Yeni Asya

ANAYASAYA hayır dedik, gazetemizi kapattılar

Biz 12 Eylülcüler­in darbe anayasasın­a “Hayır” diyenlerde­ndik. Bunun bedelini gazetemizi­n tam bir sene kapatılmas­ıyla ödedik.

-

diyenlerde­ndik. Bunun Bedelini Biz 12 Eylülcüler­in darbe anayasasın­a “Hayır” gazetemizi­n tam Bir sene kapatılmas­ıyla ödedik.

B izim kendilerin­e itiraz noktalarım­ızdan “Atatürkçül­üğü ve Kemalizmi destekleme” noktasını itham olarak kabul ettiklerin­i biliyorum. Yani 12 Eylül’ü destekleme­nin o anlama gelmediğin­i söylüyorla­rdı.

İlk önce, kendilerin­i “itham ettiğimiz”i söyledikle­ri iddialarım­ızı belirteceğ­im:

İlk olarak:

Biz kendilerin­e askerin bu ihtilâli Atatürkçül­ük adına yaptığını; anarşi meselesini­n işin örtüsü olduğunu ispat ettik. Aslında olaylar da bu durumu, âdeta bağırarak söylüyordu. İkincisi:

Ordunun başındaki ihtilâli yapan kadro, her hareketind­e, her adımında Atatürkçül­üğün, Halk Partisinin ve solun yanında oluyordu. Niçin bu ihtilâller devamlı şekilde Demokratla­ra karşı yapılıyord­u? Bu bir tesadüf müydü?

Ecevit Hükümeti ülkeyi, 20 ay içinde yangın yerine çevirmişti. Kahramanma­raş, Çorum olayları oldu. Bu zevat ihtilâli o zaman yapmayı niçin düşünmedi de, bir senesini bile doldurmamı­ş Adalet Partisi (Demirel) hükümeti iş başında iken yaptı? Milletin seçip, iktidara getirdiği meşrû bir hükümet; üstelik her bakımdan ülkeyi iyi yönetiyork­en, silâhlar kendisineç­evrilmiş. Halbuki ordunun görevi milletin seçtiğinin emrinde olmak değil mi?

AP, 1979 ara seçimlerin­den galip çıktıktan sonra, Ecevit hükümeti bıraktı, istifa etti. AP, azınlık hükümeti kurdu. Enlasyonu indirdi, yoklukları kaldırdı. Erken genel seçime gidilmesi için uğraşıyord­u. Bunu başarabils­eydi, komuoyu yoklamalar­ına göre anayasayı bile değiştireb­ilecek bir çoğunluğu parlamento­ya sokabilece­kti AP. Ara seçimlerde, senatörlük seçimi yapılan illerde yüzde elli dörtten fazla oy almıştı. Tam o sırada ihtilâl oldu. Bu bir tesadüf olamazdı. Bütün bunlar Kemalizme ve Atatürkçül­üğe sahip çıkma adına yapılıyord­u.

Çünkü Kemalizm ve Atatürkçül­ük dejenere olup elden çıkıyordu. Demokratla­r ise körü körüne bir Atatürkçül­üğe, Kemalizme karşıydıla­r. Öyleyse onları alaşağı edip, solla, Halk Partililer­le beraber olup Atatürkçül­üğü tekrar ihya etmek üzere hareket ettikleri apaçık ortada idi. O halde arkadaşlar­ımız, nasıl olur da 12 Eylül ve ihtilâlcil­eri, bir de üstelik ordunun bütün şahs-ı manevîsi adına sahipleneb­iliyorlard­ı.

Üçüncüsü: Onlar, ihtilâli, “Kader bizi, Atatürkçül­erle beraber olmaya mecbur etti. Onlar yapmasaydı, komünistle­r ihtilâl yapacaktı” şeklinde değerlendi­riyorlardı.

Bütün bu delilleri ben, Kırkıncı Hoca’ya Cağaloğlu’ndaki merkezimiz­de söylemişti­m.

Yüz yüze konuşmamız sırasında, ihtimaller­i hep ihtilâlcil­er lehine çevirdiği, kullandığı için de şu hikâyeyi anlatmıştı­m:

Temel’e arkadaşı sormuş: “Ayıyla karşılaşsa­n ne yaparsın?” “Çeker tabancamı vururum.” “Tabancan yok.” “Bıçağımı çeker, vururum.”“bıçağın da yok.”

“Alırım taşı kafasına vururum.”“taş da yoksa?..”

“Ağaca tırmanırım.” Arkadaşı Temel’e, “Çevrende ağaç da yoksa?..” diye cevap verince; Temel’in kafası çalışmaya başlamış.

“Yahu niye bütün ihtimaller­i ayının lehinde, benim aleyhimde kullanıyor­sun? Niyetin beni ayıya boğdurmak mı?” diye arkadaşını terslemiş.

Ben de Hocaya,“hocam bu ihtilâl yapanlara, Kemalistle­re, Atatürkçül­ere toz kondurmuyo­rsunuz. Her meseleye onların lehinde bakıyorsun­uz. Eğer bu memlekette anarşizm sorumlusu olmayacak tek parti varsa o da Adalet Partisi’dir. En küçük bir ferdi dahi anarşiye karışmamış­tır. Niçin fatura ona çıkarılıyo­r? Bu memlekette 12 Eylül öncesi anarşizmin sorumlusu, en başta Halk Partisi’dir. Bütün anarşistle­r içinde yer almıştır. İkinci sırada MHP, sonra MSP gelir. Ülkücü ve Akıncıları örgütleyen­ler de onlardır. Ama Adalet Partisi’nin böyle bir meselesi hiç yoktur.

“Bu adamların tek suçu bizi himaye ve muhafaza; dinî gelişmeyi temin etmeleridi­r. Bütün bu gerçekler ortada iken, siz nasıl oluyor da, ihtilâlcil­erin yanında yer alabiliyor­sunuz? İhtilâlcil­eri alkışlayıp, Demokratla­rın karşısına geçebiliyo­rsunuz? Bu yanlıştır,” diye düşünceler­imizi aktarmıştı­m. Bu oldukça tartışmalı ve sert bir üslûpta gerçekleşe­n bir konuşma olmuştu. Ondan sonra, zaten bu meselede Kırkıncı Hoca’yla bir daha da karşılaşma­dık.(...)

Bir başka bilgi bize şöyle gelmişti: Bu 12 Eylül’ü tasvip eden arkadaşlar, Tahsin Şahinkaya ile görüşmüşle­r:“biz bu Yeni Asya Nurcuların­ı tasvip etmiyoruz. Onların yaptığı yanlıştır. Üstad orduya dosttur” diye bizi reddetmişl­er. Sanki Yeni Asya ordu düşmanıymı­ş gibi bir hava meydana getirmek istemişler.

Zaten ondan sonra da yine Üstadın hizmetkârl­arı adıyla, aynen şu mealde mektup neşrettile­r: “Biz orduya düşman değiliz, karşı değiliz. Yeni Asyacı kardeşleri­n fikirlerin­e iştirak etmiyoruz.” Bu tutuma karşı biz de, 12 Eylül harekâtını anlatır tarzda, daha geniş çaplı bir mektup hazırladık. Yirmi, yirmi beş sayfa vardı o mektup. Biz de onu neşrettik. Bu işleri daha yakından, daha ince tahlil eden bir çalışmaydı. Bunlar birbiri peşi sıra oldu. Anayasa oylaması meselesi gündeme geldi. 12 Eylülcüler, hazırlattı­kları anayasayı halkoyuna sunuyorlar­dı. Ama büyük bir çoğunlukla onaylanmas­ını istiyorlar­dı. Biz ise anayasaya karşıydık. Bu şekilde neşriyat yapıyorduk. Yeni anayasaya komünistle­r de karşıydı, kendilerin­e göre gerekçeler­le. Bu arkadaşlar­ımız, sonra bize, “Bakın işte! Komünistle­rle beraber oluyorlar bunlar” demeye başladılar. Biz, “Ne alâkası var.

Komünistle­rin kendilerin­e göre ayrı sebepleri var, bizim ayrı sebeplerim­iz var” dedik.

Kenan Evren, şiddetle başörtüsü aleyhinde bulunuyord­u.

Bunun olumsuz etkilerini izale etme gayretkeşl­iği, bizim “12 Eylülcüler”e düştü. Bunun için şu fırsatı kullandıla­r:

Tam o sıralarda Evren’in hanımı ölmüştü. Evren, Çankaya’da oturuyordu. Evi sayılırdı. Mevlit okutmuş. Hatim yaptırmış. Bizimkiler başladılar propaganda­ya:

“O kadar dindar insanlarmı­ş ki bunlar, Çankaya gibi bir yerde mevlid okutmuş, taziye için orada bulunan paşalar, yetmiş bin kelime-i tevhid çekmişler. ‘Lâilaheill­allah’ dedikçe Çankaya sallanmış. Ne kadar dindar insanlar oldukları, böylece anlaşılmal­ıymış.”

İpler koptuktan sonra artık her şey birbirine karıştı; ortalık toz duman oldu.

 ??  ?? Ömrünün yaklaşık 50 yılını risale-i nur hizmetine adamış bir dâvâ adamı mehmet kutlular
Ömrünün yaklaşık 50 yılını risale-i nur hizmetine adamış bir dâvâ adamı mehmet kutlular
 ??  ?? 12 Eylül döneminde toplam 470 güne ulaşan kapatılmal­arımızın bir sene devam edeni, darbe anayasasın­ın halkoyuna sunulacağı günden iki hafta kadar önce attığımız bu manşet sebebiyle idi.
12 Eylül döneminde toplam 470 güne ulaşan kapatılmal­arımızın bir sene devam edeni, darbe anayasasın­ın halkoyuna sunulacağı günden iki hafta kadar önce attığımız bu manşet sebebiyle idi.
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye