İhtilâf, rahmet, cemaatler arası ittihad -1
Ehl-i imânın; fert ve cemaat olarak farklı meslek ve meşrebe sahip olması dolayısıyla ittifak etmesi mümkün mü? Bu ihtilâf, İslâmiyetin istediği “ihlâs, uhuvvet, kardeşlik ve ittihad”a aykırı değil mi?
İttihad ve ittifakın esaslarını vazeden Peygamber Efendimiz (asm), “Ümmetimin ihtilâfı rahmettir.”1 buyurmuştur.
İslâmın birlik, beraberliği, cemaat, ittihat, ihlâs, uhuvvet emirleriyle bu ihtilâf nasıl telif edilecektir? Bu hadis-i şerif; fikir hürriyeti teminatının yanında; içtihad, yani, ameli mezheplerdeki ibadet farklılıklarına işaret eder. Hatta, itikadda bile, Eşari ve Matüridi gibi iki mezhebin bulunması, bu rahmetin çerçevesindedir. Cemaat, tarikat veya gönüllü kuruluşların ittifakı “Hüdâ”da, maksat ve esasta olmalıdır: İttifak hüdâdadır, hevâda ve heveste değil. İnsanlar hür oldular, ama yine abdullahtırlar. Her şey hür oldu. Şeriat da hürdür, meşrûtiyet de.
Vesîle, meşrep ve metodda ittifak mümkün olmadığı gibi, meslek ve meşrepte ittifakları da caiz değildir. Ey dinî cemiyetler! Maksadımız, dinî cemaatler maksatta ittihad etmelidirler. Mesalikte ve meşreplerde ittihad mümkün olmadığı gibi, caiz de değildir. Zira taklit yolunu açar ve “Neme lâzım, başkası düşünsün” sözünü de söylettirir. Çünkü, fıtratlar, meslekler, meşrepler ve mizaçlar çok muhtelif. Arzu, hevâ ve heveste birlik, zaten mümkün değil. Zirâ, İnsanlar adedince arzular, hevesler, hevâlar mevcut. Bugün böyle düşünüyorsa, yarın fikrini değiştirebilir veya meseleye başka bir açıdan yaklaşabilir.
Çeşitli mezhep, cemaat ve meşrepler arasındaki müsbet ihtilâf, farklı fikir, mezheplerdeki uygulamalardaki cemaat veya gönüllü bir kültür kuruluşunun halkasında yer alan herbir fert, uzun zamandan beri; ittihad-ı İslâma mânî olan hususlar arasında bilhassa şu dersi alıyor:
“Menfî rekabet; yersiz ve haksız münâferât” içimize girmemeli. Çünkü, uhrevî meselelerde hased, biri birine zahmet verme ve münâkaşa olmaz. Cemaat ve cemiyetlerden hangisi münakaşaya, rekabete kalkışsa, ibâdette riya ve nifaka girer.