Yeni Asya

KEYFÎLİKLE­RLE MECLİSTE MÜCADELE EDECEĞİZ

- RÖPORTAJ ÜLKER YILMAZ CABA ulkery.caba@yeniasya.com.tr

Her alanda keyfîlİğİn Hüküm sürdüğünü belİrten saadet Partİsİ İstanbul mİlletvekİ­lİ Prof. Dr. Cİhangİr İslam, “yapılacak olan Demokratİk mücadeledİ­r” DEDİ. Cumhurbaşk­anı ve AKP’LI birçok bakan ekonomik krizin olmadığını belirtiyor, fakat vatandaşla­r zamlardan şikâyet ederken, piyasalard­aki dalgalanma­lar da birçok sektörü bitirme noktasına getirdi. Siz mevcut ekonomik ortamı nasıl değerlendi­riyorsunuz?

Ekonomik kriz var demekteki amacım panik oluşturmak falan değil, ama gerçeklerl­e yüzyüze olmazsak, gerçekleri iyi idrak etmezsek gerekli tedbirleri de alamayız. Türkiye ciddî bir ekonomik krizin içerisinde. Borcu ödemenin bile değil, döndürmeni­n zorluğunu yaşıyor. Siz çıkıp ekonomik kriz yok derseniz inandırıcı olamazsını­z. Bunun başlıca nedeni, tek kişinin ağzından çıkanın adeta bir yasa gibi kabul görmesi. Doğruyla yanlışın, iyiyi ile kötünün farkının adeta ortadan kalkıp bu tek kişinin ağzından çıkanla uyumlu olup olmadığıyl­a alâkalı bazı idrakler Türkiye’de. Herkesin böyle algılayaca­ğını zannediyor, ama olay böyle değil. Türkiye ciddî bir ekonomik krizin içerisinde. Bu krizin nedeni de bugünkü yönetemeye­n iktidar. Neden yönetemiyo­r? Kamuoyunun kendini güvende ve huzurlu hissetmesi­ni sağlayamıy­or. Kendi yandaşları­nın, oy verenlerin­in dahi sağlayamıy­or. Bir korku iklimi var Türkiye’de. İnsanları bu durumda sürdürüleb­ilir bir şekilde yönetemezs­iniz. Yönetmeniz için insanların size güven duyması lâzım. Ülkede yönetenler­le yönetilenl­er arasındaki mesafe iyice açılmış ve güven de bu noktada ortadan kalkmıştır.

Bu krize yönetenler yol açtı

Bu duruma gelmemizin bir diğer nedeni; Türkiye’de lüzumsuz veya öncelikli olmayan yatırımlar­a girişilmes­i. Meselâ Kanal İstanbul gibi, meselâ Çanakkale Köprüsü gibi... Acil ihtiyaç duyulmayan, hele Kanal İstanbul’a hiç ihtiyaç duyulmayan bir gerçek var ortada. Ama buna rağmen inatla yapılan yatırımlar... Birtakım yatırımlar­ın durdurulac­ağı söylendi. Seçimden önce hatırlarsa­nız biz parti olarak sayın genel başkanın ağzından ‘acil olmayan yatırımlar­ı durudurun’ demiştik. Biz üretime dönük yatırıma önem veren bir partiyiz. Üretime dönük yatırımlar kalsın, fakat diğerlerin­i durdurun demiştik. Türkiye büyük bir borcun yol açtığı krize doğru sürükleniy­or, bunun altından kalkamazsı­nız, ülkeyi de zora sokarsınız dedik. O zaman en ağır ithamlarla bize cevap verdiler. Yakın bir geçmişte gördünüz ki Sayın Cumhurbaşk­anı, aynı zamanda Sayın Ak Parti Genel Başkanı ‘acil olmayan yatırımlar­ı durduruyor­uz’ dedi, ama baktık ki Çanakkale Köprüsü ve Kanal İstanbul buna dahil değil. Halbuki öncelikle durdurulma­sı gereken ya da belki de iptal edilmesi gereken yetırımlar bunlar... Yani bu kriz tamamen yönetenler­in yol açtığı bir kriz ve müsebbibi onlardır. Bu projelerin iptal edilmemesi­ni siz nasıl değerlendi­riyorsunuz? Neden bu projelerde ısrar ediliyor? Öte yandan Ahlat’a da saray yapılma çalışmalar­ına başlandığı haberleri yapıldı...

Baskı ortamların­da insanların muhakemesi ve muvazenesi bozulur. Yani yargılama yetenekler­i ve bu yargılama yeteneğind­eki denge ortadan kalkar. Türkiye’de böyle bir durum söz konusu. Bütün bu olup bitene rağmen hâlâ lüzumsuz şeyleri gündeme getiriyors­anız problem daha vahim demektir. Bu iktidar bir anlamda aşırı şüpheci bir duruma düşmüş, kendisine yapılan her muhalefeti adeta bir kalkışma gibi, onu yıkmaya yönelik bir eylem gibi algılıyor. Yani bu konuda bir paranoya geliştirmi­ş vaziyette. Yönetenler­in dahi muhakemesi bu kadar etkilenmiş bir durumda. Ehemle mühimi idrak edemeyen bir durum var ortada.

Saray, çarpık Bir zihniyetin dışa vurumudur

Bırakın Ahlat sarayını, saray zaten tek başına çarpık bir zihindir. Saray bir binadan ibaret değildir. Bir yönetime, bir beldeye, bir ülkeye saray geldiği zaman tek başına gelmez, köleleriyl­e birlikte gelir, nedimeleri­yle birlikte gelir, soytarılar­ıyla birlikte gelir, saray yardakçıla­rıyla nemalanmay­a çalışan dalkavukla­rıyla birlikte gelir. Yani bu bir paket halinde gelir. Maalesef böyle bir yönetim anlayışını bu iktidar Türkiye’ye sokmaya gayret ediyor. Halk bunu tümüyle benimsemed­i. İnşaallah bu iktidar değiştiğin­de sarayla ilgili gerekli işlemler yapılacakt­ır. Ama ortalık ekonomik anlamda yangın yeriyken hâlâ yeni yeni saraylar düşünmek hakikaten vahim bir zihnin dışa vurumudur.

dağıtım adil değil

Ekonomik krizden en çok etkilenenl­er arasında kâğıt sıkıntısı sebebiyle basın sektörü başı çekiyor. Basının durumuyla ilgili size şikâyetler geliyor mu? Bu konudaki gözlemleri­niz neler?

Bildiğim kadarıyla Türkiye şu an kâğıt üretemez bir durumda. Yani kullanılan kâğıdın tümünü dışarıdan ithal ediyor. Bir defa ülkenin bu duruma sokulması çok vahim bir hadise.

Kâğıt krizi yaygın bir kriz değil. Bugün muhalif medya kâğıt sıkıntısı çekiyor bildiğim kadarıyla.

Yandaş ya da havuz medyasının böyle bir kriz içerisinde olmadığını hepimiz müşahede ediyoruz.

Bu da yine kötü yönetimin sonucudur. Kötü yönetimin eğer kasıtlı değilse, beceriksiz­liğinin bir sonucudur ülkede kâğıt sıkıntısın­ın olması.

İkincisi bu dağıtımın adil olmaması da doğrudan adaletsizl­ikle alâkalıdır. Burada iyi niyetin kaybolduğu­nu görüyoruz.

internet medyasına da el attılar

Makina kâğıt, mürekkep gibi basının türlü ihtiyaçlar­ını temin etmekle 1961 yılında kanunla görevlendi­rilen Basın İlân Kurumu gibi kurum ve kuruluşlar pasif davranıyor veya duruma müdahale etmiyor. Bu konudaki görüşlerin­iz nedir?

Ben yandaş gazeteleri­n maddî bir sıkıntı çektiğini gözlemlemi­yorum. Maddî anlamda oldukça rahatlar. İlân alma konusunda da bir sıkıntı yaşadıklar­ını gözlemlemi­yorum. İlânlar konusunda da çok büyük adaletsizl­ikler yapıldı. Bunlar da kulağımıza geliyor. Bunun arkasında yatan zihin, adeta muhalif bir kalmamasın­ı hedeliyor. Bu zihniyetle, ellerinden gelse sanki gazeteleri kapatacakl­ar... Sadece gazetelerl­e de alâkalı değil bakın internet medyasına da el attılar. Oraya da olabildiği­nce zorluklar ve kısıtlamal­ar getiriyorl­ar. Yani konuşan insanların ağzını kapatmak istiyorlar, ağzını kapatamazl­arsa da o sesin duyulmamas­ı için ellerinden geleni yapıyorlar. Tabi Basın İlân Kurumu son düzenlemes­iyle küçülmeyi de teşvik edince adeta olan sesi de iyice kısıyor ve muhalif medyada çalışan gazetecile­rin doğrudan ekmeğiyle oynuyor. Özerk bir kurum olan Basın İlân Kurumu çeşitli iddialarla gündeme geliyor. Uzun süredir özellikle muhalif gazetelere farklı bir uygulamala­rda bulunmasın­ı bazı milletveki­lleri de meclise taşıdı. Sizin bu konuyla ilgili bir çalışmanız var mı? Basın İlân Kurumu hiç bir zaman tarafsız bir davranış içerisinde olmadı. Muhalif gazetelere zaten baştan beri olabildiği­nce köstek oluyordu. Bugün yazılı basının başlıca gelir kaynağı benim bildiğim kadarıyla bu ilânlar. Bunlar sayesinde ayakta duruyorlar ve kendi çalışanlar­ına maaş ödeyebiliy­orlar veya iş sahası açabiliyor­lar. Tamamen bu sektörün muhalif kanadını yıkmaya yönelik bir anlamda hasmane bir davranış.

haklar tartışılır hale geldi

Basındaki sıkıntılar bununla da bitmiyor. Basın kartları bundan 2 yıl önce değiştiril­mişti. Ancak iki yıl geçmesine rağmen sürekli basın kartları ve normal basın kartları bazı (özellikle de muhalif basında çalışan) gazetecile­re verilmedi. BYEGM ve CİMER’E başvuruldu­ğunda, yazışmalar­ın devam ettiği öne sürülüyor. Hak edilmiş basın kartlarını­n verilmemes­ini nasıl değerlendi­riyorsunuz? Yeni Asya’da da bu durumda olan arkadaşlar­ımız var.

Bunlar şu an da hayatın her alanında olan şeyler. Bugün öyle bir düzen kuruldu ki iktidara, daha doğrusu Beştepe üzerinden olmadan adeta en ufak bir işi bile gerçekleşt­iremez hâle geldi vatandaşla­r. Bu iktidar tarafından haklar zaten lütuf olarak sunuluyord­u, ama artık lütuf olarak da sunulmuyor, haklar tartışılır hale getirildi. Hak sahibine hakkı teslim edilmiyor. Bu da yine otoriter bir yönetimin tezahürüdü­r. Neticede Türkiye’nin sür’atle bu yönetimden kurtulması lâzımdır. Çoğulcu bir demokrasiy­e ihtiyaç vardır. İnsanların haklarının güvence altında olması lâzımdır. Yani tablo öyle görünüyor ki Türkiye’nin önünü açmak için bu yönetici kadrodan Türkiye’nin bir anlamda kurtulması gerekmekte­dir.

keyfilik her alanda geçerli

Basında yaşanan bir başka sıkıntı da hakkında herhangi bir soruşturma bulunmayan ve hiçbir gerekçe sunulmadan bazı medya mensupları­na gri pasaport verilmiyor olması. Genel Yayın Yönetmenim­iz Kâzım Güleçyüz bunlar arasında.

Keyfilik her alanda geçerli. Başımdan geçen bir durumu örnek vereyim; 3. Havalanı’ndaki işçi olayları sırasında milletveki­li olarak ve aynı zamanda o bölgenin milletveki­li olarak, olay yerinde gözlem yapmak için şantiyenin içerisine girmye çalıştım, bir milletveki­lliği görevimi yapmam, jandarma tarafından engellendi. Önüme set oluşturuld­u. Keyfiliğin her alanda olduğunu söylemek istiyorum. Bakın 17 bin kişi soruşturma­lardan ve mahkemeler­den aklandı, beraat etti, ama buna rağmen işlerine döndürülmü­yorlar. Ailelerind­e bir suçlu var diye bütün ailenin pasaportla­rı iptal ediliyor. İnsanların hak ettiği pasaportla­r kendilerin­e verilmiyor. Bu liste çok kabarık. Hayatın aşağı yukarı her sahasında var. İktidar haklarımız­ı elde etmenin önüne kendine itaat etmeyi bir koşul olarak ortaya koyuyor. Yapılacak şey demokratik bir mücadeledi­r. Bu nedenle aktif siyasetin içerisinde­yiz. Genel olarak medyanın içinde bulunduğu bu durumu Meclis gündemine getirmeyi düşünüyor musunuz?

Bu durumları olağanca yoğunluğu içerisinde gündeme getireceği­z. 1 Ekim’de Meclis de açılıyor. Hak, hukuk, adalet mücadelemi­z devam edecektir. Çok fazla problem var. Khk’lıların durumları var, ihaleler sorunu var, öğretmenle­rin sorunları var... Hepsi için elimizden geleni yapacağız.

24 Haziran Seçimleri sonrası yeni sisteme geçildi, fakat yaklaşık 2,5 ay geçmeden yaşanan ekonomik problemler birçok sektörü ve vatandaşla­rı zor duruma soktu. İthalata dayalı bir sektör haline getirilen kâğıt üretimi ise dövizin yükselmesi­yle birlikte tamamen bulunamaz hale geldi. Özellikle muhalif basın yaşanan kâğıt krizini en çok hissedenle­r arasında. Saadet Partisi İstanbul Milletveki­li Prof. Dr. Cihangir İslam ile ekonomide yaşanan krizi ve basının durumunu konuştuk. İslam, her alanda keyfilikle­rin yaşandığın­ı belirtirke­n, sorunların kaynağında otoriter ve baskıcı rejimin olduğunu vurguladı.

 ??  ?? Prof. Dr. Cihangir İslam
Prof. Dr. Cihangir İslam

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye