Mü’min içindeki şeytanı taşlar, kardeşini bombalamaz
Kâbe’de hacıların şeytanları taşlaması bize ne anlatır? Aslında o sembolik, ama bir büyük hadisedir: Şeytanları ve içimizdeki ortağı nefsimizi taşlamaktır! İlâhî hakikatler manzumesi Kur’ân’da “Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâm’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.”1 diye ferman edilir: Öyle ise elhannasları, vesvasları ve nefsimizi taşlamalıyız. Yoksa kardeşlerimizi, iyiliğimizi isteyenleri değil. Rüyasında Hz. İsmail’i (as) kurban etmesi isteniyordu. Mina’ya giderken şeytan ona musallat oldu. Taşladı. Sonra şeytan Hz. İsmail’e (as) yanaştı, o da taşladı. Sonunda Hz. İbrahim (as), Hz. İsmail’i (as) kurban edecekken gökten bir koç indirildi.2 Ne gariptir ki, bazı Müslümanlar, ecnebilere milyar dolarlar ödüyor, onlardan silâh, bomba, mermi alıyor, gafletkârane Müslüman kardeşini taşlıyor, bombalıyor, mermiler yağdırıyor! Ne yazık ki, bazı mü’minler, mü’min kardeşine “gıybet” taşları atıyor! Hayfa ki, bazıları, “su-i zan ve iftira” taşları atıyor! Oysa, Kâbe’de şeytanı taşlamak demek; maddî mânevî, bütün taşları “münafıklara, kâfirlere, zındıklara, zalimlere” atmak gerektiği dersini fiilen, uygulamalı olarak gösteriyor! Harp etmek istiyorsan, en büyük düşmanın nefsinle savaş! Harp etmek istiyorsan, “apaçık düşmanın şeytanla” savaş. Harp etmek istiyorsan, “Adâvet etmek istersen, kalbindeki adâvete adâvet et, onun ref’ine çalış. Hem en ziyade sana zarar veren nefs-i emmârene ve hevâ-i nefsine adâvet et, ıslahına çalış. O muzır nefsin hatırı için mü’minlere adâvet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen, kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adâvet et. Evet, nasıl ki muhabbet sıfatı muhabbete lâyıktır. Öyle de, adâvet hasleti, her şeyden evvel kendisi adâvete lâyıktır…”3 D pnotlar: 1- Bakara Sûresi, 208. 2- Saffat, Hac, Bakara, Âl-i İmran Sûreleri.
3- Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 65.