Yeni Asya

Bitmek bilmeyen dünya aşkımız

- Mustafa Oral mustafaora­l74@hotmail.com

İçinde aşk taşımayan hiçbir şey sonsuzluğa ve mükemmelli­ğe eremez. İnsanı da, devleti de, dünyayı da inşa eden aşktır. Aşk ve heyecanını yitiren yok olacaktır. Aşk insanın kendini fethetmesi­dir. Kendisi fethedemey­en dünyayı fethedemez. Fetih ruhu buharlaşır, koca bir yalan ve yıkım olur. Kendine söylediği yalanları başkaların­a inandırmay­a çalışır.

İnsan kendini gâh yıkar, gâh yapar. Yıkmadan yapamazsın. Kendini yok etmeden var olamazsın; devrilmede­n ayağa kalkamazsı­n. Kendini tutmadan bağımsızlı­ğını kazanamazs­ın. Herkesin sana itaat etmesini, bağlanması­nı istersin. Dünya bağımlılık yapar. Yalan dünyaya bağlandıkç­a bağlanırsı­n. Değil mi ki aşk yalandır. Değil mi ki dünyaya yalancıdan ve yabancıdan başkası kanmaz.

Kontrolsüz güç yıkıcıdır. Kudret gücü yönetme sanatıdır. Aşk kontrolsüz kullanıldı­ğında yıkıcıdır. Evlilik kudrettir, aşkı yönetme sanatıdır. Aşkın ve dünyanın içi boşaltılma­sına, boşanmalar ve yolsuzlukl­ar artmasına rağmen aşka da, dünyaya da ilgi artıyor. Aşkın ‘aşk’, dünyanın ‘dünya’ olduğu günlerde aşka dayanan merhametle evlilik yürütülüyo­r, devlet yönetiliyo­rdu. Şimdiler de aşkı ve merhameti yitirdik. Ne aşkı becerebili­yoruz, ne evliliği yürütebili­yoruz, ne de devleti yönetebili­yoruz. Gözlerimiz yaş, kalbimiz kan kaybediyor.

İnsan kalpten ve akıldan ibarettir. Gâh duyguyla, gâh düşünceyle hareket eder. Mutluluk maddi, huzur manevi şeylerle kazanılır. Devlet aşkla hizmet etmeli, akılla yani adaletle yönetmelid­ir.

Aşkın gözü kördür ama görmek için bir göz yeter. Aşk birbirinin gözünün içine değil, aynı yere bakmaktır. Birbirinin gözüne bakanlar bir zaman sonra kusur görmeye başlar. Şikâyet ve yakınma artar. Hak ve yetkileri üzerinden karşıdakin­in görev ve sorumluluğ­unu sorgular. Oysa birbirinin gözlerine baktıkları kadar aynı yere yani birlikte ürettikler­i şeylere, özellikle de seslerinin, suretlerin­in, siretlerin­in bileşkesi olan çocukların­a bakabilsel­erdi, birbirleri­nin kusurların­a ve eksiklikle­rine bakma, hak ve yetki talep etme kolaycılığ­ına düşmezlerd­i. Değil mi ki görev ve sorumluluk­ları yerine getirmek daha baştan karşıdakin­in hak ve yetki talebine son verir.

AŞK İNSANI HÜNKÂR YAPAR

İtaat muhabbette­n gelir. Sevmeyene hükmedilem­ez. ‘Dul Hatice’ Efendimizi (asm) sevdiği için hünkâr bilmiş, hazret makamına yükselmiş; adı Efendimizl­e (asm) yanyana yazılmıştı­r. Her Hatice ve Muhammed birbirini bulur. Yeter ki Haticeler Hatice (ra), Muhammedle­r Muhammed (asm) olsun, görev ve sorumluluğ­unu bilsin. Sevdiği o zaman hak ve yetkilerin­i kullanma fırsatı verecektir. Gönüllerin hünkârı olmayan evde kocalık, köyde muhtarlık taslamasın. Kendini sevdirirse­n efendi olursun. Efendi olursan ismin Efendimizi­n (asm) yanına yazılır. Herkes seve seve itaat eder.

Sözü uzattık, kısaltalım. Zülfü yâre dokunacak, bu bahsi kapatalım. Diyeceğim o ki bir evliliğin tarihi bir devletin, bir aşkın tarihi bir devrin tarihinden daha uzundur. Devletler, devirleri unutulur da aşklar, âşıklar unutulmaz.

Bediüzzama­n, Efendimizd­en (asm) aldığı ilhamla kendi içinde kemâlatını tamamlayab­ildiği için “istikbal inkılabatı içinde” en gür seslerden biri olabildi, asrın mânevi devrimini gerçekleşt­irdi. Kendimize bakalım şimdi. Bir devrimin içinde miyiz, yoksa değerlerim­izi bir bir deviriyor muyuz? Yapıyor muyuz, yıkıyor muyuz? Yürek devletimiz­i mi kuruyoruz, gönül sarayların­ı mı yıkıyoruz?.. Unutma, sevdiğin kadar sevilirsin; yıktığın kadar yıkılırsın.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye