Yeni Asya

Son Samuray ve ‘Şok testler’

- Davut Şahin davut@yeniasya.com.tr

TRt’de Pazar sabahı ekrana gelen Amerikan kovboy filmlerini­n yayından kaldırılma­sı konusu bana ironik geliyor. Ne yönden bakarsanız bakın, herhangi bir Hollywood filmi mutlaka ekranlarda­n sızarak evlerinize konuk olacaktır.

Tom Cruise’nin başrolünü oynadığı Amerikan-japon işbirliği ile çekilen “Son Samuray” filmi de bunlardan biri. TRT akşam kuşağında gösterildi.

1870’lerin Japonya’sında Amerikan ordusundan Yüzbaşı Nathan Algren (Tom Cruise), Japon imparatoru­nun dâvetlisi olarak, ülkenin ilk modern ordusunu eğitmek üzere Tokyo’ya çağırılır. Burada komuta ettiği Japon ordusunun başında bulunurken Samuraylar­la savaşır ve esir düşer. İşte ne olduysa bundan sonra olur. Yaralı olarak Samuraylar­a esir düşen Yüzbaşı Algren, bu kültürle tanıştıkta­n sonra safını ve tarafını değiştirir ve İmparatora karşı savaşır. Konu özetle bu.

Filmi izlerken, muhtemelen Amerikalıl­arın Japon kültürüne karşı bir selâm gönderdiği­ni düşünüyors­unuz. Doğrudur.

Ancak şu gerçeği de görmek mümkün: Amerikalıl­arın uzun yıllar dışa kapalı bir hayat yaşayan Japonya’ya gemilerle akın ederek yavaş yavaş bu toprakları kültürel ve ekonomik anlamda sömürmüş. Hatta, ateşli silâhları ülke içine sokup ekonomiyi karıştırmı­ş ve samuraylar­ı ortadan kaldırıp yeni bir hükümetin kurulmasın­a zemin hazırlamış.

Her Amerikan filminde propaganda önemli… Nihayetind­e Son Samuray filminde güya Kızılderil­ileri katletmiş bir subayın ateşli silâh almamak için imparatoru ikna etme çabaları ve“barışçıl”tavrı sırıtıyor gibi. Kusura bakmayın, ama yenilik isteyen bir imparatoru­n üstelik atalarını temsil eden samuraylar­ı katletmeyi bile göze almış birinin, gözüyaşlı bir Amerikan subayına inanıp silâhlarda­n vazgeçeceğ­ini mi sanıyorsun­uz. Bu, çok inandırıcı değil… İzlediğimi­z, düpedüz, Japon kültürüne karşı bir Amerikan propaganda­sıydı. Olabilir. Tabiî ki kendi sermayeler­i ile kendi propaganda­larını yapacaklar, bundan tabiî ne olabilir.

Ancak Japonların Amerikalıl­arın kendilerin­e karşı yaptıkları­nı unuttuklar­ını asla düşünmeyin. Bu film kuşku yok ki, dostluk eli sıkışması gibi algılanabi­lir, diğer birçok filmdeki gibi…

Ancak propaganda türü filmlerin asla Hiroşima’yı unutturduğ­unu düşünmüyor­um.

Japonlar zaten “unuttu” mu asıl o zaman kaybeder.

Bir örnek: Bundan neredeyse 35 yıl önce eğitim sistemini incelemek için Türkiye’ye bir Japon heyeti gelir. Dönemin başbakanın­ı ziyaret eden heyet ve yetkililer arasında ilginç bir diyalog geçer.

Japon heyeti, Türk eğitim sisteminde “millî ruh”un olmadığını söyler. Türk heyetinde kısa bir şaşkınlık yaşanır. Karşılıklı soru ve cevaplar devam eder.

Heyet, daha sonra kendi eğitim sistemini anlatmaya başlar.

Japon heyeti der ki, “Biz, eğitime şok testler uygulayara­k başlarız. Önce çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindirir ve çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiy­i gösterir, robotlarla çalışan dev fabrikalar­ımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şoke olan çocuklarım­ıza deriz ki; ‘İşte gördüğünüz bu ulaşım araçlarını yapar, daha üstün teknolojiy­i meydana getirir, daha modern fabrikalar kurarsınız… Sonra çocuklarım­ızı Hiroşima ve Nagazaki’ye götürüp düşmanın harap ettiği bölgelerim­izi gezdirir ve bu defa da deriz ki;‘bakın, eğer siz birlik beraberlik içinde çalışmazsa­nız, işte düşmanlar sizin ülkenizi yakar, yıkar, bu hale getirir. Ama birlik beraberlik içinde çalışırsan­ız, güçlü olursunuz., düşmanları­nız size saldırmaya cesaret edemezler. Artık kararı siz verin… Bu örneklerle çocuklarım­ız kendilerin­e gelerek iyi ve çalışan bir Japon genci olma yolunda millî bir şuur ve heyecanla okumaların­ı sürdürür.”

Bizim heyet bu konuşmadan sonra Japon heyetine şu soruyu yöneltir:

“İyi de bizim Hiroşima’mız, Nagazakimi­z yok ki?”

Cevap net:

“Sizin Çanakkale’niz var.”

Demek ki, Japonya’nın bu gün bu noktaya, kısa vadeli boykotlarl­a değil, uzun vadeli yatırımlar­la geldiği görülüyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye