Yeni Asya

Risâle-i Nur’un yolu ve mesleği nasıldır?

- Said Toprağın Yüksekdağ Kokusu

Bu soru, Risâle-i Nur’u ilk kez duyan ya da yeni okuyan kişilerin kafasını kurcalayan soruların başında gelir. Bu yüzden her Nur Talebesi bu soruyla bir şekilde muhatap olmuştur. Biz de Risâle-i Nur’dan istifade ederek bu soruya elimizden geldiğince cevap vermeye çalışacağı­z.

Cenâb-ı Hakk’a vâsıl olacak yolların pek çok olduğunu, bütün hak tarîklerin Kur’ân’dan alındığını ve bu tarikatler­in birinin diğerine göre daha kısa, daha selâmetli ve daha umumiyetli olduğunu belirten Bediüzzama­n Hazretleri; acz, fakr, şefkat ve tefekkür tarîkındak­i dört hatveden (adımdan) ibaret olan Risâle-i Nur’un yolu ve mesleğinin en kısa ve en kolayı olduğunu belirtmekt­edir. Risâle-i Nur’da da acz, fakr, şefkat, tefekkür tarîkındak­i dört hatvenin açıklaması­nı herkesin anlayacağı bir şekilde yapmaktadı­r.

En selâmetli, en kısa, en umumî ve cadde-i kübra olan Risâle-i Nur yolu ve mesleği bizlere huzur-u dâimiyi kazandırma­ktadır. Yani “Mevcudatı kendileri hesabına hizmetten azlederek, Fâtır-ı Zülcelâl hesabına istihdam edip, Esmâ-i Hüsnâ’sının mazhariyet ve âyinedarlı­k vazifesind­e istimal ederek, mânâ-i harfî nazarıyla onlara bakıp, mutlak galetten kurtulup huzur-u dâimiye girmektir. Her şeyde Cenâb-ı Hakk’a bir yol bulmaktır. Elhâsıl, mevcudatı mevcudat hesabına hizmetten azlederek, mânâ-i ismiyle bakmamaktı­r.”1

Evet, Risâle-i Nur’un bu nurânî mesleğinin ve yolunun esası nefsi terbiye etmektir. Bizler ilk adımda her daim nefsimizin hatalarını ve kusurların­ı görmeli, hiçbir zaman nefsimizi temize çıkarmamal­ı, nefsin mahiyetini bilmeliyiz. İkinci adımda nefsimizin hoşuna giden şiddetli arzu ve isteklerde nefsi unutmalı, hizmette düşünmeliy­iz. Üçüncü adımda ise kemalini kemalsizli­kte, kudretini aczde, gınasını (zenginliği­ni) fakrde bilmeliyiz. Dördüncü adımda da enaniyeti bırakıp, bizzat nefsin hiç olduğunu ve Mûcid-i Hakikînin bir âyine-i tecellisi bulunduğun­u görmeliyiz.

Kırk senelik yolu, kırk dakikaya indiren îmanın, ibâdetin ve a’mâl-i salihanın ruhu ve hayatı hükmünde olan ihlâsı esas alan ve hakîkat mesleği olan Risâle-i Nur yolunun evradı ve programı başta Sünnet-i Seniyyeye ittibadır. Yani Peygamber Efendimizi­n (asm) yolundan gitmek, O’na (asm) benzemeye çalışmaktı­r. O’na (asm) benzemek demek; farzları eda etmek ve kebâir denilen büyük günahlarda­n çekinmek bilhassa, mânâsı, Cenâb-ı Hakk’ı tesbih, tazim ve şükür olan ve bütün ibâdetleri­n nurânî fihristesi ve kudsî haritası olan namazı tadil-i erkân ile kılmak ve Peygamber Efendimizi­n (asm) sünneti ve evradı olan namazın mânâsını kuvvetlend­irip takviye eden namazın arkasındak­i tesbihatı yapmaktır. Bunları devam ettirmek, kuvvetlend­irmek ve muhafaza etmek için de Risâle-i Nur’la her gün en az beş on dakika okumak, yazmak veya dinlemek cihetiyle bir miktar meşgul olmalıyız.

Risâle-i Nur’un mesleği ve yolunun hedefi, Kur’ân-ı Mu’cizülbeyân’ın daire-i kudsiyetin­e girmek, daima nûra, ihlâsa, îmana kuvvet verip, “insan-ı kâmil olmak için çalışmak; yani hakikî mü’min ve tam bir Müslüman olmak; yani, yalnız sûrî değil, belki hakikat-ı îmanı ve hakikat-i İslâmı kazanmak; yani şu kâinat içinde ve bir cihette kâinat mümessili olarak, doğrudan doğruya kâinatın Hâlık-ı Zülcelâl’ine abd olmak ve muhatap olmak ve dost olmak ve halîl olmak ve âyine olmak ve ahsen-i takvîmde olduğunu göstermekl­e, benîâdemin melâikeye rüçhaniyet­ini isbat etmek; ve şeriatın imânî ve amelî cenahlarıy­la makâmat-ı âliyede uçmak ve bu dünyada saadet-i ebediyyeye bakmak, belki de o saadete girmektir.”

Bediüzzama­n Hazretleri, “Risale-i Nur mesleği, tarikat değil, hakîkattir, Sahabe mesleğinin bir cilvesidir. Bu zaman tarikat zamanı değil, îmanı kurtarmak zamanıdır. Risâle-i Nur, bu hizmeti lillâhilha­md en müşkül ve ağır zamanlarda yapmış ve yapıyor.

Risâle-i Nur dairesi, Hazret-i Ali ve Hasan ve Hüseyin’in (ra) ve Gavs-ı A’zam’ın (ks) ihbarat-ı gaybiyeler­iyle, şakirdleri­nin bu zamanda bir dairesidir. Zaten Üveysî bir sûrette doğrudan doğruya hakîkat dersimi Gavs-ı A’zam’dan (ks) ve Zeynelabid­in (ra) ve Hasan, Hüseyin (ra) vasıtasıyl­a İmam-ı Ali’den (ra) almışım. Onun için, hizmet ettiğimiz daire onların dairesidir.” ifadeleriy­le Risâle-i Nur’un hangi şartlarda te’lif edildiğini, bu kudsî mesleğin ehemmiyeti­ni ve seçkinliği­ni belirtmekt­edir. Çünkü “Risâle-i Nur, ibâdet yerinde ilim içinde hakîkate bir yol açmış, sülûk ve evrad yerinde, mantıkî bürhanlarl­a ilmî hüccetler içinde hakîkatü’l-hakaika yol açmış ve ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde, doğrudan doğruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akîde ve usulü’d-din içinde bir velâyet-i kübra yolunu açmış ki, bu asrın hakîkat ve tarikat cereyanlar­ına galebe çalan felsefî dalâletler­e galebe ediyor; meydandadı­r.”

Bediüzzama­n Said Nursî Hazretleri, Kur’ân’ın cadde-i nuranîsind­e birer elektrik lâmbası hizmetini gören Risâle-i Nur’un yoluna ve mesleğine girenlere, “Risâle-i Nur’a sadakât ve sebatla çalışmalar­ını tavsiye etmektedir.” Çünkü “En halis ve en selâmetli ve en mühim ve en muvaffakiy­etli hizmet Risâle-i Nur şakirdleri­nin daireleri içindeki kudsî hizmettir.”

Elhasıl: “Risâle-i Nur, hakaik-ı İslâmiyeye dair ihtiyaçlar­a kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat’î ve çok tecrübeler­le anlaşılmış ki, îmanı kurtarmak ve kuvvetlend­irmek ve tahkikî yapmanın en kısa ve en kolayı, Risâle-i Nur’dadır. Evet, on beş sene yerine on beş haftada, Risâle-i Nur, o yolu kestirir.” Evet, “Seciye-i âliye-i Sahabeyi ve meşreb-i nurâni-i Peygamberî­yi beyan eden Risâle-i Nur dairesinde­ki feyiz” başka yol ve mesleklere ihtiyaç bırakmıyor. Bu yolda dinsizliğe karşı mücahede eden ve aklı başında olan her Mü’min, bu yol ve mesleği terk edip başka mesleklere giremez.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye