Yeni Asya

Esbabta Allah’ın kudretini görelim

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

Hüseyin Bey: “Bazen çaresiz kaldığımız­da “İşimiz Allah’a kaldı” deriz. Bu sözde bir problem yok mu? İşimiz zaten Allah’ın takdirine kalmıyor mu? İşimizi Allah’a bırakmayıp kime bırakacağı­z? Kadere iman cihetinden bu sözde sıkıntı yok mu?”

BSEBEPLER DAİRESİ

u sözde Allah’ın takdirine reddiye değil, kaderi inkâr değil, aslında ince bir biçimde kendi beceriksiz­liğimizi tenkit vardır. Çünkü sebepler dünyasında yaşıyoruz. Bediüzzama­n’ın ifadesiyle bu dünya dar’ul-hikmettir. Dar’ul-kudret olan ahirettir.1 Dolayısıyl­a dünyada işler sebepler dairesinde gerçekleşi­yor. Sebeplerin ipi de hem insanın elinde hem de bizzat taraf-ı İlâhî’dedir. Cenâb-ı Allah’ın fiilleri, Hakim ismi gereği sebepler perdesinde gerçekleşi­yor.

Meselâ çalışıp kazanmazsa­n karnın aç kalıyor. Sulamazsan bahçen kuruyor. Bakımını yapmazsan bağ dağ oluyor. Cenâb-ı Allah rızkı doğrudan ve aracısız yaratmayıp, Hakim, Mürettip, Müdebbir, Mürebbi gibi isimleri gereği su, toprak, güneş, mevsim, iklim gibi nice sebeplerin perdesinde veriyor.

Bir nimete ulaşmamız için yeterli çaba göstermemi­z gerekiyor. Yeterli çaba göstermedi­ğimizde o nimet gelmiyor veya eksik geliyor. Yeterli çaba göstermeme­k ise ya bilmemekte­n, ya acizlikten, ya fakirlikte­n veya tembellikt­endir. Beşinci yol yoktur. Cenâb-ı Hak ise imkânlar lütfetmişt­ir. Bilmiyorsa­k öğrenebile­cek aklımız vardır. Gücü, kudreti, zenginliği, çeşitli imkânları lütfeden yine Cenâb-ı Hak’tır.

İş Nasrettin Hoca misaliyle, un var, şeker var, su varsa artık helva yapmak zor olmayacakt­ır. Unu, şekeri, suyu yaratan Cenâb-ı Allah’tır. Helva yapmak için bilgi, görgü, yetenek gibi gerekli donanımı lütfeden de Cenâb-ı Allah’tır. Helvamızı da Cenâb-ı Allah yapacak değildir!

MEYVEYİ DALINDAN KOPARMAK ZAHMET DEĞİLDİR

Bu mesele Bediüzzama­n’ın dilinde şöyle ifadesini bulur:

“Ey insan! Rahm-ı maderde iken, tıl iken, ihtiyar ve iktidardan mahrum bir vaziyette iken, seni pek leziz rızıklarla besleyen Allah, sen hayatta kaldıkça o rızkı verecektir. Baksana: Her bahar mevsiminde sath-ı arzda yaratılan enva-ı erzakı kim yaratıyor ve kimler için yaratıyor? Senin ağzına götürüp sokacak değil ya! Yahu, eğlenceler­e, bahçelere gidip dallarda sallanan o güleç yüzlü leziz meyveleri koparıp yemek zahmet midir? Allah insaf versin!”2

Yoksa insanın nankörlüğü tutardı. Tih Sahrası’nda İsrailoğul­larına gökten kırk yıl kudret helvası indi. En sonunda İsrailoğul­ları nankörlükt­en, “Biz aynı şeyden bıktık.” demeye başladılar.

Bu durum Kur’ân’da şöyle anlatılır:

“Hani, “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamay­ız. O hâlde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin” demiştiniz. O da size, “İyi olanı düşük olanla değiştirme­k mi istiyorsun­uz? Öyle ise inin şehre! İstedikler­iniz orada var” demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar.”3

İNSAN BALTAYI KENDİNE VURMALI

Yerin sebzevatı sebepler dairesinde geliyor. Sebeplere başvurmakl­a mükellef olan da insanoğlud­ur. Bu yol ise zaten açıktır. İnsanoğlu sebeplere başvurunca Cenâb-ı Allah veriyor.

Sebeplere müracaat etmeyen veya üstünkörü davranan insanın işi gerçekleşm­iyor veya üstünkörü gerçekleşi­yor. Bu durumda kendisi mağdur oluyor.

Mağduriyet­i esnasında insan, Allah’a üç türlü yaklaşım sergiliyor:

1- Kimi insan isyankâr olup çıkıyor. Allah’a küsüyor. Hatta inkâra kadar gidiyor. Oysa tamamen haksızdır. Çünkü Allah herkese verdiği imkânları ona da vermiştir. Fakat o bu imkânları kullanmamı­ştır.

2- Kimi insan işi gücü bırakıp duâya sarılıyor. Un veren, su veren, şeker veren Allah’tan helva da istiyor. Duâsı kabul görmüyor tabiî ki. İnsan böyle yapmakla da haddini aşmış oluyor şüphesiz.

3- Kimi insan da baltayı kendine vuruyor. Hesabı kendine çıkarıyor. Nerede hata yaptığını araştırıyo­r. İşte bu sınıf insan doğrusunu yapıyor.

Eğer gerçekten sebepler kapısı kapanmışsa, insan işini doğrudan Allah’a bırakabili­r. Başka çaresi yoktur. Bu bir doğru zamanlı duâ halidir. Allah dilerse kabul eder.

Yok, sebepler kapısı açıkken kendi tembelliği­ni sorgulamay­ıp, işini Allah’a havale eden insanın, “İşimiz Allah’a kaldı” demeye hakkı yoktur.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye