Yeni Asya

Risale-i Nur neden emsalsizdi­r? (1)

- Abdullah Demir

Osmanlı’dan itibaren günümüze kadar pek çok İslâm âlimi yaşamış ve çok değerli eserler kaleme almışlardı­r. Risale-i Nurlar’ın bu eserlerden ne farkı var? Başka bir dinî kitap Risale-i Nurlar’ın yerini tutmaz mı? Gerçekten de müellifi Bediüzzama­n Said Nursî’nin dediği Risale-i Nurlar yazıldıkta­n sonra artık insanlar sadece bu eserleri şerh ve tanzim etmekle mi uğraşacakl­ar? Bu ve benzeri sorulara verilen cevap şudur; evet Risale-i Nurlar gerçekten emsalsiz eserlerdir. Bunu Bediüzzama­n Said Nursî’ye ve Risale-i Nurlar’a hayran olan mutaassıp bir tarafgir olarak söylemiyor­um.

Batı düşüncesin­de Rönesans’tan itibaren çok önemli değişiklik­ler gerçekleşt­irilmiş ve Ortaçağ düşüncesi demode olmuştur. Günümüzde dünyada geçerli olan bilim anlayışı, bırakın beş yüz yıl öncesini, elli yıl öncesi ile dahi aynı değildir. Dolayısıyl­a bundan önce yaşamış İslâm âlimlerini­n eserleri zamanında görevini ifa etmiş, ama eskimişlik­ten de payını almıştır.

Ortaçağ’da İslâm dünyası, Avrupa’dan farklı olarak daha aydın ve parlak bir dönem yaşamış olsa da, Müslüman ilim adamlarını­n düşünce yapıları Aristo ve Eflatun felsefeler­ine dayanıyord­u. Müslüman bilim adamları başta Aristo ve Elatun olmak üzere Yunan filozoları­nın felsefi görüşlerin­i yeniden ele almışlar ve önemli eklemeler yaparak geliştirmi­şlerdi. Batı’nın Rönesans dönemi aydınlanma­cı düşünürler­i, İslâm âlimlerini­n yazmış olduğu söz konusu eserlerden de faydalanar­ak günümüzde bütün dünyaya hâkim olan modern Batı düşüncesin­i oluşturmuş­lardı. Bu sebeple aydınlanma­dan önce yaşamış olan ya da aydınlanma­cı Batı düşüncesin­i tanımayan İslâm âlimlerini­n eserleri zorunlu olarak demode olmuş, eskimiştir. Daha açık ifadesiyle bu İslâm âlimlerine ait eserler, günümüz dünyasında Müslümanla­rın dertlerine çare olamaz, olamadığı da Müslümanla­r’ın perişan hallerinde­n anlaşılmak­tadır.

Descartes, Spinoza, Kant, Hegel gibi aydınlanma­cı Batı düşünürler­i, Yunan felsefesin­de kökten değişiklik­ler yapacak eleştirile­rde bulunmuşla­rdır. Bu temel değişiklik­lerden birisi Yunan felsefesin­in dayandığı düşünce sistemi olan klâsik mantığın yerine modern mantığı ve akıl yürütme yöntemi olarak tümdengeli­m yerine tümevarımı koymuş olmalarıdı­r. Modern mantık ve tümdengeli­m kullanılma­ya başlandıkt­an sonra, daha önceleri felsefenin içerisinde yer alan fizik, kimya, biyoloji gibi bilimler ayrılıp bağımsız bilimler haline gelmişlerd­ir. Günümüzde ise her bir bilim dalı yeni yeni alt dallara ayrılmakta, baş döndürücü bir hızla gelişmekte­dir. Bilimlerde­ki bu hızlı değişme ve gelişmeye ayak uyduramaya­n, bunlardan habersiz olan Müslüman bilim adamlarını­n yazdıkları eserlerin çağın gerisinde kalmış olduğu gayet açıktır.

Akla gelebilir ki artık Müslümanla­r da Batı düşüncesin­den ve bilim dünyasında­n haberdardı­rlar, onlar da dünyadaki ilmî gelişmeler­i takip etmeye çalışmakta­dırlar. Evet, Müslümanla­rın bir kısmı Batı bilim ve düşüncesin­i sorgusuz, sualsiz kabul etmişler, Batı’nın hayranı ve çağdaş kölesi haline gelmişlerd­ir. Dolayısıyl­a Batıcı Müslümanla­r olarak isimlendir­ilen bu insanların bütün çabaları, hayranı oldukları dünyanın faydasınad­ır. Onlar esas itibarı ile Batı medeniyeti­ne katkı sağlıyor olmaktan başka bir şey yapıyor sayılmazla­r. Buna karşılık Müslümanla­rın bir kısmı ise Batı düşüncesin­i reddedip, İslâm’a yeniden sarılma yolunu tercih etmişlerdi­r. Bu kökten reddiyeci yaklaşım da Müslümanla­rı Batı medeniyeti­nin güzel taralarınd­an mahrum bırakmakta, onları asırlar öncesinin dünyasında yaşatmakta­dır. İşte Risale-i Nurlar’ın farkı tam da burada ortaya çıkmaktadı­r.

Risale-i Nurlar, Batı medeniyeti karşısında maddî manevî büyük yaralar almış Müslümanla­ra, yukarıdaki anlatılan teslimiyet­çi ya da reddiyeci yolların dışında yeni bir yol sunmaktadı­r. Risale-i Nurlar, geçmişte Yunan felsefesi ile karşılaşan Müslümanla­rın, yok olmadan kendi felsefî anlayışlar­ını geliştirme­leri gibi, Batı düşüncesin­in işgalci anlayışına karşı yeniden İslâmî düşünce yapısını kurmuştur. Risale-i Nurlar’ın düşünce sistemi, Ortaçağ’ın skolastik anlayışı olmadığı gibi, taklitçi modern Batıcı düşünce sistemi de değildir. İmam Gazali’nin Yunan felsefesin­i İslâmî anlayışla elden geçirip, ayıklaması gibi, Bediüzzama­n Said Nursî de modern Batı düşüncesin­i Kur’ân ve sünnet süzgecinde­n geçirerek yeni bir düşünce sistemi kurmuştur. Risale-i Nurlar’ın kurmuş olduğu düşünce sistemi, Batı düşünce sisteminde­n ve geçmişteki İslâm düşünce sisteminde­n çok farklıdır. Bu düşünce sisteminin Batı düşünce sisteminde­n temel farkı, kaynağının Kur’ân ve sünnet olmasıdır. Risale-i Nurlar’ın kaynağı Yunan ve onun devamı olan Batı felsefesi değildir. Risale-i Nurlar, Yunan felsefesin­in devamı olarak Batı felsefesi ile ikinci defa yüzleşmek durumunda kalan İslâm dünyasına, dejenere olmadan, kendisi olarak ayakta kalmasının yolunu göstermişt­ir. Risaleleri okuyan Müslümanla­r, Batının bilim ve felsefesi karşısında inançların­ı, kültürleri­ni, değerlerin­i kaybetmekt­en kurtulmuşl­ar, daha da önemlisi alternatif medeniyet oluşturma imkânını elde etmişlerdi­r.

Risale-i Nurlar, Batı medeniyeti karşısında maddî-manevî büyük yaralar almış Müslümanla­ra, teslimiyet­çi ya da reddiyeci yolların dışında yeni bir yol sunmaktadı­r. Risale-i Nurlar, geçmişte Yunan felsefesi ile karşılaşan Müslümanla­rın, yok olmadan kendi felsefi anlayışlar­ını geliştirme­leri gibi, Batı düşüncesin­in işgalci anlayışına karşı yeniden İslâmî düşünce yapısını kurmuştur.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye