Kurtuluş adalette
BM 73. Genel Kurulunda konuşan Genel Sekreter Antonio Guterres’in acı tesbitleri, aynı zamanda başında bulunduğu kuruluşun düştüğü aczi ve çaresizliği kayda geçiren feryatlar:
“Bugün, dünya düzeni oldukça kaotik. Evrensel değerler aşınıyor. Demokratik ilkeler kuşatma altında. Hukukun üstünlüğü zayıflıyor. Suçlar cezasız kalıyor. Liderler ve devletler içeride ve uluslar arası arenada sınırları zorlarken bir dizi paradoksla karşı karşıyayız.
“Çok uluslu sistem en fazla ihtiyaç duyulduğu bir dönemde tehlike altında.
“Suriye’de, Yemen’de ve başka yerlerde savaşlara son veremeyişimize öfke yağıyor. Arakanlılar sefalet içinde sürgünde, güvenlik ve adalet istiyor. Filistinliler ve İsrailliler sonsuz bir çatışmanın içinde iki devletli çözümden her geçen gün uzaklaşıyorlar. Terör tehdidi artıyor. Nükleer tehlike geçmedi.
“Bütün yasaklara rağmen kimyasal silahlar acımasızca kullanılıyor. Ticaret üzerinden gerilimler artıyor. Göçmenler ve mülteciler ayrımcılığa maruz kalmaya devam ediyor. İklim değişikliği bizden daha hızlı ilerliyor ve imdat çığlığı çağrıları geliyor.”
Bu devasa sorunlara karşı Genel Sekreter, dünya liderlerine stratejik işbirliğiyle savaşları önleme ve Bm’de reform çağrısında bulundu.
Ama zikrettiği gerilimlerin sorumluları da, Trump başta olmak üzere bizzat o liderlerin bir kısmı. Çıkar hesabına dayalı ve adaletsiz dayatmalarıyla kriz ve çatışmaları kasıtlı olarak tırmandıranların ve birçok yerdeki insanlık dramlarına bilerek duyarsız kalanların bu çağrıya olumlu cevap vermesi beklenebilir mi!
Bu noktada öncülüğü, dinimizin de gereği olarak adaletin uygulayıcısı ve takipçisi olması icab eden İslam âleminin ve özellikle Türkiye’nin üstlenmesi beklenir. Ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çoktandır seslendirdiği mesajlarda bu vurgular var. “Dünya 5’ten büyüktür” sözü ve BM sisteminde köklü bir reform ihtiyacını tekrarlaması gibi.
Erdoğan Bm’deki son konuşmasında da şunları söyledi: “Herşeyden önce bizim anlayışımıza göre dünyanın düzenini, kurtuluşunu ve mutluluğunu sağlayacak olan adalettir.” Elbette ki öyle. Ancak bu mesajın yankı bulması ve sonuç verebilmesi için, gereğinin önce kendi ülkemizde yerine getirilmesi lâzım.
Yoksa “Ele verir talkını...” durumu olur.