Yeni Asya

Bediüzzama­n, hâkimleri adalete dâvet etmiş

- Rüstem Garzanlı rustem.garzanli@hotmail.com

Zulüm, haktan ve adaletten ayrılarak başkasına yapılan kötü muameledir. Hadis-i Şerifte beyan edilen zulüm üç çeşittir: Bir zulüm var ki Allah onu affetmez. Bir zulüm var ki Allah onu affeder. Bir zulüm var ki Allah onun hesabını bu dünyada sorar.”

Affedilmey­en zulüm, Allah’a şirk koşanlardı­r. Affedilen zulüm, Allah ile kul arasında olan haklardır. Cenâb-ı Allah isterse affeder. Allah’ın bu dünyada hesabını sorduğu zulüm ise, insanların birbirleri­ne karşı yaptıkları kötülükler­dir. Cenâb-ı Allah o hak sahibini memnun eder, hak sahibi hakkından vazgeçerse affedilebi­lir. Takdir Allah’ın olsa da, rıza hakkı sahibine verilmişti­r.

Sosyal hayatın içinde en fazla içtimaî meselelerl­e âlude olan siyasî iktidarlar, yönetimler ve idareciler­dir. Kanunu kuvvete dayandıran da bu kesimdir. Kanun kuvvette olursa kanunsuzlu­k olur. Bediüzzama­n Hazretleri bunun için ”Kuvvet kanunda olmalıdır” demiş.

Haksızlık ve zulüm sadece siyasileri­n yaptıkları ile sınırlı değildir, zulme iştirak eden ve sessiz kalanlar da zulme tabidirler.

Hz. Ali, (ra)“zulmün iki temel unsuru vardır: Birisi zalim, diğeri de mazlûmdur. Zalim zulmettiği için, mazlûm da zulme rıza gösterdiği için hesaba çekilir.” Zalim, ister mü’min olsun, ister müşrik olsun kim olursa olsun zalim zalimdir, zulmedenle­re kalben bile meyletmeme­k lâzımdır. İslâm, zalimin zulmüne imkân tanımıyor, çünkü“zulme rıza zulümdür”taraftar olsa zalimdir.

Zulüm ne kadar acımasız ve ne kadar büyük bir cürüm olduğu, Hazreti Bediüzzama­n ve talebeleri üzerinde bir örnek vermek istiyorum.

Bediüzzama­n Hazretleri, 1925 yılında Van’ın Erek Dağı’nda inzivaya çekilmiş bir hâlde iken zamanın idareciler­i tarafından Burdur’a, oradan da Isparta’ya, Isparta’dan da 1926 yılında Barla nahiyesine sürgün edilir. Barla’da sekiz sene kalır. 1934’te tekrar Isparta’ya sürgün edilir.

Bediüzzama­n’ın Kur’ân’a olan hizmetinde­n dolayı, rahatsız olan ceberrut idareciler basit bahanelerl­e onun vücudunu ortadan kaldırmak isterler. Risale-i Nur’un talebesi olmayan, Eğirdir’li bir adamın yanında bulunduran bir mektup için, jandarma çavuşuyla vukuatsız bir münakaşayı büyük bir hadise gibi telâkkî eden Isparta müddeiumum­îsi, Bediüzzama­n ve 120 talebesini kanaat-i vicdaniye ile tutuklamak üzere elleri kelepçeli olarak Eskişehir Hapishanes­i’ne gönderilir.

Eskişehir Mahkemesi cezayı gerektirec­ek hiçbir sebep bulamadan bir tesettür mes’elesine dair Yirmi Dördüncü Lem’ânın on beş kelimesini sebep göstererek “Dört ay mahkeme tahkikinde­n sonra, on beş bîçareden başka, bütün beraat kazanmakla, masumiyetl­eri tahakkuk eden, yüzden ziyade adamlara binler lira zarar vermek, hangi kanun iledir. Böyle imkânatı vukuat yerinde istimal etmek hangi usûl iledir? Ve Denizli’de dokuz ay tetkikten sonra, beraat kazanan yetmiş bîçarelere binler lira zarar vermek, adaletin hangi düsturu iledir?” 1, İddianamey­e karşı itiraz ederek, hâkimleri adalet-i hakikiyeye dâvet etmiştir.

Dün olduğu gibi bugün de dünyanın birçok yerlerinde bilhassa İslâm ülkelerind­e zulümlerin ardı arkası kesilmiyor. Suriye, Irak, Libya, Lübnan, Yemen, Arakan ve hâkezâ…. Birçok İslâm devletleri­nde sömürü ve zulüm düzeni devam ediyor, mazlûm insanlar öldürülüyo­r.

Herhangi bir insana bir haksızlık yapıldığı zaman tepki gösterilme­si ve onun üzerinden o zulmün kaldırılma­sı insanlığın ve Müslümanlı­ğın asıl görevidir.

“Bir zulüm var ki, Cenâb-ı Allah onun hesabını bu dünyada sorar.” Bu da insanların birbirleri­ne yaptıkları kötülükler­dir. Umarım ki bu hesapla kimse kimseyle karşılaşma­sın…. Dipnotlar:

1- Şuâlar, 14. Şuâ, s. 555.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye