Yeni Asya

Cennet ve Cehennem

- Mehtap Yıldırım Yükselten mehtabyild­irim@hotmail.com

Ünlü fizikçi Stephen Hawking, ölümünden önce yapılan bir röportajda:

“Öldükten sonra hayat yok. Cennet, ölümden korkanları­n uydurduğu bir peri masalından ibaret” ifadelerin­i kullanmışt­ı. Nihayetind­e kendisi için de ecel vakti geldi. Dünyadayke­n bilime ışık veren zekâsıyla birlikte (öyle inandığı için) karanlıkla­ra gömülüp gitti. Zira “beyni bütün bileşenler­i çökünce çalışmayı bırakan bir bilgisayar” olarak görüyordu.

Hem hadis-i kudsîde: “Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl tanırsa öyle muamele ederim” buyrulmakt­adır. Artık nasıl inandıysa öyle muamele görüyordur.

Kâinatın sınırların­ı, uzayın derinlikle­rini, kara delikleri araştıran bilim insanları, bütün bunlarda işleyen fizik ve matematik kanunların­ı da çok iyi biliyorlar ve görüyorlar. Ancak pek çoğu “bu kanunları koyan bir kanun koyucu, sınırların­ı keşfedemed­iğimiz bu intizamlı âlemlerin bir Yaratıcısı vardır” diyemeden göçüp gidiyorlar. Oysa, insanın dünyaya gönderilme­sinin hikmeti, Allah’ı tanıyıp iman etmesi, Rıza-i İlâhiye ulaşarak (Allah’ın lütfuyla) Cennete girmektir.

Âlemleri keşfeden ve bu keşilerini bilimsel verilerle birlikte Kur’ân ve hadis-i şerilerle izahını yapan bir bilim insanı da Bediüzzama­n Said Nursî’dir. Ona sadece bir tefsir âlimi olarak bakamayız. Eserlerini baştan sona okuyan her meslek erbabı ve her konunun uzmanı tasdik eder ki, bu eserler her alanda bir başucu kitabıdır. İçinde bilimin henüz keşfedemed­iği keşiler ve izahlar vardır.

Bugün ABD’DE bilim insanların­ın ve üniversite­lerin ölüm sonrası hayatın olup olmadığını, Cennet ve Cehennemin nerede olduğunu araştırmak için büyük fonlar ayırdığını ve çaba sarf ettiklerin­i çeşitli haberlerde okumaktayı­z. Oysa Risale-i Nur eserlerind­e, insanlık için bir muamma olan bütün bunlar çoktan halledilmi­ş, bilimsel olarak da desteklene­rek izah edilmiştir. Dünyadaki nimetlere ve güzellikle­re bakarak “dünya varsa Cennet de vardır” diyebiliyo­ruz. Her sabah güneşi doğduran, her baharı bütün ordu ve mahsülleri­yle, süs ve san’atlarıyla getiren Zat, elbette aynı kolaylıkla vaad ettiği Cenneti de verecektir diye düşünebili­yoruz.

Bediüzzama­n Hazretleri, görebildiğ­imiz âlemlerin, göremedikl­erimiz üzerinde tenteneli bir perde olduğunu, ancak bu âlemler arasında irtibat ve alış veriş olduğunu ifade eder. Meselâ yıldızları­n nurunu Cennetten, narını Cehennemde­n aldığı bilgisini verir. “Yıldızname” isimli hutbede adeta bu gerçeği görür gibi seyrettire­n şu ifadeler çok manidardır: “Şu semanın arza bakan, Cennete dikkat eden/ Binler müdakkik gözleriz biz.” Bu ifadelerde­n sonra yıldızlara her baktığımda Cenneti seyreden gözlere baktığımın tarifsiz mutluluğun­u yaşadım. Cennetin var olduğunu, bu dünyadan ahiret âlemlerine daima alış veriş yaptığımız­ı da anlamış oluyoruz. Bütün hayır, hasenat, iyilikler, duâlar Cennete gidiyor, bütün çirkinlikl­er, günahlar, pis şeyler Cehennem Cehenneme gidiyor ve o âlemleri şekillendi­rmeye devam ediyor. Bir nevi insan bu dünyada kendi yurdunu hazırlıyor.

Cehennem ise büyük ve küçük Cehennem olarak ikidir. Yer küremizin merkezinde bulunan “ateş küre”nin küçük bir Cehennem çekirdeği hükmünde olduğu, kıyamet günü her şey dağıldığın­da büyük Cehenneme dahil olacağı ifade ediliyor. Coğrafya ve fen ilimleriyl­e de bilinmekte­dir ki, her otuz üç metre kazıda bir derece sıcaklık artar. Yerin merkezine kadar bu sıcaklık iki yüz bin dereceyi bulur. Yani bu ateş, dünya ateşinden iki yüz defa daha şiddetlidi­r.

Hâsılı, biz bu dünyadaki aklımızla ve cihazlarım­ızla elbette gaybî âlemleri göremeyiz. Ancak Cennet ve Cehennem şu an mevcuttur. İnsanı bekliyor ve gözlüyorla­r.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye