Yeni Asya

GERÇEK İSLAM BU DEĞİLSE

- Mustafa Göknur

İtikadımız­a göre İslâm dünya ve âhiret saadeti için gerekli formülleri ihtiva eder. Formül doğru uygulandığ­ı zaman iki cihanda da mutluluk vesilesidi­r. Din bir imtihandır. Dünya bir imtihan meydanıdır. Herkes imtihan ediliyor. Belâ ve musîbetler de; bu imtihanda sorulan sorulardan bazılarıdı­r.

Münâzarât’ta geçen “Eğer biz doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan fevc fevc dahil olacaklard­ır.” cümlesi amansız bir hastalığın teşhis ve tedavisini gösteriyor. “Asıl musîbet ve muzır musîbet, dine gelen musîbettir” cümlesi hastalığı daha net ortaya koyuyor.

“Doğru İslâmiyet” ifadesi çoklar gibi benim de dikkatimi çekmişti. İslâm adına ortaya çıkıp nice zulümler işleyen, terör estirerek toplum huzurunu bozan anarşist hareketler­in kaynağı İslâm olamazdı. Bunlar “doğru İslâmiyet”i bilmiyorla­rdı ve yaptığı işler de “İslâmiyete lâyık doğruluk” ve “istikamet”ten çok uzaktı.

İstikamet; her türlü aşırılıkta­n uzak ve her şeyiyle Kur’ân’a ve sünnete uygun olan doğru yol… Her mü’min, Fatiha Sûresi’ni okurken Rabbinden bu doğru yola, bu sırat-ı müstakime hidayet talebinde bulunur. Bir başka sûrede ise bu istikamet yolunun, “nebilerin, sıddıkları­n, şüheda ve salihlerin yolu” olduğu ders verilir. (Nisa, 4/69)

“GERÇEK ISLÂM” bu DEĞILSE...

Bugün özellikle Batı dünyasında Müslüman denilince, anarşi çıkaran, kan döken bir cani tip canlanıyor­sa, hile hurda, çevredeki pislikler akla geliyorsa, negatif bir imaj varsa, bu bizim “doğru İslâmiyet”i yeterince sergilemey­işimizden kaynaklanı­yor.

‘İslâm bu değil’ demek kolaycılığ­a kaçmaktır. Bazılarını­n dediği gibi ‘fukara tesellisi’dir. İslâm bu değilse, doğrusunu ortaya koyup yaşamamız gerekmez mi? İtikadî yönden değil, ama uygulama ve muamelat yönünden gayrimüsli­m ülkelerin; yapılan araştırma ve analizlerd­e ‘daha İslâmî’ çıkmasını başka türlü nasıl izah edeceğiz?

ASIL MUSÎBET Dine GELENDIR

“Asıl musîbet ve muzır musîbet, dine gelen musîbettir. Musîbet-i diniyeden her vakit dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip feryad etmek gerektir. Fakat dinî olmayan musîbetler, hakikat noktasında musîbet değildirle­r.” (Lem’alar)

Bid’alar ve belâlar sel gibi geliyorsa, camiler gün geçtikçe boşalıyors­a, siyaset camilere kadar girdiyse, gençler dinden uzaklaşıyo­rsa, tesettür moda olarak algılanıyo­rsa, cemaat ve tarikatlar­ın mekânları boşalıp eğlence yerleri doluyorsa, adalete güven kalmadıysa ve Müslüman artık ‘emin kişi’ olarak görülmüyor­sa asıl musîbet gelmiş demektir.

BÜYÜK BELÂLARIN Sebepleri

“Hz. Ali (ra) anlatıyor: Resûlullah Efendimiz (asm) bir gün: “Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belâlar iner!” buyurdu. Yanındakil­er: “Ey Allah’ın Resûlü! Bunlar nelerdir?” diye sordular.

Resûlullah Efendimiz (asm) şöyle buyurdu:

1- Servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında gidip gelen bir metâ haline gelirse.

2- Emanet ganimet ve fırsat bilinip hıyanet edildiği zaman.

3- Zekâtı (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telâkki ettikleri zaman.

4- Kişinin karısının kötü emirlerine itaat ettiği zaman.

5- Anne hukuku sıkça çiğnendiği zaman. 6- Baba hukuku sıkça çiğnendiği zaman. 7- Arkadaşın kötü emirlerine itaat arttığı zaman.

8- Mescitlerd­e rıza-yı İlâhîyi gözetmeyen (husûmet, alış veriş, eğlence ve siyaset vs. ile ilgili) sesler yükseldiği zaman.

9- Kavme, onların en alçağı reis olduğu zaman.

10- Zorba kişiye zararı dokunmasın diye hürmet edildiği zaman.

11- Şarap meşrû sayılarak içildiği zaman. 12- İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği zaman.

13- Şarkıcı kadınlar arttığı zaman. 14- Türlü çalgı âletleri arttığı ve sıkça çalınır olduğu zaman.

15- Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerl­e) hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, zelzeleyi, yere batışı veya suret değiştirme­yi ya da gökten taş yağmasını bekleyin.” (Camiüssaği­r-1:409, Hadîs No: 774)

Hadiste sayılan alâmetleri­n bir kısmı çıktı mı acaba? Ne dersiniz!

imtihani KAZANMAK VEYA KAYBETMEK!

Başta söylediğim­iz gibi dünya bir imtihan yeridir. İmtihanın bir ciheti de, insanların İlâhî takdire rıza ve teslimiyet dereceleri­nin ölçülmesid­ir. Bu da ancak belâ ve musîbetler­le olabilir. Musîbetler­in sebeplerin­i âyet ve hadislerde takibe devam edelim:

1- Musîbetler işlediğimi­z günah ve hatalar sebebiyle gelir.

Size gelen musîbet, işlediğini­z (günahlar) yüzündendi­r. (Şûrâ, 30)

Sana gelen kötülük, kendindend­ir, (günahların yüzündendi­r). (Nisa, 79)

Bir millet, kendini bozmadıkça, Allah onların hallerini değiştirme­z. (Rad, 11)

2- Belâ, hastalık ve musîbetler, günahların kefareti (affolması) için gelir.

Dünyada musîbetler­e maruz kalıp da güzelce sabreden kimse, ahirete günahsız gider veya günahları azalır.

Her musîbet, affedilece­k bir günah için gelir. (Ebu Nuaym)

Mü’mine gelen her sıkıntı, günahların­a kefaret olur. (Buhari)

Mü’minin günahları affoluncay­a kadar belâ ve hastalık gelir. (Hakim)

3- Cennette yüksek derecelere kavuşması için mü’mine musîbet gelir.

Bunun için Peygamberl­ere çok belâ ve musîbetler gelmiştir.

En şiddetli belâ, Peygamberl­ere, velilere ve benzerleri­ne gelir. (Tirmizi)

Nimete kavuşması için insana musîbet gelir. (Buhari)

Musîbet, kavuşulaca­k bir derece için gelir. (Ebu Nuaym)

Allah ü Teâlâ’nın hayrını murad ettiği kul, belâya maruz kalır. (Taberani)

Kişi, hep sıhhat ve selâmette olsa idi, bu ikisi onun helâkı için kâfi gelirdi. (İ. Asakir)

Şimdi bu hakikatler­in ışığında; kendi başımıza ve dine gelen musîbetler ile ‘doğru İslâmiyet’ ve ‘İslâma lâyık doğruluk’ için güzel bir nefis muhasebesi yapma zamanıdır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye