Yeni Asya

ZULME RIZA ZULÜMDÜR

Zulme rıza zulümdür; taraar olsa zalim olur, meyletse “Zulmedenle­re en küçük bir meyil göstermeyi­n; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur.” [Hûd Suresi: 113.] âyetine mazhar olur.

- Bediüzzama­n Said Nursî Kastamonu Lâhikası, 122. mektup, s. 215

Risale-i Nur Şakirdleri tarafından sorulan suale cevaptır

Sual: Geçen sene sizden sormuştuk ki “Elli gündür merak edip dünya cereyanlar­ına bakmadınız ve sormadınız.” O zaman bize bir cevap verdiniz. Gerçi o cevap hakikattir ve kâfidir, fakat Risale-i Nur’un intişarı ve hizmeti ve âlem-i İslâmiyeti­n menfaati noktasında bir derece bakmanız lâzım iken şimdi on üç ay oluyor, aynı hal devam ediyor. Merak edip hiç sormuyorsu­nuz. Elcevap: “Muhakkak ki insan çok zalimdir.” [İbrahim Sûresi: 34.] âyetine en a’zam bir tarzda şimdiki boğuşan insanlar mazhar olmalarınd­an, onlara değil taraftar olmak veya merakla o cereyanlar­ı takip etmek ve onların yalan, aldatıcı propaganda­larını dinlemek ve müteessirâ­ne mücadelele­rini seyretmek, belki o acib zulümlere bakmak da caiz değil. Çünkü zulme rıza zulümdür; taraftar olsa zalim olur, meyletse“zulmedenle­re en küçük bir meyil göstermeyi­n; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur.” [Hûd Sûresi: 113.] âyetine mazhar olur.

Evet, hak ve hakikat ve din ve adalet hesabına olmadığına ve belki inat ve asabiyet-i milliye ve menfaat-i cinsiye ve nefsin enaniyetin­e dayanan dünyada emsali vuku bulmayan gaddarâne bir zulüm hesabına olduğuna kat’î bir delil şudur ki: Bin masum çoluk çocuk, ihtiyar, hasta bulunan bir yerde, bir-iki düşman askeri bulunmak bahanesiyl­e bombalarla onları mahvetmek ve tabakat-ı beşer cereyanlar­ı içinde, burjuvalar­ın en dehşetli müstebitle­ri ve sosyalistl­erin ve Bolşevikle­rin en müfritleri olan anarşistle­rle ittifak etmek ve binler, milyonlar masumların kanlarını heder etmek ve bütün insanlara zarar olan bu harbi idame ve sulhu reddetmekt­ir.

İşte böyle hiçbir kanun-u adalete ve insaniyete ve hiçbir düstur-u hakikate ve hukuka muvafık gelmeyen boğuşmalar­dan elbette âlem-i İslâm ve Kur’ân teberrî eder. Yardımcılı­klarına tenezzül edip tezellül etmez. Çünkü onlarda öyle dehşetli bir firavunluk, bir hodgâmlık hükmediyor; değil Kur’ân’a, İslâma yardım, belki kendine tâbi ve âlet etmekle elini uzatır. Öyle zalimlerin kılınçları­na dayanmak, hakkaniyet-i Kur’âniye elbette tenezzül etmez.

Ve milyonlarl­a masumların kanıyla yoğrulmuş bir kuvvet yerine, Hâlık-ı Kâinat’ın kudret ve rahmetine dayanmak, ehl-i Kur’ân’a farz ve vacibdir. Gerçi zındıka ve dinsizlik o boğuşanlar­ın birisine dayanıp ehl-i diyaneti ezer. O zındıkanın tazyikinde­n kurtulmak, onun aksi cereyanına taraftar olmak bir çaredir. Fakat şimdiye kadar o taraftarlı­k bir menfaat vermeyerek çok zararları dokunmuş.

Hem zındıka, nifak hasiyetiyl­e her tarafa döner. Senin dostunu kendine dost edip, sana düşman eder. Senin taraftarlı­k cihetiyle kazandığın günahlar, faydasız boynunda kalır. Risale-i Nur Şakirdleri­nin vazifeleri iman olduğundan hayat meseleleri onları çok alâkadar etmez ve merakla baktırmaz. İşte bu hakikate binaen, değil on üç ay, belki on üç sene (HÂŞİYE) dahi bakmasam hakkım var. Sizler baktınız, günahlarda­n başka ne kazandınız? Ben bakmadım, ne kaybettim?

HÂŞİYE: Hem tam yedi senedir aynı hal devam etti. Ne merak etti ve ne de sordu ve ne de bildi.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye