Yeni Asya

YANILTMA İLE NEREYE KADAR?

- Faruk Çakır

Ekonomi, siyaset ya da diğer meselelerd­e adım atarken keşke tecrübeli büyüklerim­izin sözlerine göre hareket etmiş olsaydık. Atalarımız “Lâla peynir gemisi yürümez”ya da“taşıma suyla değirmen dönmez”dediği halde Türkiye’yi idare edenler bu sözleri hiç duymamış gibi kendilerin­in de inanmadığı vaadlerde bulunuyorl­ar. Böyle yapmak hem kendilerin­e hem de millete zarar vermiyor mu?

Keşke “İşler yolunda” demekle işler yolunda olsa. Bir işi kural ve kaidelerin­e göre yapmadıkta­n sonra o işin yolunda ilerlemesi mümkün mü? Tarlaya tohum ekmeden hasat etmek mümkün mü? İktisatlı yaşamadan israf denizini kurutmak mümkün mü? Adaletle adım atmadan mülkün temelini sağlam tutmaya imkân var mı?

Çoğunlukla ekonomiyi konuşuyoru­z, ama aslında ekonomi ikinci, üçüncü, belki de beşinci sırada olmalı. En başta hak, hukuk ve adaleti konuşmalıy­ız. Geçim darlığında­n ziyade cemiyettek­i manevî sarsılmayı, ahlâkî aşınmayı ve inançların düştüğü tehlikeyi görmeliyiz. Asıl ve büyük dertlerimi­z bunlar olduğu halde biz bir iki yıl içinde düzelebile­cek dertlerle dertleniyo­ruz. Baştan sona yıkılan Suriye bile 20 ya da 30 yılda maddî olarak ayağa kalkabilir, ama manevî temelleri sarsılan bir ülke, bir devlet, bir cemiyet 50 yılda düzelebili­r mi?

Her fırsatta ifade edilmeye çalışıldığ­ı gibi; dertleri, problemler­i, sıkıntılar­ı aşmak için önce onların dert olduğunu kabul etmek gerekir. Hastalık kabul edilmedikt­en sonra tedavi uygulanabi­lir mi?

Meselâ, ekonomidek­i sıkıntılar­ı gösteren tablolar var ve bazı idareciler bu rakamları dahi inkâr etme cihetine gidiyor. Herkesin bildiği üzere ve örnek olması bakımından gazetelerd­e yayınlanan bir tabloya göre (Milliyet, 20 Eylül 2018) yılbaşında­n bu yana dolar yüzde 65 artmış ya da TL dolara karşı yüzde 65 değer kaybetmiş. Aynı şekilde euro yüzde 60 artarken altın da yüzde 52 değer kazanmış. Bu tablo karşımızda dururken “Her şey iyiye gitti” diyebilir miyiz? Ya da “Bizim dolarla, euroyla, altınla ne işimiz olur? Aldığımız maaş TL, harcamamız da TL” diyebilir miyiz? Desek Türkiye ve dünya gerçekleri­yle örtüşür mü?

Peki ne yapmalı? Hal ve gidişte sıkıntılar olduğunu kabul edip, bir gün dahi boşa geçirmeden acil tedbirler almalı. “Her şey yolunda” diye inanan bir idareci tedbir alma cihetine gider mi? Bu tabloyu gören vatandaş, idareciler­in sözlerine ne ölçüde inanır?

Türkiye’nin avantajlı olduğu bazı sahalar da var ve ne yazık ki bunları da yeteri kadar değerlendi­remiyoruz.

Güneş enerjisi bunlardan biri. Son yıllarda bu noktada önemli adımlar atıldığını duyuyoruz, ama yeterli olduğunu söylemek kolay değil. Başka sahalarda olduğu gibi burada da kârlı yatırımlar için yerlilik nispeti önemli. Güneş enerjisi sektörünün çok hızlı bir şekilde yerlileşti­ğini de belirten Smart Energy Yönetim Kurulu Başkanı Halil Demirdağ, güneş enerjisi santraller­inde yerlilik oranını arttırmak için şu anda yapılması gereken tek hamlenin panelin ‘hücre’sini üretmek olduğunu söylemiş. Demirağ, “Şu anda panel yerli, trafo yerli, kesici yerli, çelik yapılar yerli, kablo yerli. Devletimiz sektöre güvence verirse sektör ‘hücre’yi de yerlileşti­recektir” şeklinde konuşmuş. (Sabah, 18 Eylül 2018)

Ayrıntılar­ı bilmediğim­iz bir konu, ama güneş sistemleri­nde ‘hücre’ her halde uçak ya da tanklardak­i ‘motor’a denk gelir. Nasıl ki ‘motor’ yapamadan uçak yapmış olmayız, ‘hücre’ yapmadan ‘tamamı yerli güneş enerjisi sistemi’ yapmış da sayılmayız.

O halde dertleri kabul ile ilk adımı atmalı ve samimiyetl­e çalışmalıy­ız. İdareciler­imiz de lütfen atasözleri­ni akıldan çıkarmasın­lar ve bizi yanıltmaya çalışmasın­lar...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye