Rusya ve Çin, Batı’nın yerini doldurabilir mi?
KADIR HAS Üniversitesi öğretim ÜYESI Doç. Dr. AHMET KASıM HAN, Dış politikada DENGEYE DIKKAT ÇEKEREK, türkiye’nin Batı ittifakı yerine Diğer ittifakları Koymaması yani Birini Diğeriyle Değiştirme DÜŞÜNCESINE Kapılmaması gerektiğini vurguluyor. Ab’nin Anka
türk–amerikan ilişkilerindeki sıkıntılı tablo nedeniyle Doç. Dr. Ahmet Kasım Han, uluslar arası sistemde dönüşüm yaşanan bir dönemden geçildiğini ve Batı ittifakında kırılma gözlendiğini ifade ediyor. Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi Han, Türk dış politikasını etkileyen son gelişmeleri Amerika’nın Sesi’ne yorumladı. Doç. Dr. Ahmet Kasım Han’a göre; Türkiye, değişim sürecindeki uluslararası sistemde kendisine çok boyutlu ittifaklar ile yer açma çabasında. Türk–amerikan ilişkilerinde ise, özellikle de Washington’un, Ankara’yı adeta ekonomik yaptırımlar ve siyasi tenkitlerle hedef aldığı günler yaşanıyor. Bugünlerde Ankara, geleneksel Batı ittifakı ilişkileri yanı sıra başta komşusu Rusya olmak üzere diğer ülkelerle ilişkilerini geliştirmek ve ittifaklar yürütme peşinde. Han, Türkiye’nin yeni ittifaklar oluşturmasını kendi çıkarları açısından doğru buluyor. Ancak Türkiye’nin Batı ittifakı yerine bu diğer ittifakları koymamak yani birini diğeriyle değiştirmek düşüncesine de kapılmamak gerekiyor. Türkiye’nin Batı’yla ilişkileri sürdürmesi gerektiğini söyleyen Han, Abd’nin tavrına rağmen özellikle Avrupa ülkeleri ve Avrupa Birliği’nin (AB) Ankara’yı destekleyen açıklamalar yapmasını da önemli buluyor. Han’a göre; böylece Türkiye, Rusya gibi diğer ittifaklarını ABD haricinde Batı’yla ilişkisini devam ettirerek dengeleyebilecek. Ancak Ab’nin son günlerde Ankara’ya ilişkin sıcak mesajlarını ise “tam üyelik” yolunda yeşil ışık olarak görmemek lâzım. Türkiye’nin önemli bir ülke olduğunu vurgulayan Han, “Türkiye’nin arasının bozulduğu aktör ABD ve böylesi güçlü bir devleti dengeleyebilecek iki ülke var: Rusya ve Çin. Ama Türkiye’ye yakın olanı Rusya. Dolayısıyla Türkiye’nin, Rusya ile ilişkileri daha da gelişecektir. Sonrasında Çin ile de ilişkileri gelişecektir. Bu durum ‘Türkiye’nin uluslar arası ilişkilerinde, siyasetinde ve ekonomisinde sadece Abd’nin değil ama Batı’nın yerine doldurabilir mi?’ sorusuna ‘evet’ cevabı verilmesini gerektirmiyor. Bu noktada kurulacak neden–sonuç ilişkileri bakımından dikkatli davranmak lâzım” diyor.