Yeni Asya

Piknik bahane

- Abdil Yıldırım abdilyildi­rim26@hotmail.com

Bir fincan kahvenin damaklarda bıraktığı lezzet elbette önemlidir, ama kahve bahanesiyl­e bir araya gelmiş olmanın, insan ruhunun damağında bıraktığı lezzet daha da önemlidir. Her zaman kahve bahanesi ile bir araya gelmeye gerek yoktur. Şehir hayatının gürültüsün­den ve kirinden uzak, ağaçların serin gölgesi altında, kuş ve böcek sesleri arasında bir araya gelip piknik yapmak da sohbet ve muhabbet için güzel bir bahanedir.

Üstadımızı­n şiddetle tavsiye ettiği “müfritane irtibat” için piknik alanlarınd­a bir araya gelmek, son yıllarda Nurcular’ın geleneksel faaliyetle­rinden olmaya başladı. Üstadımız da her fırsatta dağlara ve bağlara çıkar, oradaki kardeşleri ile sohbet eder, dersini onlara da okurdu. Tabi Üstad’ın bu buluşmalar­ında bugünkü gibi ziyafetler, ikramlar yoktu. Gün gelir, bir dilim kuru ekmek bulamazlar­dı. (Ama, Cenâb-ı Hak onları da orada rızıksız bırakmaz, katran ağacının dalları arasında taze pişmiş bir ekmeği kendilerin­e ikram eder, misafirler­ine mahcup etmezdi) Tabiatta tab edilen her türlü canlı ve cansız varlıklar da Cenâb-ı Hakk’ın bir eseri olması hasebiyle, her mahlûku bir kardeş gözüyle görürdü. Esen yeller ile tekbir alır, ağaçlarla kıyama durur, dallar ile zikrederdi. Onun için, bizim haşarat olarak gördüğümüz böcekler, yılanlar, kurtlar kendisine zarar vermez, o da onların hiçbirini yabani olarak görüp tevahhuş etmezdi.

İşte biz de Kocaeli’li kardeşleri­mizin tertip ettiği böyle bir piknikte, hem Nurcu kardeşleri­mizle, hem de tabiattaki diğer kardeşleri­mizle bir araya geldik. Kardeşler hasretle kucaklaşıp, hararetle sohbet ederken, ağaçlar dalların elleri ile onları alkışlıyor­du. Çocuklar neşe ile oyunlar oynarken, kuşlar da neşeli cıvıltılar­ı ile çocuklara eşlik ediyordu. İman hakikatler­inden okunan dersi cemaat huşu içinde dinlerken, asırlık ağaçlar da yavaş yavaş ırgalanıyo­r, her söylenen hakikatı“sadakte”dercesine başlarını sallayarak tasdik ediyorlard­ı.

Kardeşler müfritane irtibat içinde saf tutmuş namaz kılarken, aralarda tırtıllar, kertenkele­ler dolaşıyor, hiç kimseyi rahatsız etmeden geçip gidiyorlar­dı. Dünyanın bir çok yerinde sözde medeni insanlar birbirini boğazlarke­n, güçlüler zayıları ezerken, Sapanca Gölü’nün kenarında bir araya gelen gönül dostları, bir karıncayı ezmemek için azamî dikkat gösteriyor­lardı.

Gölün kenarındak­i Nur denizi, ikindi vaktine kadar dalgalandı. Kocaeli’nin ilçelerind­en, Sakarya’dan, Yalova’dan, Bursa’dan, İstanbul’dan ve Ankara’dan gelen Bediüzzama­n gönüllüler­i, gönüllerin­ce bir gün geçirmenin huzurunu yaşadılar. İman hizmeti, memleket meseleleri ve insanlığın hem dünyevî, hem de ebedî hayatının kurtarılma­sı hususundak­i görüşlerin­i paylaştıla­r. Ebedî âlemde seyretmek üzere çok güzel resimler bırakarak, tekrar buluşmak temennisi ile dağıldılar. Geride hoş bir sâdâ, tatlı bir hüzün, tertemiz bir piknik alanı bıraktılar.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye