“af” Karmaşasi
Haziran baskın seçimleri öncesinde 12 Mayıs’ta- hiçbir toplumsal ve siyasî mutâbakat olmadan, Meclis içi ve dışı partilerle istişâre edilmeden Bahçeli’nin Twitterde ortaya attığı ve hafta başında Meclis’e sunulan Mhp’nin “af teklifi” birçok yönüyle tartışılıyor.
Hukukçular, “infaz yasası değişikliği” adı altında dayatılan “teklif”in bir “özel af” niteliğini taşıdığını, cezâlardan on yıl indirimi öngören, “Atatürk’e karşı işlenen suçlar” gibi bazı suçları istisna eden 1999’daki “Rahşan affı”ndan hiçbir farkının olmadığını, OHAL’LE başlayıp hâlen devam eden haksızlık ve hukuksuzlukları daha da arttırıp bir defa daha geniş mağduriyetlere sebebiyet vereceğini ikaz ediyorlar.
“Rahşan affı”nda olduğu gibi, cezâları daha fazla olan hükümlülerin affedilmesine karşı, daha az cezâ alanların “haksızlığa uğratıldıkları” itirazı ile başvuracakları Anayasa Mahkemesi’nin “eşitlik ilkesi”ne göre “af” kapsamını genişletmesiyle durumun tam bir karmaşaya dönüşeceğini bildiriyorlar.
Bu bakımdan“teklif”in, adâleti zedeleyeceği, siyasî müdahalelerle bağımsızlığını ve tarafsızlığını kaybeden yargıya güveni bütünüyle sıfırlayıp kamu vicdanını yaralayacağı, süren yargılamaları etkileyeceği ve en vahimi toplumda“ihkak-ı hak” kargaşasını başlatacağı belirtiliyor.
Özellikle 15 Temmuz Hâdisesinden sonra OHAL’LE çökertilen yargının dibine ikinci bir dinamit atılıp ifnâ edilmesinin toplumda kamplaşma ve kutuplaşmayı daha da arttırmasından endişe ediliyor.
rüşvet, ihâleye fesat, Hırsızlık Ve yolsuzluk affediliyor
19 Mayıs 2018’e kadar işlenen “hırsızlık”, “nitelikli hırsızlık”, “yağma”, “nitelikli yağma”, “dolandırıcılık”, “nitelikli dolandırıcılık”, “sahtecilik”, “tefecilik”, “kumar oynanması için yer ve imkân sağlama” suçlarında “cezâdan 5 yıl şartlı indirim” yapılması hukukçuların endişelerini haklı kılıyor.
Keza “ihâleye fesat karıştırma”, “rüşvet”, “zimmet”, “irtikap”, “nüfuz ve insan ticareti”, “görevi kötüye kullanma”, “kaçakçılık”, “silâh kaçakçılığı” ile “uyuşturucu ve uyarıcı madde imâlatı ve ticareti” ve “yalan tanıklık” suçlarını işleyenler “af ” kapsamına alınıyor.
“Bozulmuş veya değiştirilmiş (GDO’LU) gıda veya ilâçların ticareti”, “sağlık için tehlikeli madde temini”, “çevrenin kasten kirletilmesi”, “görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma” ile “radyasyon yayma” ve “atom enerjisi ile patlamaya sebebiyet verme” suçları da affediliyor.
Kamu malını yağmalayanlar, milletin parasını ve kaynaklarını çarçur edenler af kapsamına alınırken, “düşünce suçları”“affedilmiyor.” Gazeteciler, akademisyenler, muhalif siyasetçiler, milletvekilleri kapsam dışı bırakılıyor.
Sormak lâzım; ileri sürüldüğü gibi bu garip “af”ın “gerekçe”si, “cezâevlerinin kapasitesinden kat kat fazla dolup taşması” ise, evleviyetle üzerinden yıllar geçtiği halde hâlen iddianâmesi yazılmamış, ne ile suçlandıklarını bilmeyen, aralarında binlerce kadın, yüzlerce çocuk ve bebeğin olduğu on binlerce vatandaşın “yargısız infaz”la tutuklanarak uğradıkları ağır haksızlıklara ve mağduriyetlere son verilmesiyle insanların âdeta istif edildiği cezâ ve tutukevlerinin rahatlatılması gerekmez mi?