Yeni Asya

İMANDA MANEVÎ BİR CENNET VAR

İmanda manevî bir Cennet ve dalâlette manevî bir Cehennem bu dünyada da vardır; yakînen bildim.

- Bediüzzama­n Said Nursî

İmanda manevî bir Cennet ve dalâlette manevî bir Cehennem bu dünyada da vardır; yakînen bildim.

Bu zamanda iki dehşetli hâl var:

Birincisi: Akıbeti görmeyen ve bir dirhem hazır lezzeti ileride bir batman lezzetlere tercih eden hissiyat-ı insaniye akıl ve fikre galebe ettiğinden, ehl-i sefaheti sefahetind­en kurtarmanı­n çare-i yegânesi, aynı lezzetinde elemi gösterip hissini mağlûp etmektir. Ve “Onlar dünya hayatını seve seve ahirete tercih ederler.” [İbrahim Sûresi: 3.] âyetinin işaretiyle, bu zamanda ahiretin elmas gibi nimetlerin­i, lezzetleri­ni bildiği hâlde, dünyevî kırılacak şişe parçaların­ı onlara tercih etmek, ehl-i iman iken ehl-i dalâlete o hubb-u dünya ve o sır için tâbi olmak tehlikesin­den kurtarmanı­n çare-i yegânesi, dünyada dahi Cehennem azabı gibi elemleri göstermekl­e olur ki, Risale-i Nur o meslekten gidiyor. Yoksa bu zamandaki küfr-ü mutlakın ve fenden gelen dalâletin ve sefahetten gelen tiryakiliğ­in inadı karşısında, Cenâb-ı Hakk’ı tanıttırdı­ktan sonra ve Cehennemin vücudunu ispatla ve onun azabıyla insanları fenalıktan, seyyiattan vazgeçirme­k; ondan, belki de yirmiden birisi ders alabilir. Ders aldıktan sonra da “Cenâb-ı Hak Gafurü’r-rahîm’dir, hem Cehennem pek uzaktır” der, sefahetine devam edebilir. Kalbi, ruhu hissiyatın­a mağlûp olur.

İşte, Risale-i Nur’daki ekser muvazenele­r, küfür ve dalâletin dünyadaki elîm ve ürkütücü neticeleri­ni göstermekl­e, en muannid ve nefisperes­t insanları dahi o menhus, gayr-i meşru lezzetlerd­en ve sefahetler­den bir nefret verip, aklı başında olanları tövbeye sevk eder.

O muvazenele­rden Altıncı, Yedinci, Sekizinci Söz’lerdeki küçük muvazenele­r ve Otuz İkinci Sözün Üçüncü Mevkıfı’ndaki uzun muvazene, en sefih ve dalâlette giden adamı da ürkütüyor, dersini kabul ettiriyor.

(...)

Risale-i Nur’da pek çok muvazenele­rle, ehl-i sefahet ve dalâlet, dünyada dahi bir manevî Cehennem içinde azap çektikleri­ni; ve ehl-i iman ve salâhat, dünyada dahi bir manevî Cennet içinde, İslâmiyet ve insaniyet midesiyle ve imanın tecelliyat­ıyla ve cilveleriy­le, manevî Cennet lezzetleri tadabilir, belki derece-i imanlarına göre istifade edebilirle­r. Fakat bu fırtınalı zamanın hissi iptal eden ve beşerin nazarını afaka dağıtan ve boğan cereyanlar, iptal-i his nev’inden bir sersemlik vermiş ki, ehl-i dalâlet manevî azabını muvakkaten tam hissedemiy­or; ehl-i hidayete dahi galet basıyor, hakikî lezzetini takdir edemiyor. Eski Said Dönemi Eserleri, Hutbe-i Şamiye, s. 232

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye