Bayram paylaşmaktır
B ayramlar insanlara paylaşmanın güzelliğini hatırlatır. Paylaşmak deyince, birisinde bulunan paranın veya malın bölüştürülmesi akla gelmez. Paradan ve maldan çok daha değerli öyle hazineler vardır ki, onları paylaşmak insanları zengin eder.
Meselâ, sevgi büyük bir hazinedir. Paylaşıldıkça daha da çoğalır, büyür, insanları kalp ve gönül zengini eder. Mutluluğu paylaşmak da insanın mutluluğunu arttırır. Diğer taraftan, acılar ve hüzünler de paylaşılır. Onlar da paylaşıldıkça azalır, belki yok olur. Bayramların vuslatlara vesile olduğu hatırlanır. Gurbette olanlar bu vesile ile sıladaki sevdiklerine bir an önce kavuşmak için yollara dökülürler. Yollar ne kadar çetin, yolculuk ne kadar meşakkatli olursa olsun, her yolcu severek bu yolculuğa katlanır. Zira sonunda büyük bir sevinç ve tatlı bir hüzünü paylaşmak vardır.
Bayramlarda bunları hatırlamak ve paylaşmak güzel de, asıl hatırlanması ve paylaşılması gereken çok daha önemli şeyler olduğunu da unutmamak gerek. Dinî bayramlar ilk önce, önemli bir ibadetin ifasıdır. İnsan böyle günlerde kul olduğunu bir defa daha hatırlar. Bu hatırlama ile sevinir, mutlu olur. İnsan kul olduğunu hatırlayınca, kulluğun gereği olan bazı vazifeleri yapması gerektiğini de hatırlar. Onun için bayram günlerinde insanların mânevî duyguları yükselir, kalbi nurlanır, imanı inkişaf eder. İşte asıl bu duyguları, ihtiyacı olanlarla paylaşmak gerekir. İmana ihtiyacı olanlar ise pek çoktur. Onun için bir dostumuza giderken götürebileceğimiz en güzel hediye, bir iman paylaşımı olan Risale-i Nur’dan bir kitap olabilir. Sohbetlerde imanî bir mevzu açılarak o dostumuzla bir iman hakikatinin inkişaf etmesi paylaşılabilir.
İnsan nisyan ile ma’lûl olduğundan, bazen en yakınında bulunan ve ihtiyaç içinde olan bir komşusunu unutur. Onun hâl ve hatırını sormak, bir ihtiyacını karşılamak, bir sıkıntısını gidermek gibi insanî vazifelerini ihmâl eder. Hasta olan bir arkadaşını veya akrabasını ziyaret etmeyi akıl etmez. Yaşlı bir amcanın veya teyzenin hâlini hatırını sorup elini öperek duâsını almayı düşünmez. Bunlar gibi unutulan ve ihmâl edilen hak ve vazifeler, bayram günleri hatırlanır. Onların dertleri, sıkıntıları, ve sevinçleri paylaşılır.
Bayram vesilesiyle kendi dostlarımızı hatırlayıp ziyaretlerine giderken, unutmamamız gereken çok değerli bir sınıf insanlar daha vardır ki, günümüzde bunlar pek hatırlanmaz. Bunlar,“baba dostlarıdır”. Baba dostu ifadesi, şimdiki gençlere biraz yabancı gelebilir. Ama bizim gibi orta yaşlı ve daha ileri yaşta olanlar baba dostlarının ne kadar değerli olduğunu iyi bilirler. Bunlar babalarımızın kadîm dostlarıdır. Bu dostluklar genellikle asker ocaklarında başlamıştır. Askerlik süresinin oldukça uzun yıllarda acı ve tatlı günlerini birlikte geçirmişler, aynı karavanadan yemişler, harçlıklarını paylaşmışlar, dert ortağı olmuşlardır. Asker arkadaşlıklarını ebedî bir dostluğa çevirmişlerdir. Şayet hayatta olan baba dostlarımız varsa, onları ziyaret etmek, ellerini öperek hayır duâlarını almak, kendi babamızı ziyaret etmek kadar faziletli bir davranıştır. Bayramlarda bunları da hatırlamak, onların da sevinç ve kederlerini paylaşmak gerekir.
Özellikle Kurban Bayramı’nda Arafat’ta bir araya gelen milyonlarca Müslüman, ibadetlerini paylaşır, duâlarını paylaşır. Milyonlarca el Cenâb-ı Hakk’a açılarak, günahlar için mağfiret dilenirken, duâlar, niyazlar, gözyaşları içinde yapılan ibadetler paylaşılır. Orada bulunan her hacının hissesine, bütün hacıların sevabının toplamı kadar sevap verilir ve paylaşmanın bereketi hissedilir.
Sevinçlerimizi, mutluluklarımızı, dertlerimizi, ibadetlerimizi ve duâlarımızı paylaşmak ve daha güzel günlere ulaşmak dileği ile bütün kardeşlerimin, okuyucularımın ve İslâm âleminin Kurban Bayramı’nı tebrik ediyorum.