kim zam yaptı?
Atasözü olarak kabul gören bir tesbit vardır. Buna göre, “Kabahat samur kürk olsa kimse sırtına almaz” denilmiş. Yani, herkesin kınadığı ‘kötü’ kabul ettiği bir iş ve davranış olduğunda kimse bunu kendisinin yaptığını söylemek istemez, sorumluluğu üzerine almaz.
Aynen bunun gibi hemen her gün çeşitli mal ve hizmetlere zam yapılıyor, fiyatları artıyor, ama sıra bu ‘kabahat’i kimin işlediğine sıra gelince sahip çıkan olmuyor. Aksine herkes birbirini suçluyor: Ben zam yapmak istemezdim, ama şuna şuna zam geldi ben de mecbur kaldım.
Tabiî ki kimse durup dururken zam yapmak istemez. Çünkü yapılan her zam milletin alım gücünü düşürür ve daha az mal satılınca da ticaret yapanların kazançları azalır.
Ortada bir gerçek var: Hemen her gün az ya da çok bir ürüne zam geliyor. Kimse de zam yapma kabahatini kabul etmiyor. Herkes bir başkasını sorumlu tutuyor. Devlet bile “Kimse keyfi zam yapmasın, yoksa para cezası yazarım” diyor.
Şunu kabul etmek lâzım ki, Türkiye’de iyi ya da kötü her ne olursa olsun bunun hesabı idarecilere sorulur. İyiliklere sahip çıkıp zamlara sahip çıkmamak olmaz. İdarecilerin en büyük kabahati, ortada bir sıkıntı ya da kriz olduğunu kabul etmemekle başlıyor. Her türlü olumsuzluğu sadece dış mihraklara bağlayınca probleme çare de bulunamıyor.
Sosyal medyada görülen bir yanlış tavır da, zam ya da benzeri olumsuzluklardan dolayı idarecileri değil de başkalarını sorumlu tutmak oluyor. Meselâ, bir market zincirinin 350 ürüne zam yaptığı yazılıp konuşuluyor, ama kabahatin kimde olduğu sorulmuyor. Acaba o firma niçin zam yapmak mecburiyetinde kaldı? Keyfi zam yapmış olabilir, ama bunun da çaresi, başka firmaların zam yapmayarak piyasaya daha fazla mal satması değil mi? Millet zaten beş kuruş ucuz ürünü nereden bulurum diye arayıp duruyor. Bu şartlarda aynı malı daha fazla fiyata satan bir marketin, bir firmanın ayakta kalması kolay değil.
Sosyal medyadan takip ettiğimiz kadarıyla iktidar muhibbi bazı kişiler de bu hataya düşüyor. Meselâ, biri şu mealde mesaj yazmış: “Tuvalet kâğıdından poşete, silgiden kaleme, peynirden salçaya... Her şeye zam. Keyfi zamlar da çok. Bu da piyasayı tıkıyor. Keyfi zamlar olmasa piyasa rahatlar biraz. Esnafın durumu sıkıntılı. Geçen sene sattığın teneke peynir 300 TL iken şu an 450 TL. (Geçen yıllarda) Senede en fazla 30 TL zam olurdu.”
Bir başkası da yine şu mealde mesaj paylaşmış: “A’dan Z’ye her şeye zam yapılmış marketlerde. Bu memleket bu kadar sahipsizliği daha kaldıramaz. Devlet bu kurumlara hesap sormalı.”
Tesbitlerde bir yanlışlık yok, ama bu zamlar sebebiyle Türkiye’yi idare edenleri temize çıkarırcasına onlardan hiç bahsetmemek doğru mudur? İdareciler her gün, her saat, “Kriz yok, işler yolunda” şeklinde beyanlar veriyorlar. Peki o beyanlarla bu tesbitler örtüşür mü?
Hem bir market raflardaki fiyatları arttırdı diye soruşturma geçiriyorsa, en temel ürünlerden olan elektrik ve doğalgaza zam yapanlara ne demeli? Elektriğe zam yapılan bir ülkede iğneden ipliğe her şeye zam yapılması tabiî bir netice değil mi?
Yine çözümü başka ve yanlış yerde arıyoruz. İyi ve kötü neticelerin sorumlusu idarecilerdir. İdarecilere bunları hatırlatmadıktan sonra krizleri aşma kolay görünmüyor. Allah hepimize kolaylıklar versin. Amin.