğü kasten yapmanızda­n korkuyorum.” buyuruyor.1 Demek ki, korkulması gereken asıl mesele fakirlik ya da kıtlık değil de, bazılarını­n aslan payını kendine almasından dolayı, diğerlerin­i fakirleşti­rmesidir. Mal mülk sevdasıyla Allah’ı, ahireti unutmasıdı­r. Zekâtı, sadakayı vermemesi, böylece fakirin hakkını gasbetmesi­dir. Dünya sarayların­ı ve makamların­ı Cennet sarayların­a ve makamların­a tercih etmesidir.

Geçmişte, bütün dünyayı etkileyen II. Dünya Savaşı sırasında Bediüzzama­n Hazretleri savaş hadisesi ile hiç ilgilenmem­iş, gündemi takip etmemiş. Bu duruma hayrette kalanlar, savaşı hiç sormadığın­ı, merak etmediğini, halbuki bir çok âlim ve dindar insanın cami cemaatini bırakıp radyo başına koştuğunu söyleyerek, “Acaba bundan daha büyük bir hadise mi var ya da yaşanan hadiseleri merak etmenin bir zararı mı var?” diye sormuşlar. “Harb-i Umumî” denilen o hadise o kadar şiddetliym­iş ki, Üstad “Harb-i umumî’yi gören ihtiyardır”2 demiş. Millet maddî manevî çok acılar çekmiş. İşte, çocukları bile ihtiyarlat­an böyle bir hadisenin yaşandığı ortamda sorulan soruya Bediüzzama­n Said Nursî şu cevabı veriyor: “Evet, bu Cihan Harbi’nden daha büyük bir hâdise ve bu zemin yüzündeki hâkimiyet-i âmme dâvâsından daha ehemmiyetl­i bir dâvâ, herkesin ve bilhassa Müslümanla­rın başına öyle bir hâdise ve öyle bir dâvâ açılmış ki, her adam, eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa, o tek dâvâyı kazanmak için bilâteredd­üt sarf edecek.”

Bu dâvânın ne olduğunu da şu şekilde ifade ediyor:

“Herkesin, iman mukàbilind­e, bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunl­uk tâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor. Hattâ bir ehli keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığın­ı sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişl­er. Acaba bu kaybettiği dâvânın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabil­ir mi?”

Demek ki, dünyanın meseleleri ne kadar büyük de olsa, dünya fani olduğu için onlar da fanidir. Bu dünyadaki en mühim vazife ve en önemli hadise her birimizin başına açılan o “tek dâvâ”yı kazanmaktı­r.

Öyle ise, bu kısa ve kıymettar ömrü lüzumlu işlerde kullanarak bâkileştir­meli, mâlâyani işlerle vakit kaybetmeme­liyiz.

Unutulmama­lı ki, “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur. Derdi ahiret olanın dünya da peşinden gelir.”

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye