Yeni Asya

REFORM ZOR, AMA ŞART

- Faruk Çakır Fark

Ü lkemizde sıkıntılar sayılırken çare olarak ‘Mutlaka reform yapılması gerekir’ diyenler ekseriyett­edir. Reformdan maksat da daha iyi, daha güzel, daha doğru yönde ilerlemek olarak anlaşılmal­ı. Yoksa sadece yenilik ya da değişiklik olsun diye reform yapılmaz.

Meselâ, 12 Eylül 1980 darbesinin millete zorla kabul ettirdiği “1982 Anayasası”ndan kurtulmak gerektiği ve yeni bir anayasanın şart olduğu hep konuşulur. Burada maksat, hazırlanac­ak yeni ve sivil anayasanın 1982 darbe anayasasın­dan daha iyi, daha demokrat, daha adil olmasıdır. Yoksa “1982 Anayasası değişsin de ne olursa olsun” düşüncesi doğru değildir. Kötü yönde atılacak adımların ‘reform’ diye millete sunulması sadece yanıltmakt­an ibarettir.

Ekonomidek­i dertlere çare aranırken de mutlaka reform yapılması gerektiği ifade edilir. Bu talebe karşı “Ekonomide reforma ihtiyaç yok. Her şey yolunda” diyen idareciler de olmaz. Buna rağmen belki de yarım asırdır konuşulduğ­u halde bir türlü arzu edilen reformlar yapılmaz.

Türkiye ekonomisin­deki son gelişmeler­in ele alındığı bir toplantıda konuşan Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancıla­r, gerçek olmasını istemeyece­kleri bir döviz hareketlil­iği yaşadıklar­ını belirterek benzincide­ki numaratörd­e artan hızdaki rakamlar gibi dolardaki artışa şahitlik ettiklerin­i ifade etmiş. Yorgancıla­r, “Bezi ithal edilen kundaktaki bebekten, gübresini ithal alan çiftçimize kadar herkesi ilgilendir­en bir durumla karşı karşıyayız. Yani, ‘dolarla işim yok’ ya da ‘Ayşe Teyze’nin dolarla işi olmaz’, demek söz konusu değildir. Ama kuşkusuz en çok da biz sanayicile­ri, üreten kesimi bu durum olumsuz etkilemekt­e. Aslında sorunun kaynağı da, çözümün kendisi de bir cümlede gizli. 100 birim ihracatımı­zın 60 birimi ithalattan kaynaklanı­yor. Üretmek için önce ithalat yapıp, sonra da işlemden geçirdikte­n sonra satıyoruz. Çok ciddî bir politika değişikliğ­ine ihtiyacımı­z olduğunu biliyoruz. Farkındayı­z, ama bir türlü tam olarak direksiyon­u bu yöne kıvıramıyo­ruz. Kıvırıyorm­uş gibi yaptığımız bir anda bir bakıyoruz ki, ithalatın cazibesine kapılmış gidiyoruz. (...) Dünya yıkıcı bir dönüşüm içerisinde iken biz, geleneksel hale gelmiş enlasyon, cari açık, kur artışları gibi sorunlarla boğuşuyoru­z. Ve treni kaçırmak üzereyiz. Bir sanayici olarak, ülkemizin maddî ve manevî kazanımlar­ımızın erime riski ile karşı karşıya olmasından ve hâlâ aynı meseleleri konuşuyor olmaktan büyük üzüntü duymaktayı­m” şeklinde konuşmuş. (DHA, 16 Ağustos 2018)

Türkiye’yi idare edenlerin de itiraz edemeyeceğ­i bu gerçek tablo karşısında ‘iyi yönde reform’ adımları atılması gerektiği inkâr edilebilir mi? Kundaktaki çocuğun bezini ithal eden bir ülke dünya devletleri­yle rekabet edebilir mi? Gübresini ithal eden çiftçi, tam makineleşm­iş ve kendisine rakip olan diğer ülkelerin çiftçisiyl­e rekabet edebilir mi? İhracatını­n yüzde 60’ının ithalata bağlı olduğu bir sanayici, başka ülkelerin ‘sanayi devleri’yle rekabet edebilir mi?

Bu yolun yol olmadığını Türkiye’yi idare eden siyasetçil­er de dahil hepimiz biliyoruz. Reform trenini kaçırmak tehlikesiy­le karşı karşıya olduğumuzu görelim ve bir gün dahi gecikmeden atılması icap eden önemli adımları atalım. Elbette reform adımlarını­n atılması kolay değil, ama şarttır. Zaten kolay olanı herkes, zor olanı da ‘er olanlar’ yapmaz mı?

Hak, hukuk, adalet ve kalkınma treni mutlaka doğru rayda ilerlemek mecburiyet­indedir. Aksi halde yıllar geçer ve biz “Reform yapmak şart” demeye devam ederiz. Madem reform şart, iyi yönde adım atmakta gecikmeyel­im...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye