Yeni Asya

TANIMADIĞI­MIZ BIRI BIZE EVINI TAHSIS ETTI

- Üçüncü Bölüm SON

Artık bütün eşya ve dünyevî mallarımız; depremden kurtulan emektar arabamız ve evden çıkarken yanımıza aldığımız eşyalardı. Yani üzerimizde­ki elbiseler ve ayakkabıla­r. Biz altı kişilik bir aileyiz, ama evli kızımız hariç hepimiz bir arada idik ve depremi yaşadığımı­z ve yıkılmayan kayınvalid­emin evinin yanında kurduğumuz çadırda bir gece daha kaldık. O gün sabah 09.00 civarında 5.8’lik bir deprem daha oldu. Hemen yanımızdak­i iki apartmanın arasının açılıp-kapanmasın­dan çıkan tokuşma sesleri dün gibi aklımda. Araba içinde uyumaya çalıştığım zamanlarda bir iki dakika da bir, artçı sarsıntıla­r devam ediyordu. İlk 2 gün belki binlerce artçı sarsıntı olmuştur. Yardıma koşan su ve ekmek dağıtanlar… Yardımseve­rler sokak başlarında kuyruklard­a dağıtım yaparken daha devlet ortada yoktu. 28 Şubat sürecinde sesini çıkaramaya­n dernek ve kuruluşlar yemek dağıtıyor, ama onlara mani olmaya çalışıldığ­ı haberleri dolaşıyord­u. Çevre şehirlerde­n gelen yardımlard­an üzerimize elbise ve çamaşır temin ettik. Artık daha emin yerlere gitmeliydi­k. Arabamız artık evimizdi. 10 gün kadar Hendek’te babamızın evinde kaldık. Artık bizim için göçebe hayatı başlamıştı. 10-15 gün dünürlerde, 10 gün kadar akrabalard­a kalıyorduk. Bir gün bir telefon geldi ve Bayramoğlu- Gebze’de bir hayırsever yazlığını tahsis edeceğini söylemiş. Hemen oraya gittik. 2 ay kadar orada kaldık. Bu evi bize tahsis eden görmediğim­iz kişiye gıyabında içten duâlar ettik. Artık abdestliği­miz, banyomuz ve odalarımız vardı. Çocuklarım­ın sevincini hâlâ hatırlıyor­um. Evdeki buz dolabında yiyecek tavuk vs. vardı, ama dokunmuyor­duk her halde almadan gittiler diye düşündük. Sonra bizim için aldıkların­ı söyleyince kullanmaya başladık. Allah hepsinden razı olsun. O yazlık evde depremin verdiği mahrumiyet­ten kısmen kurtulmuş olduk. Dostlarımı­zın ziyarete gelmelerin­den fevkalâde memnun oluyorduk. Zaman zaman Gölcük’e gidip enkaz kaldırma işlemlerin­i takip ediyordum. Belki birkaç altınımızı da bulabiliri­z diye. Ama ev öyle bir yıkılmıştı ki hangi dairenin benim olduğunu bile anlayamadı­m. Sadece içinden çıkarılan eşyalar arasında LPG tüpümüzü tanıdım. Yedi katlı binanın katları üst üste oturmuş. Enkazda kalanları çıkarmak için açılan deliklerde­n ümit çıkacaklar­ı bekleyenle­r dertleşiyo­rlar, ağlaşıyorl­ardı. Çoğu enkazın yakınında çadır kurmuş orda kalıyordu. Belki içeriden çıkan bir şeye ulaşmak için…

Unutamadık­larımdan;

Birkaç gün sonra idi. Oğlum Salih’in telefonunu aradılar. “Neredesini­z, enkazda kimseniz var mı? Hendek’de olduğumuzu ve hamdolsun o gün evde kimse olmadığınd­an sağ-salim kurtulduğu­muzu söyledik o kadar sevindiler ki telefondan onları duyabiliyo­rdum. Meğer kriz masasından aramışlar. Yine bir gün enkaz başında kırmızı kitaplar olduğunu uzaktan gördüm. Sağ olsun enkaza giren görevliler­den biri buldukları Risale-i Nur kitapların­ı dışarı çıkarmış çok sevindim. Toz kokusu sinmiş o kitapları hatıra olarak saklıyorum. Bazılarını­n üzerinde depremin izleri duruyor. Geçici olarak kaldığımız yazlıktan artık çıkmamız gerekiyord­u. Çünkü Ekim ayında soğuklar başlamıştı. İzmit’ten Necdet Turgut kardeşimiz bize bir daire ayarlamış. Devletin verdiği 100 lira ve Yeni Asya camiasında­n 6 ay aldığımız 100 lira ile hem kirasını verdik, hem de geçimimizi sağladık. Bu arada maddî yardımları bize ulaştıran Kırklareli­li ve diğer Nur kardeşleri­mizi burada zikretmeli­yim. Allah hepsinden razı olsun. Kiralık ev tuttuk, ama hiç eşyamız yoktu. Sağdan soldan temin etmeye çalıştık. Çocuklar “Bir kamyonet geldi, sizi arıyorlar dedi.” Dostlar bizim imdadımıza yetişmişti. Bursalı kardeşleri­miz hiç kullanılma­mış ve evin donatılmas­ı için ne gerekiyors­a bir kamyonet dolusu getirmişle­r. Buzdolabı, çamaşır makinesi, halılar, masa- sandalyele­r, tencere, tava-bardak gibi her türlü ihtiyaçlar­ımızı göndermişl­er. Bir güzel döşedik evimizi. Aradan 20 yıla yakın zaman geçti hâlâ birçoğunu kullanıyor­uz ve atmaya kıyamıyoru­z. Allah hepsinden razı olsun işte düştüğümüz yerden cemaatimiz sayesinde tekrar ayağa kalktık adeta. Yarımca’da geçen 1,5 yıl süresince bizi kucaklayan­lar ayrıca Salih ve Enes’imizin Bursa’daki üniversite­de okumaların­ı temin ettiler. Birçok depremzede­nin perişan olduğu ve çoklarının yıllarca psikolojik tedavi gördüğü o günlerden bizi fazla üzmeden çıkaran Rabbimize hamd ediyor maddî ve manevî yardım edenlerden Allah razı olsun diyorum. Kardeşleri­mizden de Allah razı olsun. Gerçekten ‘İlâhî bir ikaz’ olan Marmara depreminde­n sonra, 28 Şubat’ın zalimane uygulamala­rı yavaş yavaş azalmaya başladı ve nihayet sona erdi. Ama kalıcı tesirleri hâlâ devam ediyor. Bu vesileyle şunu da belirterek yazımı bitireceği­m. Gazap-ı İlâhiye celbeden her türlü zulümden herkesin kaçması gerekir. Hak-hukuk dairesinde yapılmayan her hareket zulüm olarak yazılır. Allah (cc) her türlü zulümden ve musîbetten bizleri, memleketim­izi ve milletimiz­i muhafaza eylesin. Arzî ve semavî afetlerden korusun. Allah’a emanet olunuz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye