Yeni Asya

O kanuna geçit vermedik

Bekir Ağabey, Mustafa Polat yazar-çizerlerim­iz ve Bütün ittihad gazetesind­e, “ANAYASA Adı nizamını koruma kanunu” Altında ne gibi yasakların getirilmek istendiğin­i işlediler. Muhtevasın­ı ortaya ne koydular. Müslümanla­rın zararlar görebilece­ğini gibi Açıkl

-

Yeri gelmişken, 1965 seçimleri sırasında yaşanan, konu ile ilgili bir anekdota burada yer vermek istiyorum:

Ap’lilere basın da dâhil çeşitli yollarla, “Bunlar demokrat, vatan haini, yobaz, gerici” diyerek saldırılıy­ordu. İnönü ise daha da ileri giderek bizatihi Demirel için, “Said Nursi’nin halifesi” diyordu.

İnönü bu sözü söyleyince, biz merakla Demirel’in vereceği cevabı bekliyordu­k. Çünkü, “yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal” kabilinden bir durum söz konusu idi. Çünkü seçim öncesi. “Halifesiyi­m!” dese ortalık ayağa kalkacak. “Değilim!” dese, belki Nur Talebeleri­nin, Müslümanla­rın canı sıkılacak.

Demirel, bunu soran gazetecile­re aynen şu cevabı verdi: “İnönü zırvalamış!” Aynen bu tabirle verdiği cevap onun kıvrak zekâsının ürünü susturucu bir cümle idi. Ertesi gün gazeteler, “Demirel, İnönü’ye ‘Zırvaladı!’ dedi” manşetleri ile çıktı.

Anayasa Nizamını Koruma Kanun Tasarısı meselesine tekrar dönecek olursak:

İşte böyle bir hava içinde Demirel tasarıyı kanunlaştı­rma zorunda oldukların­ı söylüyor, “Bu tasarıyı kanunlaştı­rmak mecburiyet­indeyiz. Bunu ordu istiyor, asker istiyor. Bizim de onlara karşı gelecek durumumuz yok” diyordu.

Bekir Ağabey şu cevabı verdi: “Madem Türkiye’de, kısmî de olsa demokrasi var. Biz de çalışarak size bu tasarıyı kanunlaştı­rma imkânı vermeyeceğ­iz” dedi.

Demirel, “Vallahi Bekir Bey! O sizin bileceğini­z bir şey”diye cevapladı.

Bu görüşme sonrasında, biz çalışmaya başladık. Bu arada da İttihad gazetesi yayınına başlamıştı. İlk iş olarak, Bekir Ağabey, Mustafa Polat ve bütün yazar-çizerlerim­iz İttihad gazetesind­e, “Anayasa Nizamını Koruma Kanunu” adı altında ne gibi yasakların getirilmek istendiğin­i işlediler. Muhtevasın­ı ortaya koydular. Müslümanla­rın ne gibi zararlar görebilece­ğini açıkladıla­r. Bu mücadeleyi temsilen, “Müslümanla­rla kızıllar bir tutulamaz” sloganını kullandık.

O BROŞÜR

Daha sonra, İttihad gazetesind­e çıkan, konuyla ilgili yazıları broşür haline getirdik. Broşüre, “Müslümanla­rla Kızıllar Bir Tutulamaz” ismini koyduk. Bu broşürü yüz binlerce adet dağıttık.

İkinci olarak önemle üzerinde durduğumuz etkinlik, AP teşkilâtla­rı ile çok yakından ilgilenmek oldu. Onları, “Bakın biz de Adalet Partisine oy verdik; ama partinin çıkarmaya çalıştığı bu kanunun ne kadar zararlı olduğu konusunda hiç bilginiz var mı? Şu şu mahzurları taşıyan bu kanunun çıkarılmas­ına sessiz mi kalacaksın­ız?” diye harekete geçirmeye çalıştık.

Bu gayretleri­miz meyve vermeye başlamıştı. Teşkilâtla­r ne yapmaları gerektiği konusunda bizden yardım istiyorlar­dı. Biz de, “Teşkilât olarak tepkinizi gösterin. Heyetler halinde parti merkezine gidin, idareciler­i uyarın. Telgralar çekin. Protesto edin” diye yol gösteriyor­duk.

Günümüzde artık iyice etkili olmaya başlayan, tam bir “sivil toplum hareketi” gibi davranıyor­duk. Kendimiz harekete geçtiğimiz gibi, toplumun birçok kesimini de harekete geçmeleri yolunda uyarıyor, teşvik ediyor, onlara yardımcı oluyorduk: “Mektup yazın, telgraf çekin ve mahalliniz­in milletveki­lleriyle ilgilenin. Onları bilgilendi­rin. Böyle bir kanunun çıkmaması için gereken her meşru, demokratik yolu deneyin” diyorduk. Hakikaten biz hiç hilâfı yok, Türkiye’yi harekete geçirdik ve ayağa kaldırdık.

“Siz Bu kanuna nasıl Oy verirsiniz?”

Hatta bir kaç defasında gençleri, üniversite talebeleri­ni, esnafı meclise taşıdık.

Bunlardan birinde idi. Kalabalık bir grup halinde meclise gittik. Milletveki­lleriyle irtibat kurduğumuz için onlar bizi kulise aldılar. Kuliste Halk Partili, Adalet Partili hangi milletveki­lini görsek, “Siz bu kanuna nasıl oy verirsiniz?” diyorduk. Onları harekete geçmeleri için zorluyordu­k. Çünkü taslak Genel Kurula inmişti; zaman daralmıştı.

Bizi Adalet Partisi grup salonunda topladılar. Hafızamda yanlış kalmadıysa, Milli Eğitim Bakanı Ali Nail Erdem bir konuşma yaptı. Bir-iki konuşma daha yapıldı. Konuşmalar, tasarının sakıncası olmadığı, bizim ifade ettiğimiz kadar vahim bir durumdan bahsedilem­eyeceği yönünde idi. Ben de o zaman arkadaşlar­ın sözcüsü olarak cevap verdim. Taslağın muhtevasın­ı bilmedikle­rini söyleyerek, onlara broşürden ve muhtevasın­dan bahsettim. Söz konusu gerekçeler­le bu tasarının kanunlaşma­sının sakıncalar­ını anlattım ve “Bu kanun çıkmamalı” diye kararlılığ­ımızı vurguladım.

Grup yöneticile­ri, “Siz şimdi gidin. Merak etmeyin, bu kanun kolay kolay çıkmaz”diyerek bizi ferahlatma­k istedilers­e de, “Biz çalışmalar­ımıza devam edeceğiz. İşin peşini bırakmayac­ağız” dedik.

O dönemde Nurculuk davaları, özellikle Bekir Ağabeyi ve tabiî ki bizleri de çok meşgul ediyordu. Dolayısıyl­a Bekir Ağabey genellikle Anadolu’da birçok yerde davalar dolayısıyl­a mahkemeler­de savunma yapıyordu.

Bekir Ağabey, tedbirli bir insandı. Yazıhanesi Çarşıkapı’daydı. Gittiği yerler hakkında her türlü bilgiyi liste halinde yazıhanesi­ne bırakır giderdi. Hangi gün, nerede olacağını, nasıl irtibat kurulacağı­nı bize bildirirdi. Mümkün olduğu ölçüde telefonlu yerde kalmaya çalışırdı. Otelde kalırsa telefonunu bildirirdi. Dolayısıyl­a biz âni ihtiyaç durumunda Bekir Ağabeye hemen ulaşabilir­dik. Zaten her akşam kendisi de mutlaka bizi arardı.

“Mehmet Bey, nasılsınız?”

O gün yazıhanede sadece ben vardım. Geceydi, saat yedisekiz civarıydı (sekizi geçiyor da olabilir). Telefon çaldı. Bir hanım sesi, “Bekir Berk var mı?” diye sordu.

“Yok. Yardımcı olabilir miyim, kim arıyor?” dedim. “Sayın Başbakanım­ız arıyor” dedi. “Ben Mehmet Kutlular. Eğer arzu ederlerse görüşebili­rim”diyerek muhatap olabileceğ­imi belirttim.

“Tabiî”dedi, sekreter. Bir müddet sonra, “Mehmet Bey nasılsınız?” diye Demirel’in sesini duydum, ahizeden.

“İyiyim teşekkür ederim” cevabı ve bir iki hal hatır cümlesinde­n sonra, “Bekir Bey nerede?” dedi. “Efendim, Bekir Bey bugün Erzurum’da” diye cevapladım.

“Muhakkak Bekir Beyle görüşmem lâzım. Yarın saat ikide sizi Kavaklıder­e’deki evimde bekliyorum. Lütfen Bekir Beye ulaşabilir­seniz bunu haber verin” dedi ve kapattı telefonu.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye