En sağlam güvence
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, tarikat ve cemaatlerin birer sosyal gerçeklik olarak toplumsal ve dinî işlevleri, din istismarının sebep ve etkileri, bu alandaki hukukî boyutun ve ideal tutumun nasıl olması gerektiği gibi konuların, güncel popülist, gelişigüzel tartışma ve mülâhazaların ötesinde etraflıca ele alınması gerektiğini ifade ediyor ki, haklı.
Gerçekten bu çok önemli ve hassas konuların sığ siyasî polemik, önyargı, saptırma, çarpıtma ve demagojilerden tamamen uzak, doğru bilgilere ve objektif tesbitlere dayalı bir zeminde, samimî ve yapıcı yaklaşımlarla ve alabildiğine geniş katılımlı müzakerelerle enine boyuna değerlendirilmesi gerekiyor.
Erbaş Hocanın, “Herhangi bir dinî yapı, tarikat, cemaat, dernek ve benzeri yapıların temel dayanağı ve çıkış noktası Kur’an-ı Kerim ve Sünnetin arzuladığı kâmil insanlar yetiştirmek olmalı” beyanı da, tarikat ve cemaatle derneği aynı kategoriye koymasındaki “terminolojik hata”dan sarf-ı nazar etmek kaydıyla, öz olarak doğru.
Dini istismar eden ve bazıları suç örgütüne dönüşen dinî görünümlü yapıların “kontrolsüzlük, düzensizlik ve disiplinsizlikten ortaya çıktığı” görüşü ise tartışılmalı.
Evet, kontrol, düzen ve disiplin eksikliğinin bu noktadaki payı elbette gözardı edilemez. Ama sorun bundan ibaret değil.
Özellikle siyasetin bu konularda konjonktürel hesaplarla sergilediği samimiyetsiz tavırların rolü kesinlikle geçiştirilmemeli.
Asıl önemlisi, dinî görünümlü sapmaları, cemaatlerin tamamını suçlayıp kötülemek için malzeme olarak kullanma ve fırsat bilip “devlet kontrolü” projeleri için dayanak yapma hatasına bir kez daha düşülmemeli.
O sapmalara karşı en sağlam güvencenin, ümmetin ortak bilinci ve sağlıklı releksleri olduğu gözden kaçmamalı. Ki, sapmalarla ilgili ikazların çok daha önce yine istikamet üzere yürüyen cemaatlerden sâdır olduğu, ama gerek siyasîler, gerekse Diyanet ve diğer ilgililer tarafından kaale alınmayıp, tam tersine yanlışta inat ve ısrar edildiği asla unutulmamalı.
Erbaş’ın “kontrol ve rehberlik mekanizması” olarak ifade ettiği sistem için ise, Bediüzzaman’ın yüz sene önce önerdiği ve hâlâ güncel olan özgün proje örnek ve esas alınmalı.