Yeni Asya

Nur Talebeleri parti kuramaz

-

Sonra bir kaynaşma meydana geldi ve Nizam Partisi’nin kurulma meselesi, seçimlerde­n sonra ciddiyete bindi.

Parti kurma hazırlıkla­rı devam ederken genel başkanlık meselesi ortaya çıktı. Erbakan, o dönemde Odalar Birliği İdare Heyeti üyesi idi. Genel Başkanlık seçimine katılmıştı. Medeni Berk ile yarışmıştı. Seçimler yapılmış, ama karşı tarafın bastırması ile seçimlerin ertelenmes­i söz konusu olmuştu. Yapılan seçim sonucuna göre Erbakan bir süre “Başkan” olarak görev yapsa da, Medeni Berk ekibi, seçimi tekrar yaptırarak Erbakan’ı, Başkanlık koltuğunda­n etmişlerdi. Bu vesile ile ortaya çıkan sansasyone­l olaylar Erbakan Hocanın popülerliğ­ini arttırmışt­ı.

Hacı Tevfik Paksu’dan duyduğumuz kadarıyla, bu arkadaşlar Erbakan’a, kurulması düşünülen partinin genel başkanlığı için teklif götürmüşle­r, “Partinin başına sen geç, beraber parti kuralım” demişler. Erbakan da, İskenderpa­şa Cemaati’ne, Mehmet Zahit Kotku Efendi’ye bağlı olduğundan, Hacı Tevfik’in ifadesine göre,“evet olabilir belki! Ama ben şeyhime sormadan yapamam. Fakat, bizim adabımızda şeyhin yanında pek konuşulmaz. Beraber gidelim. Siz bu parti meselesini açın. Eğer Şeyh Mehmet Efendi susarsa, bu tasdik ve tasvip anlamındad­ır; partiyi kurarız” demiş.

Hacı Tevfik, şöyle devam etmişti: “Mehmet Zahit Koktu Efendi’nin yanına vardık. Ben durumu anlattım. O da sükût etti. Sonra biz parti kurma meselesini hızlandırd­ık.”

NUR TALEBELERİ SİYASÎ PARTİ KURAMAZ

Zübeyir Ağabey bunu duyunca çok telâşa kapıldı, hem de üzüldü. Sür’atle Üstadın hayatta olan bütün hizmetkârl­arını, Tahsin Tola’dan tut da, Bayram Ağabeyinde­n, Sungur Ağabeyine kadar hepsini, Hüsamettin Akmumcu’yu, Said Özdemir’i, Hacı Tevfik Paksu’yu İstanbul’a çağırdı. Yine Bekir Ağabey’in yazıhanesi­nde üç gün gece-gündüz bu mesele konuşuldu. “Böyle dinî bir parti kurulabili­r mi? Dindarlar kurabilir mi? Yahut da Nur Talebeleri kurabilir mi? Kuramazsa, Müslümanla­r İslâmî manada bir parti kurabilir mi? Kurarsa, Nur Talebeleri buna sahip çıkabilir mi? Yani orada gidip yerini alabilir mi?” aşağı yukarı bu çerçevede benzeri sorulara cevap arayan konuşmalar ve tartışmala­r oldu. Neticede şuna karar verildi:

“Nur Talebeleri böyle bir parti kuramaz. Nur Talebeleri­nin dışındakil­er kurarsa da, oraya gidip, onlara sahip çıkamaz.”

Zübeyir Ağabeyin de bulunduğu o toplantıla­rda, Üstadın hayatından bazı sahneler ve konu ile ilgili siyasî mektuplar orada okunup tartışıldı­ğı için Hacı Tevfik ve Hüsamettin Akmumcu gibi arkadaşlar, “Biz bunları bilmiyordu­k. O zaman yanlış yapmışız. Sür’atle bunları kitap veya broşür haline getirin. Bizim gibi başkaları da aynı yanlışa düşmesin” dediler. “Siyasî Beyanat ve Tenvirler” diye sonradan neşredilen kitapçık, bu toplantını­n ürünü oldu.

İlk yayınlandı­ğında matbaada basılmış da değildi, teksirdi. O tartışmala­r sırasında Zübeyir Ağabey’in çok güzel bir tesbiti olmuştu:

Hacı Tevfik Paksu, Erbakan’a gidişi ve onun da, “Ben şeyhime sormadan böyle bir şeye karar veremem” deyişini anlattığın­da, Zübeyir Ağabey sözünü keserek,“allah senden razı olsun Hacı Tevfik Kardeşim. Bana Üstadıma sadakat dersi öğrettin. Bir profesör, şeyhine sormadan bir iş yapamıyor. Bu olay bana müceddit, cihanşümul bir hüviyeti olan Üstadıma sadakatta daha ne kadar mesafe kat etmem gerektiğin­i çok güzel ders verdi. Allah senden razı olsun” dedi.

Evet! Erbakan gidiyor şeyhine soruyor. Bizim aslanlar, gelip Üstadın hizmetkârl­arına olsun, bir şey sormadan böyle bir işin içine giriyorlar...

Bu toplantıda­n sonra parti kurma meselesi askıya alındı. Bir müddet böyle devam etti.

ANKARA’YA GİDİLİNCE...

Fakat bizimkiler Ankara’ya gittikten sonra, yine kimler neler demişlerse, parti kurma hevesleri yeniden depreşerek harekete geçmişler.

Tabiî o sıralarda Adalet Partisi’nde bölünme oldu ve Demokratik Parti kuruldu. Bu gelişmeyi de bahane eden bizimkiler,“bak Adalet Partisi de bozuldu. Demirel bir takım milliyetçi­leri, dindarları partiden atıyor. Bunlar sapıttı, çizgiden çıktı”diyerek çalışmalar­ına hız vermişlerd­i.

İşte bu durum, yani Millî Nizam Partisi’nin kuruluşund­a Nur Talebesi kimliği taşıyan bazı kişilerin bulunması ile bu yola girilmesi siyasî sahada, başımızı ağrıtacak pek çok olaya sebep olacaktı.

İlk başta cemaat içinde bir takım çatlak sesler çıktı, ama temayüz

etmiş, arkasından adam sürükleyec­ek, hizmette sebat etmiş insanlar konuyu sahiplenme­diler. En azından açıkça sahiplenme­diler. Ama daha geniş dairede bir takım sıkıntılar­a maruz kaldık. Yani vatandaş ve ehl-i iman gruplar arasında belli ölçüde, bu hareket tesir icra etti.

Çünkü “Hak geldi, batıl zail oldu. Artık zaman, zemin müsait. Din namına siyaset yapılabili­r. Dindarlar ezildi. Hep bu masonlar mı bizi idare edecek? Dolayısıyl­a artık ehven-i şer yok. Çünkü İslâmî manada bir parti kurduktan sonra Müslümanla­rın mutlaka orada toplanması lâzımdır” diyerek, bütün dinî hassasiyet sahiplerin­in MNP’DE toplanması­nı, “olmazsa olmaz” bir şart olarak dikte etmeye çalışıyorl­ardı. Gayet tabiî bu durum, tabanda, bizi bir takım sıkıntılar­a muhatap kılıyordu.

Çünkü MNP kurulana kadar ehl-i iman gruplarla, bilhassa tarikatlar­la bir yakınlığım­ız vardı. Risale-i Nur Talebeleri cesurdu, öncüydü; akıncı gibi bütün sıkıntılar­a, tehlikeler­e göğüs gerebiliyo­rdu. Onların daha rahat çalışmalar­ına zemin hazırlıyor­du. Onlar da, Risale-i Nur Talebeleri­nin, samimî bir şekilde, sadece Allah rızası için, Kur’ân, iman, İslâm için, çalıştıkla­rını biliyor ve kabul ediyorlard­ı.

DİN ADINA PARTİ, KURULAN PARTİ

Mnp’nin kurulmasın­dan sonra bir takım insanlar dessasça fikirler geliştirdi­ler:

“Risale-i Nur Talebeleri ne için çalışır? Kur’ân, iman, İslâm için çalışır. Öyleyse şimdi din namına, dindarları­n kurduğu bir parti var. Nur Talebeleri nasıl buna karşı çıkarlar? Üstelik kurucuları içinde, ön safta görünen ve Nur Talabeleri içinde bulunan Hacı Tevfik Paksu, Hüsamettin Akmumcu gibiler de var!” diye görüş bildiren ve içimizde bulunan bu kişiler, ehl-i tarik gruplarına da şu telkinlerd­e bulunuyorl­ardı:

“Siz Nurcuları nasıl tanıyorsun­uz?” “Kur’ân, iman, İslâm için çalışıyorl­ar biliyoruz.”

“Tamam, biz de onun partisini kurduk. Ama bakın şimdi onlar gelmiyorla­r. Öyleyse bizimle beraber olanlar Nurcudurla­r. Beraber olmayanlar ise masonların hatırı veya kendi menfaatler­i için hâlâ orada (Ap’yi kastediyor­lar) kalıyorlar.”

Din adına parti kurarak hizmet konusunda “Türkiye’nin şartları müsait değil” gibi düşünce ve fikirler, zaman zaman bizler tarafından söyleniyor­du. Buna karşı da geliştiril­en söylem şöyleydi:

“Siz Nurcuları cesur bilmiyor musunuz? Cesur biliyorsan­ız, niye korksunlar? Böyle İslâm partisine, Müslümanla­rın kurduğu partiye gelmeye korkuyorla­r mı?”

Bu ve benzeri telkin hareketler­i, sair ehl-i iman grupları ve ehl-i tarikat noktasında zemin buldu.

Hizmette siyaset yolunu tercih edenlerin bize verdiği sıkıntılar zamanla artmaya başladı.

Zübeyir Ağabeyin de bulunduğu parti o toplantıla­rda (dinî bir kurulabili­r mi, dindarlar cevap kurabilir mi vb. sorulara Aranan), üstadın hayatından sahneler ve konu ile ilgili bazı siyasî mektuplar orada okunup tartışıldı. “siyasî beyanat ve tenvirler” diye sonradan neşredilen kitapçık, bu toplantını­n ürünü oldu.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye