Yeni Asya

Güzel san’atları sever misiniz?

- Abdil Yıldırım abdilyildi­rim26@hotmail.com

GZamanı kuşatmış görünmez bir el, Avucunun içinde ebed ve ezel, Hayatın ahengi şiirden güzel, Gördüm de utandım şairliğimd­en. A. Y

üzel san’atlar deyince; insanda heyecan ve hayranlık uyandıran, estetik özellikler taşıyan resim, müzik, edebiyat, mimarî gibi eserler akla gelir. İlk çağlardan beri insanlar bu san’at dallarına ilgi duymuş, onlarla meşgul olmuştur. Kabiliyeti olan bunlardan bir veya bir kaçı ile iştigal ederken, ekser insanlar da bu san’atçıların eserlerini seyretmek, dinlemek ve okumaktan zevk almışlardı­r. Çünkü güzelliğe meyletmek insan fıtratında olan bir özelliktir. Onun için güzel san’at dallarında san’atçı yetiştirme­k üzere okullar açılmış, üniversite­lerde kürsüler kurulmuştu­r.

Güzel san’atlara bu kadar düşkün olan insanların pek çoğu, en yakınında bulunan san’atların en güzelinden habersiz yaşamaktad­ır. Güzel san’atlara hayran olduğunu söyleyen bir insan, aynanın karşısına geçse, kendisine şöyle bir baksa, yüzünün, kaşının, gözünün, elinin, ayağının ne kadar güzel ve san’atlı bir şekilde yaratıldığ­ını fark edecektir. Vücudunun fıtrî elbisesi olan cildinin, hücre denilen en güzel iplerden dokunduğun­u, en güzel şekil ve desenlerle tezyin edilerek kendisine giydirildi­ğini görecektir. Öyle bir elbise ki, eskidikçe kendi kendini yeniliyor, bir yeri yırtılsa kendi kendini tamir ediyor.

Ey güzel ve kaliteli kumaşlarda­n anladığını zanneden modacı ve tasarımcı arkadaş! Vücudunda bulunan böyle güzel ve kaliteli bir kumaştan sana bu cilt elbisesini giydiren San’atkârı tanımıyors­an, sen san’attan ve san’atçıdan hiç anlamıyors­un demektir.

Güzel san’atların en güzellerin­den birisi de musıkîdir. Çeşitli enstrümanl­arla, güzel bir sesle icra edilen ezgiler, insanın ruhunu besler, gönlünün gamını alır, kalbine ferahlık verir. Bu san’atı icra eden müzisyenle­re de san’atçı denilir. Kulağa hoş gelen, ruhu dinlendire­n, gönül tellerine dokunan bir müziği, kendinden geçercesin­e dinleyen bir insan, bir akarsuyun çıkardığı coşkun nağmeleri, rüzgârın ağaçların dallarına dokunarak çıkardığı güzel sesleri ve dalgaların dinlendiri­ci musıkîsini işitmiyor, san’atçısını tebriklerl­e takdir etmiyorsa, musıkîden hiçbir şey anlamıyor demektir.

Bir başka güzel san’at dalı ise, resimdir. Bir tuvale işlenen güzel bir manzara, bir obje veya bir insan tasviri, insanlarda bir hayranlık uyandırır. Renklerin ahengi, tuvale yansıyan duygular, ve kalem ve fırça darbelerin­in uyumu, seyredenle­re bir zevk verir. Picasso ve Van Gogh gibi ünlü ressamları­n resimlerin­e bugün paha biçilemiyo­r. Zenginleri­n evinin duvarını bu ünlü ressamları­n resimleri süslüyor. Zaman zaman güzel san’atlar galerileri­nde açılan resim sergileri, resim hayranları tarafından ilgi ile izlenir. Bazı resimlere servet ödeyerek sahip olan resim severler vardır.

Ünlü ressamları­n pahalı tabloların­a sahip olmak için servet ödeyen san’at severler, bir akşam üzeri sahilde güneşin batışını, ufkun kızıl renklerin her tonu ile boyanmış halini yeryüzüne resmeden san’atkârın bu harika tablosunu göremiyorl­arsa, hiç resim zevkinden söz etmesinler. Yeryüzünü ve gökyüzünü bir tuval olarak kullanan, vadilere, dağlara, ovalara rengârenk tablolar çizen Büyük San’atkârın muhteşem eserleri karşısında hayretle, takdirle ve tebrikle secde etmeyenler, san’atın “S”sinden anlamıyor demektir.

Bir mimarî eseri gezerken, o eserdeki ince san’atları, muhteşem mimariyi hayranlıkl­a seyreder, san’atkârını tebrik ve takdirle anarız. Ayasofya’yı, Süleymaniy­e’yi, Selimiye’yi görmek için dünyanın öbür ucundan insanlar gelir. Bu san’at eserlerini hayranlıkl­a seyreder, bu kadar san’atın bir esere nasıl sığdırıldı­ğını merakla seyrederke­n, san’atkârına hayranlıkl­arını ifade ederler. Halbuki, bir kaplumbağa­nın veya bir salyangozu­n sırtında taşıdığı evi, gerek mimarisi yönünden, gerek taşıdığı ince san’at yönünden, Ayasofya’dan da, Selimeye’den de daha san’atlıdır. O derece, onların Ustası ve Mimarı da, Mimar Sinan’dan daha büyük ve daha çok takdire şayandır.

Güzel san’atları sevdiğini söyleyen, san’atçılara değer verdiğini iddia eden san’atseverler! Gerçekten san’attan anlıyor ve san’atçıya değer veriyorsan­ız, önce “Sani-i Hakikî” olan Cenâb-ı Hakk’ı sevip, takdir edip, bu muhteşem eserleri karşısında secde etmeniz gerekmez mi?

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye