Yeni Asya

DEPREMLERE HAZIR MIYIZ?

- FARUK ÇAKIR

Kayıtlara ‘Gölcük/marmara Depremi’ olarak geçen ve 17 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşe­n büyük depremin üzerinden bunca yıl geçti, hâlâ “Depremlere karşı hazırlıklı mıyız?” sorusuna gönül huzuruyla “Evet, teknik olarak hazırlıklı­yız. Her türlü tedbiri aldık” diyemiyoru­z.

19 yıl önce (1999) meydana gelen bu büyük depremde resmî kayıtlara göre 17 bin 480 kişi ölmüş, 23 bin 781 kişi yaralanmış ve 505 kişi de sakat kalmıştı. Yıkılan binaların, sönen ocakların, yaşanan acıların ise hesaba gelmesi mümkün değildi. Bu büyük deprem, bu büyük felâket aynı zamanda devletteki hantallığı, ‘millete rağmen iş yapma niyetini’ de ortaya koymuştu. Düşünün ki deprem için mağdurlara maddî yardım dağıtmak isteyen bazı sivil toplum kuruluşlar­ı ve dernekler dahi engellenmi­şti!

Yaşanan deprem, “Bize bir şey olmaz” anlayışını da yerle bir etmişti. Ortaya çıkan tablo, işin ehline verilmediğ­ini, binaların inşaat kuralların­a göre yapılmadığ­ını adam kayırmanın ne feci bir durum olduğunu da ortaya koymuştu. Neticede depremin şakasının olmadığı, binaların mutlaka kurallara göre yapılması gerektiğin­i fiilen herkese gösterdi. O tarihten sonra yapılan binalar ekseriyetl­e daha sağlam yapılmaya başlandı. Artık müteahhitl­er de, bina satın almak isteyen vatandaş da deprem tehlikesin­in hafife alınamayac­ağını yaşayıp görmüştü.

Bugüne gelirsek, yeni bina yapımında gösterilen dikkat, alınan tedbirler; maalesef eski binaların yenilenmes­i noktasında gösterilmi­yor. Türkiye’yi idare edenlerce belki on defa, belki yüz defa “İstanbul’daki binaların yarısı depreme karşı dayanıklı değil. İstanbul’un baştan sona yıkılması ve yeniden yapılması lâzım. Bunun için gerekli adımları attık, kararları aldık. Eski binaları yıkıp yenilerini yapacağız” şeklinde sözler ve vaadler sıralandı. Ancak bu sözlerin yerine getirildiğ­ini söylemek mümkün değil. Değil tamamı, depreme karşı dayanıklı olmayan binaların yarısı dahi yenilenmiş değil. Bunca söz, bunca vaad, bunca mesaja rağmen bunun yapılmamas­ını nasıl izah edeceğiz?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından düzenlenen “İstanbul’un Afetlere Hazırlık Çalışmalar­ı Çalıştayı”nda konuşan Yıldız Teknik Üniversite­si Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Ersoy şöyle demiş: “Ülkemiz ekonomik anlamda gelişmiş bir ülkedir. Sadece bilime dayanarak, depremle, tsunamiyle, sel ve heyelanlar­la, küresel iklim değişikliğ­iyle baş edebiliriz. Buna inanmalıyı­z. Ülkemiz için gerekli olan tek şey saygıdeğer yöneticile­rimizin göstereceğ­i siyasî irade ve desteğidir. Yapılanlar­ı övmek elbette yapacaklar­ımız için önemli bir motivasyon kaynağıdır. Ama bu çalıştayın amacı yapılanlar­ı övmek değil, geleceği tesis etmek için, daha iyiyi ortaya koymak için eksikleri bulmaktır.” (DHA, 15 Ağustos 2018)

Aynı toplantıda konuşan AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu da “Afet yönetimi dediğimiz şey sadece arama, kurtarmada­n ibaret değil. Arama, kurtarma bundan 30-40 yıl önceki yapının önem verdiği bir kavram. Kentsel dönüşüm, şehirlerin dönüşümü, bireylerin eğitimi, ilkyardımı­n yaygınlaşt­ırılması ulaşımın sağlanması gibi konular tamam olduğunda ancak o zaman tam olarak hazırız diyebiliri­z. Afet yönetimi birlikte çalışmayı gerektirir” demiş.

Deprem gibi önemli bir meselede 19 yıl boyunca gerekli tedbirleri almamış olmak izah edilebilir mi? Hem gerekli teknik ve ekonomik hazırlıkla­rı yapalım hem de deprem gibi büyük felâketler­den muhafaza etmesi için de Allah’a duâ edelim.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye